Size bir gazetenin birinci sayfasından yer alan  haberlerden bahsedeceğim.
Gazete21 kasım salı gününe ait.
Sayfanın sol unda bir baş yazıyı görülüyor.
Manşeti  okumuyorum.
Ama ekonomiyi ilgilendiren bir kaygılı haber.
"Fiyatlar serbest bırakılmalıdır."
Bir diğeri,
"Türk ekonomisi ümitsiz değildir."
Sonra yine sık sık yaşadığımız bir toplumsal haber daha;
"Çocuk kaçıran bir şebeke var."
Bir diğer haber,
"250 aile tehlikede."
Ne kadar tanıdık havadisler değil mi?
Sonra al sana bir magazin,
"B.B. nin benzeri dün bir basın toplantısı yaptı."
Sayfanın en alt kısmında bir karikatür ,
İmzasına bakmaya gerek yok.
Semih Balcıoğlu çizmiş.

Evet,
Bu gazete 1961 yılına ait  bir Tercüman gazetesi.
Siyah-beyaz çıkıyor.
Görülüyor ki,
57 sene öncesinden de
Ekonomimiz problemdi ve hala da problem.
*
Çünkü popülizm var /kural yok.
Çünkü keyfe keder yönetimler hala devam ediyor.
Sonra" lale devri" misali zevk-u sefa bitiveriyor.
Ve de ağır bir fatura geliyor...
*
"Fatura/hesap" dedim de aklıma bir fıkra geldi.
Parası olmayan,
Karnı aç vatandaşın biri sokaklarda gezerken,
Gözüne bir tabela ilişir.
Lokantanın birinin tabelasında şunlar yazmaktadır:
“Sen ye, torunun ödesin.”
Adam yazıyı okur okumaz sevinçle lokantaya girer,
Şaşkınlıklar içinde güzelce karnını doyurur,
Hatta çayını da içer,
Lokantadan çıkarken de garsona torununun adresini,
Telefonunu yazdırır.
Torunun adresinin yazma çizme işlemi bittikten sonra garson,
Bedava yemek yiyen vatandaşın eline bir de hesap pusulası uzatır. 
“Bu da senin ödeyeceğin hesap amca…” der. 
Eline uzatılan hesap pusulası vatandaşın keyfini kaçırmıştır.
Torununun adresini verdiğini,
 Ödemeleri onun yapacağını belirtip garsona itiraz etmesi üzerine,
Garson gayet rahat, gülerek;
 “Amca, bu senin yemeğinin hesabı değil.
Senin yemeğinin hesabını torunun ödeyecek.
Bu yeni hesap ise,
Rahmetli dedenin sana bıraktığı hesap.
Senin deden de burada yemek yemişti.
Onun hesabını da torunu olarak sen ödeyeceksin!..” der…
Evet, şimdi tekrar dönelim mevzuumuza.
 
*
Bu ekonomik kriz nedeniyle zoraki yüzde 10'luk indirimler uygulanıyormuş.
Düşünün,
Aşırı tüketimlerin yarattığı krizleri önlemek amacıyla,
Zabıtalar pazara yollanmış,
Pazardaki zavallı yumurtacı kadınların,
Yumurtaları,
Çiftini 2 liraya değil, ,
Bir liradan satmaları emir buyrulsun.
 *
Bunun üzerine pazarcı kadınlar,
"Yumurtaları bir lira'dan satmaktansa,
Getirir çoluk çocuğumuza yediririz" der ve pazarı terk ederler.
*
Artık pazarda hiç yumurta satan kalmayınca,
Bu sefer de uyanıklar kaçınılmaz olarak devreye girerler.
Normalde çifti 2 lira olan yumurta,
El altından,
Üç liraya,
Dört liraya satılmaya başlanır.
Çünkü arz talep dengesi müdahalelerle bozulmuştur.
Ne olur?
İyi üretici kaybeder, aracı/tefeci kazanır.
*
Şimdi bu yüzde 10'luk kampanya var ya;
Bu can-ı gönülden olmuyor ise ters teper,
Zararını masum insanlar girişimciler görür
Çünkü ekonomide her şey birbirine zincirleme olarak bağlıdır.
*
Bu arada anlıyoruz ki,
Üstatların üstadı Rahmetli dost Semih Balcıoğlu Tercüman kökenlidir ve Tercüman geçmişi  hayli eskidir.
Bu arada yine anlıyoruz ki,
Cumhurbaşkanı Gürsel'e "Başkan!" diye hitap ediliyor.
Bu arada anlıyoruz ki,
O yılların dünyaca ünlü sinema yıldızı,
Brigitte Bardot'un benzeri olmak da karizma yapıyormuş.
Yani o yıllar daha çok babalarımızın,
Dedelerimizin yılları...
Yani onların faturaları ödeniyor.
 
