Eğitimin en önemli temellerinden birini kültür oluşturur. Eğitim kültürün ayrılmaz bir parçası olduğu gibi, kültürün en önemli taşıyıcılarındandır. Kültürün özelliklerine bakıldığında, eğitimle kültürün ayrılmaz bir bütünlük arz ettiği görülebilir. Eğitimli insanla kültürlü insan aynı kişiyi tanımladığına bakarak da eğitimle kültürün birbiriyle ilişkisi görülebilir.
Eğitimin tanımlarından biri de, “Bireyin kültürlenmesi sürecidir.” biçiminde yapılmaktadır. Bu da eğitimle kültürün ilişkisini açıkça ortaya koymaktadır.

Toplumun en küçük numunesi olan ailede dünyaya geldiği andan itibaren insan kendini, ailede başlayan bir kültürlenme süreci içinde bulur. Aile, birey olarak dünyaya gelen çocuğun insanlaşmasına aile içi yaşam tarzı ile biçim vermeye başlar. Daha sonra eğitim sistemi denilen okulda bu serüven devam eder. Okulun amaçları, yetişmekte olan nesillere milli kültürü tanıtmak, benimsetmek ve geliştirmek olarak karşımıza çıkmaktadır. Ne var ki, okul, bireyleri kültürlü insanlar olarak yetiştirmekte pek başarılı görünmemektedir. İçinde yaşadığı kültürün değerlerinden habersiz, hatta onlara karşı duran nesiller, gelecekte toplumsal uzlaşma sağlamada başarılı olamayacaktır. Bir milletin yaşama tarzı olan kültür, ailede, okulda ve toplumun her yerinde bir yaşam biçimi halinde yaşatılamazsa, gelecekte kültür yozlaşması yaşama riskimiz hayli fazla olacaktır. Günümüzde bu riskin belirtilerini görmek hiç de zor olmasa gerek…

Okul çocuk ve gençleri bir taraftan bireyselleştirirken, bir taraftan da toplum kültürünü onlara bir yaşam biçimi olarak vermekle yükümlüdür. Ne var ki yetişmekte olan nesiller maalesef bireyselliği biraz fazla kaçırarak nesillerin “ben nesli” olmasına neden olmaktadır. Kültürümüzde yer etmiş bazı değerlerin günümüzde dikkate alınmıyor olması, eğitimin kültürel işlevini layıkıyla yerine getirememesi anlamına gelmektedir. Eğitimli insan, topluma ve yeni durumlara uyum yapabilen insan olduğuna göre, yeni nesillerin böyle özelliklerinin olmaması da eğitimin kültürleme işlevini yerine getiremediğine yorulabilir. Eğitim sisteminden geçen bireylerin toplum kültürünü tanıyan, benimseyen, koruyan ve geliştiren davranışları göstermesi beklenirken, görünen o ki, yeni nesillerin milli kültürle ilişkileri çok da sağlıklı değildir. Bu durum yeni nesillerin bir “kimlik bunalımı” yaşamaları sonucunu doğurmuştur. Oysa milli kültürle kültürlenmiş bireylerin kolay kolay kimlik bunalımına girmeleri sözkonusu değildir.

Yeni nesillerin kültürlenmesi, onların eğitimli hale gelmeleri anlamına geldiği halde, okulun “kültürleme” işlevini yerine getirmede başarılı olduğu söylenemez. O halde, eğitim kurumları başta olmak üzere aile, çocuk ve gençleri etkileyen bütün örgütler, yeni nesillerin milli kültürle ilgili donanımlarını sağlamaya katkı vermek zorundadır.

Eğitim kültürün taşıyıcısı olduğuna göre, okullar eğitim sisteminin kültürleme işlevini tekrar gözden geçirmelidir. Aksi halde zaman çok geç olabilir.