İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu göreve geldiği an İstanbul Esenler 15 Temmuz Şehitler Otobüs Garı için “orayı akla ve bilime peşkeş çekeceğim “ dedi ya.
Anlatayım…
Bu yıl kız kıza tatil için rota olarak yine Yunan Adalarını seçelim dedik. Yeni havalimanına gitmek için yol iki saat, 1,5 saat önceden de alanda olmak etti mi 3,5 saat, ee üzerine bir de rötar en az beş saat, bari 3 saat daha katlanalım otobüsle gidelim diyerek otogara gittiğimiz de anladım İmamoğlu’nun neden Otogarı işaret ettiğini.
Bilenler bilir, bizim zamanımızda Topkapı Otobüs Terminali vardı. İzbe, hurda, pis, karmakarışık bir yerdi. Heh işte Esenler Otogarı da eksiği var fazlası yok aynen tarihten kalma Topkapı Otobüs Terminali gibi!
O pejmürdeliği, o keşmekeşliği, o eskimişliği anlatacak kelime yok!
Hele o her yere sinen keskin sidik kokusu yok mu?
İnanılır gibi değildi.
Teknolojinin uğramadığı otogarda tabiri caizse kim kime, dum duma! Baş yok, dip yok!
Tarihe ışınlanmış gibiydik.
Her yerin resmen döküldüğü, yeni boyanmış tek bir duvarın olmadığı yerde, hadi büyükşehir belediyesi bazı gerekçelerden ötürü orayı ihmal etmiş es geçmiş diyelim… Peki  orada bulunan onca firma hiç mi durumdan rahatsız olmamış bu güne dek?
Hayretler içindeydim…
İnsan o pislik içinde nasıl çalışabilir ki?
Hele o iğrenç koku da?
Hiç mi rahatsız olmamışlar?

Hazır bizim zamanımızda var olan Topkapı Otogarına kadar uzanmışken, kendi çocukluklarımızda oynadığımız oyunların aslında nasıl da eğitici ve öğretici olduğundan bahsetmek istiyorum biraz.
Misal; şimdilerde hiç oynanmayan isim-şehir-hayvan-nehir-bitki oyunu…
Bilmediğimiz şehirleri, ülkeleri o ülkelerin nehirlerine, dağlarına varıncaya dek haritanın üzerinde belirler öylece yerlerini hiç unutmayacak şekilde aklımıza kazırdık. Böylelikle harita okumayı öğrenirdik.
Bir kelime-bir işlem oyunu sayesinde  dört işlem yapmayı, tek harften kelimeler, kelimelerin son harflerinden yeni yeni kelimeler türetirdik.
Şimdi çocuklara şehir soruyorsunuz bön bön yüzünüze bakıyor. 29 +13 kaç yapıyor? diye sorsanız bilemiyorlar. Enteresanı parmakla saymayıda bilmiyorlar. Çarpma, bölme işlemine ise hiç girmiyorum. Hele hele anlamlı bir şekilde kendini ifade etmeyi, yazmıyorum bile.
 
Yerli PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Proğramı) raporuna göre
8. sınıf öğrencilerinin
-%16’ sı dört işlem yapamıyor.
-%40’ vücuttaki organların görevlerini bilmiyor.
-%25’i harita okuyamıyor.
-%66’sı atasözlerini,deyimleri, hiciv ve nüktelerdeki mesajları anlayamıyor, neden-sonuç ilişkisi kuramıyor.
Ne üzücü…

Bu hafta Uzungöl’de açılmaya çalışılan paçavra ile ilgili tepki gösterdiğimde, “Barzani geldiğinde de o bayrak açıldı, o zaman neden tepki göstermediniz?” diye suçlayanlar…
Yanılıyorsunuz! 1 Kasım 2017 tarihli köşe yazımda da o paçavraya aynı tepkiyi vermiştim.
Bu günde aynı tepkiyi veririm, yarında olsa yine aynı…
Olay sonrası Trabzonluları ilkellikle, vandallıkla suçlayanlar; o bölge dünyanın her yerinden akın akın gelen turisti ağırlar.  Tam da Erbil’de yaşanan menfur olay akabinde, sözde turistlerin açtığı o bez parçasının provake amaçlı olduğu bal gibi ortadadır. Halkın tepkisi  o renkleri sembol olarak kullanan terör örgütünedir.  Bunu herkesin anlamış olmasına rağmen,  milli duygular içinde tepki verilen olay Trabzonlulardan nefret edenler sayesinde  faşistliğe kadar yol aldı. (Bu aralar ne hikmetse topluma sürekli bir Trabzonlu nefreti pompalanmakta)
Necip Fazıl’ın şiirinde dediği gibi…
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya.