Dünyadaki tarım uygulamaların teknolojinin etkisinde geliştiğini, ülkemizin buna entegre olmasının ötesinde, öncü olabilecek potansiyelde olduğunu vurgulayan Karabinaoğlu şu görüşleri savundu:  “Fındık sektöründe 50 yıldır var olan bir işletmeyi devam ettiriyor ve aynı zamanda fındığın üretim kısmıyla da ilgileniyoruz. İki tarafta da yer aldığımız için fındığın sorunlarını, üreticinin sıkıntılarını çok iyi biliyoruz. Her iki yönden de baktığımız zaman görüyoruz ki; fındık tarımında değişmesi mümkün, fakat yıllardır gelenek haline gelmiş birçok yanlış uygulamalar mevcut. Borsa olarak bizler üreticiyi bilinçlendiriyoruz. Üretim maliyetlerini nasıl azaltırız? Bunun üzerinde ciddi çalışmalar yürütüyoruz. Artan dünya nüfusu, gelişen teknoloji neticesinde teknolojik tarım bütün tarım uygulamalarını fazlasıyla etkiliyor. Buna fındık tarımı da dahil. Değişimi yakalamalı, buna ayak uydurmalı ve acilen makineli tarımda büyük bir atılım yapmamız gerekiyor. Şu an Doğu Karadeniz Bölgesi’ni baz aldığımızda 1 kg fındığın maliyeti 13 TL’nin üzerinde. Aynı fındık diğer ülkelerde ne kadara mal ediliyor? Fındığın toplama, ilaçlama, budama konusunda en akıllıca sistemi nedir? Bu konular devamlı gündemimizde olması gereken konular olmalı.
 
Devlet Alan Bazlı Teşviki Bahçesini Yenileyene Ve Hakkıyla Üretim Yapana Vermeli
 
Bölgemiz fındık üreticisinin fındıktan para kazanması yıllar geçtikçe zorlaşıyor. Bu durumun en büyük sebeplerinden biri de fındık bahçelerinin miras yolu ile bölünüyor ve bunun yanında küçük bahçe ile uğraşmak istemeyenlerin çiftçilikten uzaklaşıyor olmasından kaynaklanıyor. Tabi birde buna bir kültürün zamanla yok oluyor olmasını da ekleyebiliriz.
 
Devletimizin fındığa verdiği alan bazlı desteğin üretici için kısa vadede fayda getirdiği, ancak orta ve uzun vadede telafisi zor sorunlar açacağına dikkat çeken Karabinaoğlu şöyle devam etti:
 
“Temel amacına uygun kullanılmayan alan bazlı devlet desteği, eğer tarım alanı yenilemeye veya makineli tarıma teşvik tarzında olsaydı bugün dönüm başına 70-80 kg’lara inmiş olan verimi konuşuyor olmazdık. Borsa olarak bu bilinç ile birlikte yaşlı ve verimsiz tarım alanlarının yenilenmesini sağlayıp örnek bahçeler oluşturduk. Bu örnek bahçelerde değişen iklim ve toprak yapısına uygun dikimler yaptık. Şu an fındık üretilen diğer illerde de benzer uygulamalar yapılıyor olsa da yeterli olmayacak. Sorunun çözümünün başlangıcı için Devletimizin direkt bu alana odaklanması ve desteğin bu açıdan değerlendirilmesi artık bir zaruriyettir. Her alanda hakim olduğumuz fındığın dünya da yüzde 70’ini üretiyor olmamıza rağmen bu makası açık tutmalı ve bu farkın giderek kapanmasını engellemeliyiz. Çünkü artık fındığı üreten ülke sayısı artıyor. Amerika kıtasında gittikçe yaygınlaşıyor. Daha bilinçli yapılıyor ve üretimleri gittikçe artıyor. Açık ara öncü ve lider konumda olduğumuz fındıkta bu konumumuzu kaybetmememiz gerekiyor. Avrupa da tarım alanlarının azlığı sebebi ile topraksız tarım uygulamaları kullanılır duruma gelmişken biz tarım arazisi olarak hala çok avantajlıyız. Çeyrek asır öncesine kadar dünyada tarım alanında kendi kendine yetebilen çok az ülkeden biri iken ne yazık ki bu avantajımızı kaybettik. Gelecek nesillere bırakacağımız en önemli şey, bina ve beton yığınlarından ziyade yerli tohum, yerli fidan ve sürdürülebilir tarım arazileri olmalıdır. Biz bir tarım ülkesiyiz ve Dünyanın şu an da en önemli ihtiyacı temiz ve sağlıklı gıdadır. Yönümüzü tüm gücümüzle tarımsal kalkınmaya çevirmek geleceğin bilinmez şartlarında ülkece refah içinde olmamızı sağlayacak en önemli husustur. 2000-3000 yıllık tohumlarımızın yerine ithal GDO’lu tohumları kullanmak ve bu yönde politikalar üretmek, tarım alanlarını imara açıp çiftçiyi üretimsiz gelir ile tanıştırmak, ülkemize ve gelecek nesillere büyük tahribat yaratmaktadır. Bu hatadan derhal dönülmelidir.

Editör: TE Bilisim