Kula kulluğun tavan yaptığı bu iktidar dönemde, İmanın şekli, biat kültürü ile değiştirilmek isteniyor. Oysa onurlu dik bir yaşam hiç kimseye feda edilmeyecek kadar özeldir. İnsanca yaşamın gereği de budur zaten. Yaşadığımız coğrafya üzerinde

Kula kulluğun tavan yaptığı bu iktidar dönemde, İmanın şekli, biat kültürü ile değiştirilmek isteniyor. Oysa onurlu dik bir yaşam hiç kimseye feda edilmeyecek kadar özeldir. İnsanca yaşamın gereği de budur zaten. Yaşadığımız coğrafya üzerinde ortak değerlerimizi güçlendirmek adına, zaman, zaman köşe yazılarımda sert çıkışlı yazılarımda olabiliyor. Hangi siyasi parti olursa olsun, benim için siyasi partiler kutsal değerler değiller. Benim için en kutsal toprak; doğduğum, büyüdüğüm yaşadığım ve ebediyete kadar seveceğim şehir Trabzon’dur. Ben bu şehrin öz be öz evladıyım, hayata karşı dik durmayı, bu şehrin değerlerini her zaman koruyan sağlam duruşlu beyefendi insanlarından öğrendim. Küskünlüğüm o ki; hiçbir şey olmamış gibi, balık hafızalı olup, her şeyi unutalım mı? Hani bizim eğilip bükülmeyen Trabzon insanı? 30 Martta neden iki büklüm olduk? Bunun cevabini hep beraber bulmalıyız. Zira ben de sizden birisiyim. Bunu hep birlikte ilke edindiğimizde ancak çözüm bulabiliriz. Bir de altını çizerek belirtmek isterim ki bu tepkim asla insanların şu ve ya bu partiye niye oy verdiler diye değil. Böyle bir hakkım da yok, zira demokratik bir tavır da değildir zaten. Benim tavrım Trabzonspor’umuzun uğradığı adaletsizliklere(ki, dün akşam  Eskişehir maçını da izlemenizi öneririm hakem nasıl bizi param parça etti) karşı seçimlerde tepkisiz olmamızdır. Bu hangi parti olursa olsun tepkimizi en belirgin şekilde vermeliydik. Tepki vermezsek değerlerimizi asla koruyamayız. Particilik en büyük değerimiz Trabzonspor’dan daha değerli olmamalı. Trabzonspor’umuzu siyasi bir askla aldatmayalım. Demokratik tepkimizi verelim ki, Trabzonlun en belirgin özelliği olan “dik horonumuzu“ yeniden kuralım. Dik Duran Şehir İzmir Kitap Fuarı'nda imza günüm için Cumartesi gününden bu yana İzmir’deyim. İzmir’in kendine özgü bir yaşam tarzı vardır her zaman, başka şehirlerle asla mukayese edemezsiniz. Zira İzmirliler özgürdür ve özgürlükçüdürler. Kendi değerleriyle yaşar ve değerlerine saygı gösterilmesini isterler. Yaşam biçimine müdahale edilmesine, dayatmalara karşı çıkarlar. Yani burada biat kültürü asla sökmez. Yaşamsal ve kültürel açıdan medeni hayatta toplumların birbirleriyle olan etkileşimleri ile karşılıklı saygı temelleri üzerinde yoğunlaşmış, hoşgörünün ve barışın ve dayanışmanın kentidir İzmir. İzmir kenti farklılıklarıyla öne çıkıyor her daim. Büyükşehir kent yaşamının ülkemizdeki en çağdaş örneğini oluşturuyor. Severim ben bu çağdaş kenti, en çok da Karşıyaka sahilini. Sabah yürüyüşümü bu sahilde yaptım, sonra da Vapur İskelesinin karşısındaki Öğretmenler Evi lokalindeki dışarıdaki çoğu dolu masalardan birinde oturdum. Çay söyledim kendime, yan sol masada iki yaşlı emekli öğretmen 30 Mart 2014 yerel seçimlerinin analizini yapıyorlardı. Dayanamadım bende aralarındaki sohbete katildim. Önce kendimi tanıttım, Trabzonlu bir gazeteciyim dedim. Size bir şey sormak istiyorum. Bu Cumhuriyetin kalesi olan şehri iktidar gücüne rağmen nasıl savundunuz? Söze daha yaşlı olan emekli öğretmen Nail amca başladı: -Çok basit dedi. Biz biat kültürüne prim vermeyiz. Bize “gavur“ diyenlere de hesap sorarız. Tepki veririz. Devam ediyorum dedi. - Biz İzmir büyük şehrinin hizmetlerinden memnun değiliz, fakat Cumhuriyeti de asla karanlık zihinlere teslim etmeyiz. Zira biz İzmirliler dik dururuz. Cumhuriyeti ölene dek top yekun savunuruz. Nail öğretmen; “beni dinlemiyor musun” diye ikaz etti. -Nereye daldın gittin? diye sordu. Buruk bir sesle Trabzon’a Trabzon’a dedim. Saygılarımla