Eğitim sistemi, insan yetiştirme düzeninin adı olarak bilinir. Eğitim sistemi, geleceğin neslini şekillendirip yetiştirmek üzere kurgulanmıştır. Oysa biz sistemi, nesli şekillendirmekten uzaklaştırıp, çocuk ve gençlerimizi birer ‘yarış atı” konumuna getirdik. Bu mantıkla kurgulanan eğitim sisteminden yetişen insan, başkasının özrünü alaya alır, kendinden başkasını düşünemez hale gelir. Başkasının özrünü, başkasını ötekileştirmede bir araç olarak kullanan insan, başkalarına merhamet edemez. İnsan yetiştirme düzenimizin yetiştirdiği insan profilinde, merhametsizlik, bencillik gibi olumsuz özellikler her gün daha bir gün yüzüne çıkıyorsa, bu eğitim sisteminde bir arıza var demektir.

Herkes, bu eğitim sisteminde bir arızanın olduğuna inanıyor ama arızanın ne olduğu konusunda rivayetler farklı. Eğitmek üzere okula aldığımız çocuklarınıza hangi insani özellikleri kazandırdığımızı çok merak ediyorum. Zaman zaman da öğrencilerime soruyorum, “Okuldan öğrendiğiniz bir ahlaki davranış örneği” hatırlıyor musunuz?” Cevap maalesef olumsuz!.. Çocuklarımızın eğitim yaşantılarını takip ederken acaba onların insani davranışlarının ne kadarı bizi ilgilendiriyor? Kendinden başkasını önemsemeyen çağımızın “ben nesli”, otistik çocuklarla değil, kendinden başka hiçbir çocukla ilgilenmemeyi insanlık sayıyor.

İnsan kalitemizi test ederken, maalesef insani özellikler kıstas olmamakta, akademik başarı, daha doğrusu ‘yarış atı” rolündeki başarı(!) değerlendirmeye esas olmaktadır. İnsanları anlamada bu eğitim sisteminin bir işe yaradığını düşünenlerimiz var mı? Eğitim kademelerinin hiçbirinde “insan nedir?” sorusuna cevap verecek bir ders yoktur. Yine eğitim sisteminin karakterli insan yetiştirmek gibi bir hedefi de maalesef yoktur. Kişisel bütünlüğe ulaşmış insan, hem kendini tanır, hem başkalarını… İnsanı tanımayan kişinin başkalarının zaafları ile dalga geçmesi sıradan bir iştir. Okullarımızda, sınıflarımızda “sınıflar” yaratıp bu sınıflardan bazılarını diğerlerine üstün görmedik mi? Sınıflarında “tembeller”, “çalışkanlar”, “köylüler”, vb. sınıflar olmayan hiçbir sınıf var mı? Bu sınıfta diğerlerini ötekileştirmeyi öğrenen çocuk, büyüdüğü zaman, toplumdaki farklılıkları ötekileştirmenin bir aracı görmesi çok normaldir. Okul toplumun aynasıdır; toplum da okulun aynası…

Türk eğitim sistemi zor bir sistem. Ama eğitim sisteminin başarısı, toplumun başarısı demektir; eğitim sisteminin başarısızlığı da toplumun başarısızlığı demektir. Sistemi konuşurken, hep bir okul türü üzerinden değerlendirme yapmanın yanlış olduğunu ne zaman anlayacağız? Mesela, bir görüş sahibi iktidar geldiği zaman imam-hatiplerin önünü keserek sistemi ıslah edeceğine inanmıştı; şu andaki yönetim de imam-hatipleri ihya ederek sistemi düzeltebileceğine inandı; olmadı!.. Öte yanda köy enstitüleri için de yapılan değerlendirmeler bilimsel olmaktan çok siyasidir. Köy enstitüleri, Türk eğitim sisteminde bir tecrübe olarak vardır ve ondan alabileceğimiz dersler de vardır. Ama bu okullar kalsaydı ülke aya çıkardı diye düşünmek de hiç gerçekçi değil!.. İnsan yetiştirme düzenimiz insan yetiştirmede başarılı değilse, bunun önüne geçmenin yolu sistemi yeniden kurgulamaktan geçmektedir. İyi insan yetiştirmeden, insanımızın, birbirini ötekileştirmekten vazgeçmeyeceğini anlamak için uzman olmaya gerek yoktur. İnsan yaradılmışların en şereflisidir.

Sistemi öyle bir kurgulamak gerekir ki, insanın bütün boyutları ile(sosyal, psikolojik, duygusal, manevi) gelişebilsin. İnsanı sadece biyolojik bir varlık olarak değerlendirdiğinizde, yetiştirmeye çalıştığınız çocuk ve gençler, belki “yarış atı” rolünü iyi oynayabilir. Ama bu çocuk ve gençlerin, o eşrefi mahlukat düzeyine ulaşması hayaldir. Bütün sorunların kaynağı insan olduğuna göre, insanı yeni bir bakış açısı ile yetiştirecek eğitim uygulamalarına ihtiyacımız vardır.