Milli takım arası olmasaydı eğer iki takımın arasında moral olarak lehimize önemli fark vardı.

O da Galatasaray’ı farklı yenmenin getirdiği güvenle bu maçı sıcağı sıcağına kazanmamız hiç de zor olmayacaktı.

Ne var ki bu avantajı daha geliştirip daha iyi bir duruma gelmek yerine, dersine arada iyi çalışmış Alanya karşısında ne yaptığı anlaşılamayan bir takım durumuna düştük.
Sezonun ilk yazısında sisteminiz yoksa ya da oturmamışsa futbolcuların o günkü duruma göre inişli ya da çıkışlı maçlar oynarsınız diye yazmıştım.

Galatasaray maçında yakalanan çıkışı devam ederek sürmesini de Galatasaray yazısında belirtmiştim. Ne yazık ki Alanya maçında çıkış anlamında ki hevesimiz kursağımızda kaldı.
Oysaki Alanya’dan alınacak bir galibiyet kendi sahamızda üst üste oynayacağımız iki maçı da alacağımızı düşünürsek ligin zirvesine oturmamız içten bile değildi.
Yani şimdilik kaçan balık büyük oldu.

Gerçi henüz daha ligin başındayız bu mağlubiyetler hanemize ders olarak geçerse önümüzdeki maçlarda bu yenilgiyi telafi etmemiz hiç de zor değildir.
Sevgili okurlar yapılan transferlere rağmen müdafaa hattımız yine ligin en kötüsü.

Sol kenarda oynayan yeni transfer belli ki iç saha futbolcusu hem ağır hem de müdafaasına hiç yardım etmiyor.
Orta sahanın kırılgan yapısı top kazanmada zorluk çektiği için özellikle yabancı sahada sıkıntı yaşıyoruz.

Yusuf’un boş koşular yaparak yorgun düşme yerine topla yeteneklerini kullanacak dirilikte olması gerekir diye düşünüyorum.
Yazımı sonlandırırken bir önemli konunun da altını çizmek istiyorum.

O da Ünal hocanın gelmesi ile takımda oluşmaya yüz tutan aidiyet duygusunun her bir maç gelişmesi yerine bu maçta bir hayli geri gittiğidir.
Nitekim Alanya bizden fazla istediği için kazandı.

Sonuç olarak tüm takım içi sorunlar özellikle bu aidiyet konusu süreç içinde mutlaka çözülmelidir.
Bize düşen koşullar ne olursa olsun destek olmaya devam.
İyi haftalar.