ORTAK ATIN BELİ
 
Benim 70'li yıllardan tanıdığım Japon İş insanı Thakashima İron bana demişti ki,
"Harun San!
Turk okey.
Super Turk.
Biz japon no yalnız iş yapmak.
Siz no ortak.
Siz cesur okey Turk!"
*
Evet, japon bana anlatmak istediğini anlamışsınızdır.
Yani diyor ki,
Biz Japonlar bir araya gelir şirketler kurarız.
Bu dev şirketlerle üretimler yapar,
Japon ekonomisini güçlendirir,
Hatta ihracat yaparız.
Ama siz  hiç bir araya gelip iş kurmuyorsunuz.
Siz korkusuz ve bireysel girişimcilersiniz..
*
Tabi Japon Türkçe bilmediği için,
Ben de yeterince İngilizce ve hiç Japonca bilmediğim için,
Böyle tarzanca tabir edilen ifadelerle anlaşıyorduk.
Ama bu karşılık konuyu ve neden tek başına iş kurduğumuzu anlatmadım.
*
Evet,
Bizde ortaklıklar zarardır.
Hüsrandır.
Kavga/dövüş, kan revandır.
Çünkü kuralsızdır çoğu kere bizde ortaklıklar.
Bir gecede ortaklaşır.
Bir gecede batar,
Ticaret hayatından silinir gideriz.
*
Çünkü bizim ortaklıklar prensipsizdir.
Bizim ortaklıklar hukuksuzdur.
His ve duygulara dayanır.
"İyi adama benziyordu."
"Asker arkadaşımdı".
Ve daha neler...
*
Oysa Ortaklığın anayasası yazılmalı.
Hukuklaştırılmalı.
Hatta kayıtlanmamış hiç bir prensip kalmamalı.
 
*
İşte bu sabah gazeteye gelirken sevdiğim bir esnaf dostumla ayak üstü lafladık.
Geçen yıl ortağı tarafından nasıl da hortumlandığını.
Bu nedenle büyük sermaye kaybettiğini söyledi.
*
Yazık!
İşte lakkada/şakkada,
Kuralsız kurulan ortaklıkların yarattığı tahribatı çözmek hukuken de mümkün olamıyor.
Ne demeli,
İnsan bazen kötülüklerden de ders alıyor.
İşte biz buna "tecrübe" diyoruz.
Zira bedeli, ağır ödenmiş bir tecrübe...
Onun içindir ki,
Akıl yanılır, tecrübe asla.
Geçmiş olsun dostum.
 
AH RAHİP BRUNSON
 
Yahu rahip efendi!
Senin yaptığın şu ajanlık falan  umurumda değil.
Hatta meyilli olanları Hıristiyan yapmış olsan da,
Umurumda değil.
Ama ülkemin ekonomisin mahvettin.
*
Kendi yağımızla kavrulup gidiyorduk.
Ama senin bu karmaşık çıkışın yaktı bizi.
*
Evet,
Bu zatın casus olduğunu öğrendiğimizde,
Tutuklamasaydık da,
Derhal sınır dışı etseydik,
Bu gün kesinlikle bu felaket boyutundaki ekonomik krizi yaşamayacaktık.
*
Gerçi "kriz" demek rahatsız ediyor,
O zaman,
"Bu ekonomik sorunları yaşamayacaktık" diyorum.
Amerika ile zıtlaşıp,
Sonra da böyle ezik kalmayacaktık.
*
Yani pirince giderken bulgurdan olmayacaktık.
Kazan kazan hesabı yaptık.
Kaybet kaybet durumuna düştük.
Olmadı.
*
Şimdi bazı masal yazarları,
Vatandaşın kafasındaki a olumsuz algının etkisini  hafifletmek için,
Ödüllük senaryolar yazıyorlar.
"Brunson Müslüman'mış."
Belki de,
 Şıhtır.
Şeyhtir
Edep yahu.
Bu kadar da yalan ve yaltaklanma olmaz.
Bu millet bunu hak etmiyor.
 
SELFİE  ÖLDÜRÜYOR
 
Evet, dünyada selfie çekerken ölenlerin  sayısı hızla artıyor.
Kalelerden,
Dağların tepesinden,
Tehlikeli yamaçlardan,
Evlerin balkonlarından düşüp düşüp ölüyorlar...
*
En son Amerika'da bir iş merkezinin 27. Katında,
Selfie çekerken adamın yere çakılmasını izledim sosyal medyada.
Çok enteresan bir ölüm hali.
Düşünsenize;
Güzel anlarınızı görselliyorken  düşüp ölüveriyorsunuz.
İşte kaza görünmeden geliyor.
Aman dikkat!
Yine de bir selfie için ölmeye değmez!
 
KRAL BİZİ ARAMIŞ
 
Suudi Kralı başına gelecekleri fark etmiş olmalı ki,
Yıllardır Amerika ile hareket ederken,
Paraları Trump'a yatırırken,
Büyükelçilikte Kaşıkçı'nın infazıyla
Korkuları tavan yaptı.
*
Haliyle;
Her zaman olduğu gibi yine yapacaklarını yapmışlar.
Başları belada iken,
Kardeş Turko!
Türko caniko!
Tehlike bittiğinde ise,
O zaman var ol Coni'ko.
 
FIKRA
 
Temel'e öğretmeni sormuş :
Söyle bakalım, 1881`de ne oldu?
Atatürk doğdu öğretmenim.
Peki, 1920`de ne oldu?
Atatürk 39 yaşına bastı öğretmenim!