Ne güzel kavgalarımız vardı bir zamanlar...
Mahallemiz çıkmaz sokaktı,Mısır tarlasının yeşillenmesini öyle çok isterdik ki çünkü oynayacağımız oyun bahçesiydi bizler için...
Mesela saklambaç oynardık ve onun içine girdiğimiz zaman eğer ki kıpırdamazsak kimse kimseyi görüp sobeleyemezdi...
Karşı evin ikinci katına çıkıp balkondan Mısır tarlasına bakıp hareketlenen dallara bakardık öylece...
Birisi hareket etsin de bulalım diye debelenirdik...
Sallanan dalları ele verirdi dibine sinen Mehmet’i,Nezahat’ı,Ramazan’ı,Derya’yı...
Yemyeşil dallara dikkatle baktığımız zaman bir müddet sonra her şeyi yeşil görür olurduk...
“Kör oldum ben” diyen olana kadar uzardı oyun ve “körebe” oyununa geçilirdi o cümleden sonra...
Her oyunun içinde elbette kazanan olurdu,bunun tadını çıkarıp herkesi sinir edecek nitelikte naralar atılırdı ama bundan kimse gocunmazdı,sadece “ben oynamıyorum artık” diyebilirdim,o da çok sürmezdi çünkü bilirdik ki ; kazananın hakkıydı o şımarıklık...
Çıkmaz sokağımızda yaşanılan her şey paylaşıma ve sevgiye çıkardı...
Şimdilerde ki gibi bol kepçeden sallamalar,bir tuşla oyunlar ve aşklar yaşanmazdı öylesine...
Yıkık bir duvarımız vardı akşam üstlerinde toplanıp konuşabildiğimiz,dertleşebildiğimiz ve anlayabildiğimiz...
Gizli olaylarımız yoktu hiç,herkes herkesin her şeyini bilir di...
Dert ise hepimiz dertlenir çözüm üretirdik,sevinç ise yine hepimiz sevinirdik...
Ah nasıl da eskiyor her şey!!!
Kavgalarımız da olurdu elbet...
Nasıl mı?
Şöyle ki ; ters düştüğümüz zaman tüm arkadaşlar bizim ortak noktayı bulmamız İçin seferber olurlar ve barıştırılırdık üzerinden bir ezan vakti geçmeden...
Şimdilerde ki gibi keyif duymazdı kimse kimsenin tartışmalarından...
Üzülüyormuş gibi yapıp sevinmezdi...
Laf cambazlığı yapıp daha da karıştırmazdı ortalığı...
Çok özledim mahallemi ve o zaman ki çocukluğumu...
Sonra bir gün Koca koca adamlar geldiler ve mısır tarlalarımızı kesip attılar!!!
Çok katlı,donuk görünüşlü büyük binaların içine sıkıştırdılar bütün çocukluk hallerimizi ...
Şimdilerde her şey o binaların içinde gittikçe samimiyetini kaybetti...
Minicik ekranlardan birbirine ana-avrat söver oldular...
Vurdulu-kırdılı oyunlara mahkum edildiler...
Sohbetler ise yok oldu gitti klavyenin tuşlarında...
Herkes kral,herkes prenses,herkes çok ahlaklı,herkes bilgili-kültürlü,herkes sevecen!!!
Peki o zaman neden bu denli kopukluk mevcut?
Neden her şey çok donuk?
Neden ?
Nasıl da eskittik ve tükettik bizi!!!
Geçmiş olsun hepimize