Hani bizde bir söz vardır.
Yiğidi vur ama hakkını ver.
Trabzon Büyük Şehir Belediyesi bu şehrin,
Yani Trabzon'un Belediyesidir..
Orhan Başkan bu şehre bizim oylarıyla seçilmiş,
Seçilmiş ve haliyle kent eşrafı olarak kendisinden beklentilerimiz var...
Trabzon şantiye vaziyetinde bekliyor...
Çünkü Ankara'dan yeterli para gelmiyor.
***
Evet,
Bu dönüşüm projelerinin ilerlemesini sağlayacak en önemli değer paradır.
Rıza-i alım:
Ya da kamulaştırma,
Vatandaşın parasını vermekle olur.
Öyle ya burası
Tanzanya değil,
Türkiye'dir;
Zira,
Laik
Demokrat ve
Hukuk devletiyiz.
***
Doğal olarak mal sahibi malının değerini alır.
İşte vatandaş Ankara'dan para gelmeyince ve de parasını alamayınca,
Çömlekçi bombalanmış Şam gibi durup duruyor.
***
Ortahisar şehrin ortasında,
Çaresiz ve suratsız ve yıkık bir şekilde  bekliyor...
Bu koca Trabzon Şehri sadece;
Su ve otopark gelirleriyle ne kadar yatırım yapabilir?
Ve nasıl beklentileri karşılayabilir?
***
Küçük bir araştırma yaptım.
Erzurum şehrimiz Trabzon ile neredeyse aynı nüfusa sahip.
Ama Trabzon'dan sadece bir yılda yaklaşık 130 milyon lira daha fazla para almaktadır.
Üstelik yol ağı bakımından,
Trabzon Erzurum'dan 3 kat daha büyüktür.
***
Trabzon Büyükşehir Belediyesi ile,
Gelişmeleri,
Halkın hizmet yönünden beklentilerini  yazıp çizdiğimde,
Sorunun plan proje eksikliği değil,
"Parasal durum" olduğu hususu belirtilmektedir.
***
Hatta öğreniyoruz ki,
Bu hakkaniyetsizlik konusu defalarca zamanın başbakanlarından,
Ahmet Davutoğlu'na ve Binali Yıldırım beye aktarılmış,
Konuyla ilgili "yasal düzenleme yapılacağı" belirtilmiş, ama öylece kalmış ve haliyle
Trabzon'umuzun  çaresizliği maalesef dermansız bir halde devam etmektedir.
***
Oysa bu Trabzon,
Her seçimde Ak Partiye oyları açık ara yaslamasına rağmen,
Bu gün sadece ilgili yasada gerekli düzenlenmenin yapılmaması nedeniyle uğradığı bu hakkaniyetsizlik devam etmektedir.
Yani sorun,
Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu  ve ya onun ekibi değil,
Tamamıyla yukarıda izah ettiğim nedenlerdir.
***
Evet,
Şehrimiz için,
Geleceğimiz için,
Bu kentin çarpık yapılaşmasının giderilmesi için,
Bölge turizmi için,
Artık Trabzon'a üvey evlat muamelesi yapılmasın istiyoruz.
Hiç değilse Erzurum'a  emsal kabul edilsin yeter.
Bu şehrin bu kadarını istemeye fazlasıyla hakkı vardır.

YOK MU BUNLARIN CEZASI

Mardin'de 9 Ekim 2018 tarihinde zehirlenen köpekler sokak ortasında,
Halkın ve çocukların bakışları arasında,
Çırpına çırpna can verdiler...
***
Sorsak "Kim zehirledi?"
"Rahip Brunson zehirledi" diyecekler ,
Ama o da tası tarağı alıp on gün önce çekip gitmiş.
***
Yahu bu günahı kim işledi?
Yahu kim bu Allahtan korkmaz?
Kim bu kuldan utanmaz?
Kim bu cani?
Kim bu katil?
Kim bu şerefsiz alçak?
*
Haberlere göre hayvan severler çok üzülmüş.
Yahu üzülmeyenlere hayvan diyeceğim.
Bu hale hayvanlar bile hüngür hüngür ağlamıştır.
peki bunlara ne demeli?
***
Öte yandan bu ruh hastalarına neden şöyle okkalı bir ceza verilmez  anlamıyorum.
Tabi bunun için yasal düzenleme şart.
Zira bu vahşi fiil hala "kabahatler" kanunu kapsamında kalırsa,
Bu merhametsiz katiller böyle birkaç lira ceza-i bedelle yırtacaklardır.
Derhal kanun değişikliğine gidilerek caydırıcı cezalar verilmeli.
Yeter artık!

OLMAZ!

