Yazarımız Nil Kuyumcu'nun 1 Ağustos'ta "Kuralın Batsın Doktor Hanım!" başlıklı köşe yazısının ardından örgütlenen doktorlar tarafından adeta bir linç kampanyası başlatıldı. Giresun'da, yatalak eşinin evde bakım hizmeti alması ve ilaçlarının temini için sağlık ocağına giden Yusuf Topal (82), tartıştığı doktorun 'beyaz kod' vermesi üzerine gelen polislerce biber gazı sıkılıp, ters kelepçe takıldıktan sonra kalp krizi geçirerek yaşamını yitirmişti. Nil Kuyumcu, bu acı olaya neden olan doktor ve polisleri eleştiren yazısını kaleme alınca, "hedef" gösterildi. Arkadaşımızın eleştiri yazısını ancak bir gün sonra anlamlandıran doktorlar, dört bir yandan toplu saldırıya geçti.

Hedef Gösterildi

Nil Kuyumcu, "doktorlar" ve "doktor adı altında" yazı gönderen kişiler tarafından, sosyal medya hesapları başta olmak üzere, Yeni Asır Gazetesi'ne de gelen yüzlerce telefonla hakarete, sert ve çirkin eleştirilere uğradı. Doktorlar, köşe yazısında bahsi geçen meslektaşları Özlem Y'nin hedef yapıldığını düşünerek öfke ve hakaretle aslında Nil Kuyumcu'yu hedef gösterdi. Sadece gazetecilik görevini yapan Nil Kuyumcu, İzmir başta olmak üzere Türkiye genelinden gelen tepkilerle, acımasızca eleştirildi. İşte bazıları:

Mehmedd Akkınn: H...r. Şe... siz.
Güner Aydın Üre: Allah senin b... versin.
Ayşe Özeren Dağhan: Önyargıyla yazdıklarınızı yaşamadan bu dünyayı terk etmeyin.
Abdullah Tabakçı: Umarım en ihtiyaç duyduğunuz anda doktorsuz kalır, inim inim inlersiniz doktor diye. Siz ve sizin gibiler beter olsun.
Aysun Yılmaz: Kısa sürede yolunuz gazetecilikle ayrılsın.

Psikolojik Şiddet

Gazeteye gelen telefonlar, mailler, mesajlarla "psikolojik şiddete" maruz kalan Nil Kuyumcu, doktorlardan gelen böylesine çirkin "örgütlü" bir tepki karşısında hem şaşırdığını hem de üzüldüğünü söyledi. Kuyumcu, "Önce birkaç mesajla başladı. Doğaldır, hemen her yazıdan sonra olumlu ve olumsuz tepkiler alıyoruz. Birileri o yazıyı beğenmeyecek, birileri de beğenecek. Ama bu durum, örgütlü bir sözel saldırıya dönüşüyorsa bunda işin rengi değişir. Hiçbir meslek kuruluşunun, bir gazeteciye, yazdığı yazı için böylesine çirkin tepki vermeye hakkı yok" dedi. Yazarımız Nil Kuyumcu, "Doktorlar, kendilerine şiddet uygulandığı, işlerinin yapılması engellendiği gerekçesiyle tepki veriyorlar. Peki kendilerinin bu yaptığı nedir? Bir gazetecinin, yazısını yazmasına engel olmaya çalışıyorlar. Ama en şaşırtıcı ve üzücü olan, doktor olduğunu söyleyen birilerinin, 'hasta' olmamı, 'en ihtiyaç duyduğum anda doktorsuz kalmamı' yürekten dileyebilmesi... Bu doktorluk mesleği adına utanç verici olmalı. Ben şimdi bu kadar sinir bozukluğunun üzerine, sahiden hastalansam ve hastanelik olsam beni ortada mı bırakacaklar? Beni tedavi etmeyecekler mi? Bir doktor böyle bir cümleyi nasıl kurar? Ya da şöyle sormalıyım. Biz kendimizi, bu düşünceye sahip kişilere mi emanet ediyoruz" dedi.

İşte O Yazı

Kuralın Batsın Doktor Hanım!

