Şu sıralarda Ersen Dadaşlardan
"Aman tertip can tertip" türküsünü dinliyorum.
Hem iyi bir empati ve askerlerimizle bir duygu kardeşliği yaşamak adına,
Valla iyi gidiyor...
*
"Aman tertip can tertip
Hasrete katlan tertip
Bu günler gelir geçer
Hasrete katlan tertip"

BİZ DE O HATAYI YAPMIŞTIK!

Pakistan Ordusu Başkomutanı Asım Selim
Ülkemiz adına çok kaygılı.
Çünkü bu konuda "tecrübeliyiz" diyor ve ekliyor.
*
"Türkiye geçmişte bizim yaptığımız hataları yaptı ve yapmaya da devam ediyor...
Afganistan savaşında ülkemize sürekli mülteci aldık.
Ne oldu?
Şimdi ülkemizde sürekli bombalar patlıyor...
 
Şu bilinsin ki,
Suriye sadece Türkiye'nin değil,
Tüm dünyanın ortak sorunudur.
*
Ancak bir Afganistan olarak,
Afgan halkı olarak daima Türkiye'nin yanındayız ve yanında olmaya devam edeceğiz.
*
Teşekkürler Komutan!
Ama dediğiniz gibi işimiz çook zor çok...

HER ŞEY VAR İNSANLIK YOK

Yıl 1960
Türkiye'de şimdiki yolların onda biri yok.
Araçların, yüzde biri yok.
Nüfusun yarısı yok.
Yüksek binalar, rezidanslar yok.
Ama insani ilişkilere verilen önemin yüzde biri  bu günkü insanlarda yok.
Görgü kuralları önemliydi eskiden
Bakın  bir takvim yaprağında yazılanları sizinle paylaşacağım.
Ayakta bir şeyler yenip içilmez.
Eller pantolonun çepinde olduğu halde büyüklerle konuşulmaz.
Başkasının kusuruyla alay edilmez.
Emanet eşyalar fazla geciktirilmez.
Pazarlık yapılırken mal kötülenmez.
Telefon eden önce kendini tanıtır.
Kalabalık yerlerde çiklet çiğnenmez.
Sokak ortasında durarak konuşulmaz.
Kusurlar söylenirken insanlar incitilmez.
Alay ve kötülemede ima bile yapılamaz.
Yerlere tükürülmez, çevre kirletilemez.
Bencillik ancak çocuklarda ayıplanamaz.
Aksırırken ağız kapatılır.
Toplu yerlerde yüksek sesle konuşulmaz.
Uzun zaman kalacak misafire bir oda tahsis edilir.
Yemek davetinde yemekler geciktirilmez.
Sıra olan yerlerde sıraya geçilir, hak ihlali yapılmaz.
Başkasının yanında ayaklar uzatılarak oturulmaz.
Bir konuyu reddederken ciddi ve terbiyeli olunur.
Konuşanın lafı kesilmez, devamlı da konuşulmaz.
Erkeğin olmadığı eve ziyaretler hoş karşılanmaz.
*
Var mı şimdi bu kuralları önemseyenler ve uygulayanlar?
Olsa bile oran yüzde kaçtır dersiniz?

GAZİ MECLİSİN GAZİ VEKİLLERİ

Beni rahatsız etmedi meclisteki kavgalar.
Ama bir bayanın şiddete maruz kalması çok ayıptı.
*
Ancak bir kadına gücü yeten o zevat,
Bilinç altında darp ettiği şahsiyeti insan yerine koymayan duygunun eyleme geçmiş vahşiliğini sergilemiştir.
*
Kavga çıkıyor.
Sokaklarda da kavga çıkıyor.
Eğlence merkezlerinde.
Düğünde.
Hatta cami avluların da dahi kavgalar oluyor.
O halde mecliste de olabilir.
Umurumda değil.
Değil mi ki onlar bu halkın vekilleridirler.
*
Kaldı ki kanımca,
İnsanlar ilkeleri için kavga ediyorlarsa en azından samimidirler.
Lakin tercihim illa da uygarca konuşulmasıdır.
*
Bu arada Ayaktan ısırıldığını beyan eden hemşerimiz Muhammet Balta,
“Aşı yapıldım” diyor.
Bir başka vekil ise, “Köpekler giremez” diyor.
*
İşte üslup kaydı yerlere düştü.
Bu kavgadan da ısırmaktan da çirkindi.
*
Önceki gün akıllı diye,
Akildirler diye,
Televizyonlarda konuşmaktadırlar. 
Özellikle biri var ki,
Sonradan türeme bir gazeteci bir raconist, 
"Muhalefet niye direniyor?
Bu yasa geçecek.
O halde bırakın geçsin."
*
Bir başkası  akil(!)
Şayet vekilin ayağı ısırılmış ise, bu çook vahimdir.
Yani demek istiyor ki,
"Tekme/yumruk normal,
Isırmak anormal."
Öyle münasip buyurmuş  zat-şahaneleri...
*
Oysa olay top yekun çirkindir.
Çünkü kavga birinin diğerine zarar verme eylemidir.
Fiziki veya sözlü.
Yumrukla veya tekmeyle
Bıçakla veya ısırmayla
Şekli çok mu önemli?
*
Bu arada, bir hekim arkadaşım yaranın ısırma olmadığını,
Eski bir darp nedeniyle oluştuğunu iddia etti.
Bu durumda hemşerimiz Muhammet Balta zorda kaldı.
Bakalım işi raporlayabilecek mi?
Ya da siyaset işte.
"Olur böyle vakalar" mı diyecek?

