Göztepe ile oynayıp yenildiğimiz maçın son on dakikasında kurtarıcı olarak sahaya sürülen Abdülkadir her ne kadar o maçı kurtaramamış olsa da oyuna getirdiği heyecanı taraflı tarafsız herkes takdir etmişti. Ne var ki Ersun hoca Yusuf Yazıcı’da yaşandığı gibi ya da benzer bir olay yaşanmadan bu genç kardeşimize şans vermesini şahsım adına beklemiyordum. Hatırlayalım Mehmet Ekici Fener’e verdiği sözde durmamış olsa idi dünyanın tanıyıp peşine koşturduğu Yusuf’u taraftarlarımızın büyük bir kısmı dahi tanımamış olacaktı. Abdülkadir’e gelince onun var olan bu engellerin yanında bir başka şansızlığı ya da engeli son üç günde yapılan üç yeni transferle oynama şansının hepten yok olma noktasına hızla gerilemiş olmasıdır. Tüm bunlara rağmen Sosa’nın ilk onbirde olmasına rağmen sahaya sürülen takımın birbirine benzer düz futbolculardan oluşması gol yemede kolaylık getirirken pozisyon üretiminde bir hayli zorlanmamıza sebep oldu. Üstelik devreye bir sıfır da yenik girdik.

Hoca istediği kulüp bütçesini param parça eden pahalı transferler yapılmıştı. Onlara rağmen bu genç çocuğa umut bağlayıp onu sahaya sürmesinin ne sonuç doğuracağı belli ki beynini kemirdi durdu. Ne var ki biraz Sosa’nın dışında onun özelliklerini taşıyan bunca transfere rağmen başka bir futbolcu yoktu. Özetle rahatlıkla adam eksilten, topu ayağında yumuşatıp arkadaşları ile buluşturan bu özellikli futbolcu sahaya sürülünce Yusuf ile birlikte maçın kaderini lehimize değiştirip hem hocalarını hem de yönetimi ipten almış oldular.

Sevgili okurlar yeterince baskı unsuru olamazsak Abdülkadir’in sıkıntısı yeniden başlayacak demektir. İstemeyerek de olsa hocanın onca pahalı transferleri yedekte bırakmasının zorluğunu takdir edersiniz. Kulübün iflas eşiğini çoktan aştığı bir dönemde harcanan paralarla alınan futbolcular katkı yapmadıkları bir yana alt yapıdan gelen çocuklar tarafından kesik yerlerse yönetim de ciddi sıkıntıya girer. Bu rezaleti önlemenin tek yolu pahalı transferlere devamlı şans verip Abdülkadirleri keserek arada bir de olsa alınması olası verimi alma çabasını sürdürmekle mümkündür. Bana göre Abdülkadir’in en büyük rakibi kulüpte yaşanan bu psikolojik durumdur. Yoksa Avrupa’da Yusuf’tan önce Messi ya da Hagi benzetmesi yapılan bu genci yetenek anlamında geçecek futbolcu keşke olsa. Maalesef yok.

Sonuç olarak ‘ben Ersun’la bir projeyiz’ diyen Başkan birçok yetenekle birlikte bu iki süper yeteneği yetiştiren Sadi hocayı kovması bu projenin atılması gereken ilk adımı mıydı diye düşünmeden edemiyorum? Üç puanın alımında ter döken emeği geçen herkesi kutluyorum. 
İyi haftalar.