Şöyle geçmişten günümüze doğru yapılan seçimlere bakacak olursak, mutlaka her seçimin kilit bir tartışma noktası olmuştur. Nasıl ki bir önceki seçimde, başkanlık seçiminin tartışma konusu “apolet” tartışmaları olduysa, bu seçimin ki de hiç şüphesiz “beka” konusu oldu, oluyor da. Peki, nedir bu beka konusu?  Nereden bu tartışmalara geldik?  Gerçekten beka problemimiz var mı?

İşte bütün bu sorular önümüzde sayılı günler kala sandık başına gideceklerin düşündüğü, kiminin de hiç umursamadığı, böyle bir durumun olmadığı konuşulduğu bir konu. Beka deyince; bir devletin toprak bütünlüğü, anayasal düzeninin iç ve dış tehditlere karşı korunması gibi anlamlar ilk başta aklımıza gelse de aslında bunun yanında çok daha derin anlamlar içermektedir.

Kelime anlamı olarak devamlılık, ölümsüzlük, kalıcılık anlamına gelen beka neden şimdi yoğun bir gündem oldu? Öyle ya, yerel seçimlerin beka ile ne gibi bir ilgisi var? Bu ve benzeri sorular vatandaşların sabah akşam zihninde yoğrulan ve konuşulan konular.

Yerine göre haklı bulduğum bu tartışmaları, yerine göre de gereksiz bulduğumu da ifade etmek istiyorum. Her ne kadar beka bir bütünlük arz etse de, yerelde vatandaş nezdinde hizmet beklentisinden öteye gitmemektedir. Beka sorununun oluşmasındaki temel etkenler ilk bakışta hükümeti ilgilendirse de vatandaş yerelde önce hizmete ve projelere, akşama evine götüreceği ekmeğe bakıyor.

Üç tarafı denizlerle çevrili, dört bir tarafı düşman tarafından sürekli gözlenen yurdumuzda beka sorunu her dönem aslında olmuştur. Fakat bu dönem bu sorunu yerel seçimlere indirgemenin esas amacı artık her seçimin gerçekten hayati bir önem taşıdığıdır. Zaten bu yerel seçimden güçlü çıkan ittifak önümüzdeki genel seçimin de şimdiden galibidir bence.
Eski dönemlerde beka deyince akla ilk ülkeler arası ateşli silahlarla, uzun menzilli roketlerle füzelerle yapılan savaş gelse de, şimdi o savaşın hem adı hem de şekli değişti. Küresel güçler artık bekasına halel getirmek istedikleri ülkelerin önce ekonomisini, eğitim ve aile yapısını, toplumunun beden ve ruh sağlığını, güvenlik ve huzurunu bozuyor. Sonrası zaten bir savaştan da beter, geriye sadece o ülkeye sözde demokrasiyi getirmek kalıyor.

Etrafımızda dönen savaş gemilerine, doğal rezervler üzerinden kurulan senaryolara biraz bakacak olursak her tarafımız birer cephe misali donatılmış. Bir cephe Ege’de Yunanistan, bir cephe Doğu’dan Ermenistan, bir cephe Kuzey’de Balkanlar, diğer bir cephe de Güney’den Kıbrıs, Suriye ve sınır hattı. İçeride yerel işbirlikçileri ve kışkırtılmayı bekleyen gruplar ayrı.
Bütün bunlar ne hayal ne de senaryo, zaman zaman zaten bu cephelerden gelen pısırık tehdit mesajları da malumunuz. Geçen hafta yaptığımız Mavi Vatan 2019 Cumhuriyet tarihinin en büyük deniz tatbikatı da bu cephelere karşı yapılan dikkat çekici ve çok önemli bir tatbikattır.

İstanbul’da Suudi konsolosluğunda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı olayından tutun da, tam da Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümünde mübarek bir Cuma gününde, Yeni Zelanda’da camide şehit edilen Müslümanlar bence beka üzerinde düşünülmesi gereken konulardır.

Kabul edin ya da etmeyin bence beka, Türkiye’nin emperyalistlere karşı, birlik, dirlik, varoluş, özgürlük ve bağımsızlık kavgası meselesidir. Ve bu kavganın içerisinde patates soğan da var, patlıcan dolar da var. Bu kavgayı verirken koltuğunu düşünenler de var, kefenini cebinde gezdirenler de var.

Bu seçimde kime oy verirsek verelim ama aklımızdan ülkenin bölünmez bütünlüğünü, her yerde dalgalanan şanlı bayrağımızı, minarelerden okunan ezanımızı dindirmek isteyenleri düşünerek oy verelim. Bizler bir olduktan sonra, kalpler bir attıktan sonra hiçbir tehlike, hiçbir beka sorunu bizi yıldıramaz. Selam ve Dua ile.