KIBRISTA ANLAŞMA OLMAZ

Ben şahsen umutlu değilim
Kıbrıs'ta  bir barış olması imkansızdır.
*
Ama illa da barış olacaksa,
Tabi ki bu Rumların istediği bir planın kabulü ile mümkündür.
Çünkü, hepimiz biliyoruz ki, Türkiye en karanlık günlerini yaşıyor.
Ordusu hasarlı.
Polisi hasarlı.
Bürokrasisi hasarlı
Adliyesi hasarlı,
Meclisi kavgalı,
Dört tarafı düşman,
İçi kaynayan kazan iken bu Rumlar bu durumda çok karlı olmadıkça barış isterler mi?
Onlara Kıbrıs'ın tamamını ver üstüne de İzmir'i de isterler.
 *
Onun için diyorum ki,
Kıbrıs'ta,
Bu aşamada onurlu bir anlaşma için fena halde  umutsuzum.

KURAN ALİMLERE DEĞİL, TÜM İNSANLARA İNDİRİLDİ

Allah bir elçi seçerek insanlara mesaj gönderiyor.
İnsanlar da biz bu mesajı anlayamayız,
Alimler anlar.
Diyerek mesajı okumuyor bile.
*
Bir gurup çıkıyor "Biz ancak Buhari'yi anlarız.
Senin mesajlarını anlamayız" diyor Allah'a
*
Bir diğer grup da "Biz en iyi şekilde Risalelerden anlarız.
Risaleler her şeye kafidir" diyor Allah'a...
"Senin mesajlarını biz anlayamayız" diyorlar.
*
Siz aklınızı mı kaçırdınız?
Ey Millet!
 
***
Korkmayın.
Yapacağımız sadece Cumhurbaşkanını seçmek.
Geri kalan ne varsa,
Hepsine bizim yerimize o karar verecek.
Nasıl?
Ekmek elden su gölden.

FIKRA

Zenginler arasında verilen bir ziyafette, genç ve yakışıklı bir adam, oldukça hoş görünümlü bir bayana,
“Bu gece ne kadar güzelsiniz” der.
Birkaç başka erkeğin de sözleri nedeniyle başı dönen kadın, adama cevap verir:
 “Ben ne yazık ki sizin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.”
Yakışıklı olduğu kadar hazır cevap da olan adam konuşur:
Zararı yok siz de benim gibi yalan konuşun o zaman

NASIL FİKİR AMA

Şimdi Ekonomik sorunların kaş çattığı bir zamanda
Verilen sözler üzerine Trabzonlu,
*
Demir yolu ister.
Çevre yolu ister,
Yatırım adası ister.
Lojistik merkez ister.
Şehir Hastanesi ister.
Genişletilmiş bir havaalanı ister.
Yani ister de ister...
*
Üstelik Karadenizli inattır.
Tuttuğunu kopartır.
Ama demim ya, parasal mevzular oldukça sıkıntılı.
*
O halde, pahalı yatırımların zararlarına vurgu yapılmalı.
Usta siyasiler tarafından halkı ikna cihetine gidilmeli.
Böylece yatırımlardan vazgeçmek  yada  zaman kazanmak mümkün..
 
*
Mesela Demiryolu mevzuu:
"Tren gelecek.
Gecenin ilerleyen saatlerinde
"Cuf cuf düüüütttttt! "
Şeklinde sesler çıkartacak.
Hastalar rahatsız olacak,
Çocuklar uyanacak.
*
Sadece bu kadar mı?
Tabi ki de değil.
*
Mesela,
Kim bilir bir yıl içinde Allah korusun nice insan tren altında kalacak.
Anneler babalar ağlayacak.
Hatta sorunları nedeniyle insanlar kendinin trenin altına atıp hayatlarına son verecekler.
Bu katlanılır bir durum mudur?
*
Daha büyük sorunlar da yaşanabilir tabi,
Düşünün tren çarpışmaları olacak.
Onlarca insan hayatını kaybedecek.
Ya da,
Aman Allah'ım!
Tren var diye otobüs sahibi şirketler iflas edecek.
Nice şoförler ve muavinler de işsiz kalacak.
Ey millet!
Bu kadar vebale giremeyiz..."
*
İnanın ayakta alkışlanırsınız.
Tren/miren gündemden kalkar.
Öyle ya, paramızla canımızdan mı olacağız.
Ey siyasiler ve özellikle iktidar mensupları,
Bu verdiğim aklın kıymetini bilin.
Anlarsınız ya...