Başka yönlere de bakmak lazım

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, CNN Türk'e yaptığı bir açıklamada" Fettullah Gülen'in Kanada'dan çiftlikler aldığına dair ciddi istihbaratlar var." dedi.
Özgürlükler ülkesi diye bilinen ve kadınların başkan Justin Trudeau’nun yakışıklılığından gözlerini bir türlü alamadığı Kanada devletiyle ilgili birçok insanın bilmediği bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. FETÖ örgütünün bundan sonra yuvası olması muhtemel Kanada aslında İngiltere'ye ait bir toprak parçasıdır. Ve devlet başkanı ve hükümdarı Kraliçe Elizabeth'dir. Toprağın asıl sahibi İngiltere’dir. Kullanım hakkı ise Kanadalılara bırakılmıştır. Yönetim şekli Parlamenter Demokrasi ve Anayasal Monarşi ile yönetilen bir federasyondur. Yani Kanada İngiltere toprağıdır ve Kraliçe 2. Elizabeth'e aittir.

 ABD’yi sanıyoruz ama Elizabeth aynı zamanda tüm Ortadoğu coğrafyasına da adeta bir halife gibi hükmetmektedir.
İşte bu yüzden derim ki; biz FETÖ konusunda hep okları ABD'ye çeviriyoruz ama biraz da İngiltere'ye doğru bakmak gerek...
Sonuçta Kraliçe Elizabeth; eski gelini Diana bir Müslüman’dan hamile kaldığında, geleceğin kralı olacak torunlarına Müslüman kardeş gelmesini bir kaza sonucu engellemeyi başarmış biri. Sana bana mı acıyacak?

Kızdığında ortalığı ateşe verenler!

Manisa'nın Soma ilçesinde yaşayan 82 yaşındaki Fatma Teyze kapısının önündeki kavgayı bastonuyla ayırmaya kalkınca karşı taraf hakkında dava açar. Davayı kaybeden Fatma Teyze 3 bin tl para cezasına çarptırılır. Fatma Teyze de o kadar para ne arar? Ödeyemez pek tabi. Bunun üzerine para cezası kamu görevi cezasına dönüştürülerek teyzemize cami bekleme cezası verilir. Fatma Teyze de verilen ceza üzerine her gün gidip camiyi beklemeye başlar.

Sonra başka bir gün İstanbul'da yaşayan Mehmet Ali A. Tiyatro ve sinema sanatçısı Müjdat Gezen'in bir tv programında Abdülhamid’in torunu olan Nihan Hanımın aleyhinde yaptığı konuşmaya " Heyyyytttt beee ! Osmanlı Torunuyum!" diyerek isyan ederek Müjdat Gezen Sanat ve Kültür Merkezine Molotoflu saldırıda bulunur. Binayı yakar, kaçar ve yakalanır.  Yakalandıktan bir kaç saat sonra da serbest bırakılmasına karar verilir.

Sonrasında oluşan kamuoyu baskısından ötürü Mehmet Ali A. yeniden gözaltına alınır. Ama çok emin değilim ben bu yazıyı yazarken yeniden serbest bırakılmış da olabilir.
Haber içinde barındırdığı kin, nefret, cehalet üçlüsü dâhil olmak üzere her yönüyle başlı başına üzerinde ciddi ciddi düşünülmesi ve tartışılması gereken bir olay aslında.
1)Öncelikle; kendini Osmanlı torunu sanan zat! Savunduğun kadın ortaya çıkar çıkmaz Galatasaray adasını ve dedesinden kalan malları geri istedi. Çünkü o mallar dedesinden kalmışmış! Yani yiğit ve mert Anadolu insanının hiç bir hakkı yokmuş! Sorarım; acaba o Anadolu insanı olmayaydı, o topraklar uğruna kan dökmeyeydi acaba bir ekmek alabilir miydi? Dolayısıyla Mehmet Ali A. sende Osmanlı torunusun ya, sonuçta Nihan Hanımla kuzen olmuşluğunuz var. Uğruna gözünü kırpmadan can almaya kalktığın Nihan Kuzene söyle de adanın ve malların bir kısmını sana da veriversin. İste bakalım! Ne diyecek? Baktın seni tersliyor,  kuzen hakkı dersin... 

2)Kendi düşüncesinden olmayanı yakmak kadar canileşen bu zat, bir okulda servis şöförüymüş! Düşünsenize velilerden biri ile anlaşamadığını! Gidip onunda evini barkını yakmaya teşebbüs etmeyeceğine garanti verebiliyor musunuz? Çocuklar Allah'a emanet!

3)Ve onu ilk anda serbest bırakmaya teşebbüs eden hâkim, savcı ya da her kimse! Bu nasıl bir hukuk? Bastonunu savunma aracı olarak kullanan 82 yaşındaki teyzeye ceza yağdırıyorsunuz, ama elinde Molotof olan bir caniyi serbest bırakıyorsunuz! Sahi siz nerede okuyup diploma aldınız? Şimdi farzı misal size gıcık olan biri elini kolunu sallaya sallaya oturduğunuz eve molotof kokteyl atarak evinizi yakmaya kalksa... Onu gözaltına alan hâkim ya da savcı iki saate o zatı serbest bıraksa ne hissedersiniz? Heh bizde aynı onu hissediyoruz!

Kıyametin kopmamasına çok şaşırıyorum!

Yer Alanya Mahmutlar…
Tek derdi bir avuç yiyecekle karın doyurmak olan onlarca kedi zehirlenilmek suretiyle katlediliyor. Evimde ve sokağımda kedi-köpek besleyen biri olarak bu dehşet verici manzara karşısında artık ne diyeceğimi inanın bilmiyorum. Yemek yediğini sanarken zehirlenilerek kaskatı kesilen onlarca beden!
Savaşmayıp sevişmeye yeğleyerek ülkesinden kaçıp gelen Suriyelilere verdiğimiz yiyeceklerden arta kalanlarını şu canlara verip karınlarını doyursaydık, belki ülkenin üzerine merhamet yağardı… Zira insanoğlunun her gün bin bir çeşit vahşetle zavallı masumları katletmesine başka açıklama getiremiyorum artık.