Bastondan korkan doktor hanımefendi! Üniformalı, coplu, silahlı polis beyler!
Ne olacak biliyor musunuz?
Yusuf Amca geri gelmeyecek...
Sizin yüzünüzden "gözlerim yandı" diyerek öldü o...
Küçük bir çocuk gibi, gözlerini ovuşturarak bağırması gitmiyor gözümün önünden...
Hala sesindeki isyanı duyuyorum...
"Gözlerim yandı... Gözlerim yandı..." diye bağırıyor...
Yanar tabii gözleri... Bir polis, biber gazı sıktı çünkü gözlerine...

***

"Hoş geldin amcacım. Bir sakin ol" diye ellerine kolonya dökmeliydiler oysa... O da, az önce "asfalyasını attıran" doktora öfkesini yatıştırmak için, o kolonyayı yüzüne sürecekti... Olmadı... Biber gazı sıktılar amcaya... 82 yıl görüp geçirmiş yaşlı bedeninin, artık rahat bir koltuğa buyur edilmesi gerekiyordu...
Etmediler... Vurdular kollarına...
Çevirdiler bileklerini...
Taktılar ters kelepçeyi...
Ah be amca... Nasıl direndin ama... Yorgun kalbi teklemese, görürdü onlar günlerini...
O amcaya, gençliğinde denk gelselerdi, biber gazı falan vız gelirmiş belli...

***

Ya karısı için be...
Sevdiği, ömrünü geçirdiği, çocuklarını büyüttüğü, iyi gününü, kötü gününü, kahkahasını, gözyaşını, bir dilim ekmeği, bir yudum çorbayı paylaştığı "yâri" için gelmiş...
Yaşlansa da, 82 yaşına gelse de, "evin erkeği", "evin direği" çünkü o... Toplamış gücünü kuvvetini, çıkmış yola... Kadıncağız 10 yıldır yatalakmış, evde bakım hizmeti alıyormuş zaten... Yusuf Amca da, o hizmetin devamı için uğraşıyormuş bir yandan...
Uğraşacak tabii... Boynu bükük eve dönüp, "Sana ilaç getiremedim hanım" mı deseydi... Yakışır mı bu Yusuf Amca'ya... O, karısının ilacını almadan eve döner mi? "Eşini görmeden ilaç yazamam" diyen kuralın batsın ya!
Millet, "sınır ötesi doktorluk" yapıp, ne canlar kurtarıyor...
Aman, senin nazik bedenin sınıra falan gitmeseydi de, o 155'i aramayı beceren parmakların başka tuşları çevirseydi...
Çözüm bulacak bir hastane yetkilisini arasaydın...

***

Ben, haberi okuyunca, o videoyu izleyince, gece aklıma geldiğinde bile uykum kaçtı...
Peki bu doktor hanımefendi ne yapmış? Ölen Yusuf Amca'dan şikayetçi ve davacı olmuş iyi mi? Bak bak bak!
Neymiş, "beyaz kod" verip, hastane odasına polis çağırarak, Yusuf Amca'yı attırma gerekçesi! Bastondan korkmuş...
Hayırdır, bastonu şeytan mı dolduruyor? Kendi kendine ateş mi alıyor baston?
Pompalı tüfeğe mi dönüşüyor?
Neden korktun bu kadar doktor hanım! Senin yüzünden 82 yaşında biri öldü... Sen "öyle tepeden bakan bir tavırla" konuşmasaydın... "Amcacım şu hastalarımı bitireyim, bir hal çaresine bakalım" deseydin... Sahiden, var mıdır bir hal çaresi baksaydın... Üst üste 5 dakika hastalar yoğunlaşınca bile sinirin bozuluyor ya senin hani... O adamcağızın 82 yılda ne sinir bozuklukları biriktirdiğini, artık hiçbir "gerekçeye" halinin kalmadığını anlasaydın... Empati yapsaydın, empati... Öğrettiler mi sana bunu Tıp Fakültesi'nde...
O ders verilirken sen, bahçede "doktorculuk" mu oynuyordun, neydi? Gelelim polislere...
O amcanın kollarına vuran... Ters kelepçe takan...
Gözüne biber gazı sıkan...
Onu, "gözlerim yandı" diye kıvrandıran... Zorla arabaya bindiren... Ve ölüme süren polislere... Size, bir cümle söyleyeceğim... Yeterli olur sanırım... Yazıklar olsun!
 
Editör: TE Bilisim