Amerika Suriye'nin kuzey doğusunda bir Kürt Devleti kurma aşamasındaymış.
Irak'ın Kuzeyinde de kurmuştunuz.
Sonra,
Bir gecede kayboldu.
Bakın,
Bu zorlama  projeleri bırakın!
Burada dev bir ülke var.
Türkiye var burada.
Bu Türkiye'nin  kapı önlerinde çok dolaşıyorsunuz.
Olmaz!
Buralarda bizim istemediğimiz bir oluşum,
Olmaaz!
Bu 80 milyonluk bir dev ülkenin uyarısıdır.
İşte o kadar!

EY ARDA!

Sen ki, sahalardaki yeteneğinle,
Galatasaray'ın yıldızı oldun.
Sahalardaki performansınla sevinçlerimizin  öznesi oldun.
Sonra Milli takıma yükseldin.
Kaptan oldun.
Sonra Türkiye'nin guru oldun.
Sonra Avrupa'ya rekor ücretle transfer oldun.
Oralarda da büyük başarılara imza attın.
Sonra,
Evet,
Sonra geri saymaya başladın.
Olmaz alemlerin aktörü oldun.
Adın ahlaksız ve yakışıksız mevzularda dolaşıyor.
Silahlı
Külahlı,
Külhan Bey oldun.
Sonra adliyeler...
Mahkemeler...
Kodes mevzuları ...
Ne oldi sana!
Bir çuval inciri perişan ettin.
***
Haydi titre ve kendine gel.
Tövbe et, doğru yola gir.
Özeleştiri yap ve yıka şu kirlenmiş ruhunu
Yoksa  daha fragman bunlar...
Yoksa çok sürmez, toz duman olursun Arda!
Benden söylemesi.

VEKİLİN KIZI

Basında bir haber,
Vekilin işe gitmeyen kızı Paris'te geziyormuş.
Paris'te gezmesi sorun değil.
Varsın gezsin.
Parası varsa harcasın, yesin...
Ama "işe gitmiyor" tarafı ne demek?
Bu ülkede sınavlara 1 dakika geç gelen salona alınmazken,
Hayatı karartılırken,
Atanamadığı için onlarca genç evlenemezlerken,
Hatta intihar ederlerken
İş buldun,
Ama işe gitmiyor,
Paris'e gidiyorsun.
Sonra;
Yaşa var ol Türkiye,
Yıkılmaz satvetinle...

FINDIK KIRILDI

Önceki gün TBMM'de,
MHP’nin fındık üreticilerinin sorunlarıyla ilgili verdiği araştırma önergesi,
Meclis Genel Kurulunda yapılan oylamada reddedildi.
Oylamada:
CHP,
MHP,
İYİ Partili vekiller kabul oyu verirken, 
Yıllardır Karadenizlinin oylarını büyük farklarla alan İktidar partisi önergeyi reddetti.*
Tabi bu ret mevzuu Fındık üreticisi ile Ak partinin arasını açar mı?
Cevabım:
Asla!
Zira Karadenizlinin Aşkı çıkarsız umarsızdır.
Karadenizli  gözü kara sevdalıdır.
O bakımdan değişen bir şey olmayacaktır şark cephesinde.
İnanmıyorsanız,
Çok kalmadı, seçimlerde görürüz.

FIKRA

Çok havalı ve zengin bir avukat, yeni aldığı spor arabasını ofisinin önüne park eder. Ofisteki arkadaşlarına nasıl gösteriş yapacağını düşünerek arabasından inerken, yoldan hızla gecen bir kamyon sağ tarafındaki kapıyı kopartır atar.

Avukat derhal cep telefonunu kapar ve polisi arar. Bir dakika içinde polis olay yerine gelir fakat daha tek bir soru sormasına fırsat bırakmadan avukat isterik bir şekilde haykırmaya başlar..

Daha gecen gün aldığı arabası mahvolmuştur ve kaportacı ne kadar ince isçilik gösterse de gene de eskisi gibi olmayacaktır. O kamyonun sürücüsü derhal bulunmalı ve yaptığı hasar ona mutlaka ödettirilmelidir. Avukat kızgın ve öfkeli şikayetini nihayet bitirdiğinde, polis bıkkın ve inanamaz bir şekilde başını sallar;

'Siz avukatların bu kadar materyalist olduğunu bir türlü anlayamıyorum..' der. '..sahip olduğunuz şeylere öyle bağlanıyorsunuz ki, başka bir şeyi gözünüz görmüyor'

'Nasıl söylersin böyle bir şeyi?' diye hayretle sorar avukat.

Polis adama acıyarak ve küçümseyerek bakar; 'Sol kolun dirseğinin altından kopmuş görmüyor musun? Kamyon sana çarptığı sırada olmuş olmalı ve sen bana kaportacıdan bahsediyorsun....'

'Aman Tanrım!' diye bağırır avukat:

'Rolex'im de gitmiş!!!'