AMERİKA İLE EKONOMİ SAVAŞI!
 
Belli ki Amerika ile savaşıyoruz...
Hem de başta ekonomi olmak üzere her yönüyle.
*
Önce,
Türkiye'ye "Orta doğuda yollarıma kırmızı halılar ser" dedi.
"Tamamdır sereriz" dedik.
Lakin Zamanın MGK'sı,
Vaktin Hükümetine tavsiye kararında bulunmaması ve Türkiye üzerinden Irak'a yapılması planlanan işgal mümkün olmayınca,
Amerika Türkiye savaşı büsbütün aleniyet kazandı.
*
Malum Türk askerlerinin kafasına çuval geçirildi.
Gıgımız çıkmadı.
Çıkamadı.
*
Muhalefetin "Nota verelim" önerisine,
İktidar;
"Nee!
Nota mı?
Müzik notası mı ?"
Şeklinde şakalı,
Nükteli ve manidar cevaplar verdi.
*
Tabi olay bununla da kalmadı maalesef.
Ardından Türkiye'yi yok farz ederek
'Boyuk' dostumuz ve de müttefikimiz Amerika,
İngiltere,
Fransa ve
Rusya ile orta doğu'yu paylaşma projelerini devreye sokulmaya başlar...
*
Tabi çuval hakaretine nota dahi veremeyen Türkiye,
Bu kadarına da tahammül edemeyeceği Amerika ve Batı tarafından bilindiğinden
Türkiye'mizin kolunun/kanadının kırılması gerekiyordu.
O kol ve kanat,
Türk ordusu ve Türk milletinin aydınlarıydı...
*
Çeşitli tertip ve tezviratlarla göz bebeğimizi Türk ordusu malum iftira projelerle perişan edildi.
Milli ruhun abide komutanları idamla yargılandı.
Dünyanın en azametli ordularından olan Ordumuzun Kozmik Odasına girilerek,
Elde edilen savaş plan ve taktikleri Amerikalara servis edildi.
Ve bunun adına,
"Balyoz" ve  "Ergenekon" operasyonu denildi.
*
Tabi artık "Türk ordusu harekat kabiliyetini yitirmiştir, "
Öte yandan,
Ordudan  uzaklaştırılarak tutuklanan komutanların yerlerine,
Amerikancı ve FETÖ'cü askerler getirilerek ülkeyi ve rejimi tamamen ele geçirmek için malum
"15 Temmuz" kanlı darbesi yapılır.
Ya da yaptırılır...
*
Türkiye bu belayı da def etmesinin ardından,
'Kadim dostumuz' Amerika daha başka yollara tevessül etmekten vazgeçmez.
Haliyle Birleşmiş Milletler kararı olmaksızın Amerika tarafından,
İran'a konulan Ambargo kararını Türkiye uygulamadı  deyu,
Bu mübarek (!) dostumuz Türkiye'yi izlemeye almış;
Bir bankamızın Genel Müdür Yardımcısı ve İşadamı Rıza Saraf'ımızı sözde yargılar ve hapse atar.
*
Vaktiyle nota vermekten dahi  imtina eden Türkiye,
Buna karşılık derhal casusluk faaliyetlerinde bulunan,
Amerikan Vatandaşı  bir papazı tutuklar.
İşte böylece durum daha da gerilir ve
Bir deyim olduğu gibi Amerika ile  "Papazı bulduk."
Ya da Amerika ile iyice "papaz olduk."
*
Amerika,
"Papazımı ver" derken,
Başkan Erdoğan,
Amerika'ya,
"Ver papazı al papazı" teklifinde bulundu.
*
Tabi,
Erdoğan'ın Ver papazı" ifadesinde geçen "Papaz"  Fetullah Gülen'dir.
Tabi Amerikalılar buna yanaşmadılar.
Gerilim sürekli tırmandı.

Bunun üzerine Türkiye seçimlere gitti.
Seçimlerden sonra Amerika,
Türkiye papazı bırakacak zannetse de öyle olmadı ve
Söz konusu Papaz hapisten çıkartıldı ama ev hapsi uygulandı.
Bu durum Amerika'yı daha da saldırgan yaptı.
"Derhal papazı bırakın" dedi ve süre verildi.
O süre sonunda söz konusu Papaz bırakılmayınca,
Dolar operasyonu ile ekonomik savaş başlamış oldu.
Böylece Türk Lirası tarihinin en büyük değer kaybına uğradı.
Ve de uğramaya devam ediyor...
*
Evet,
Meydan savaşları bizim.
Meydanlarda gümbür gümbürüz Allah için...
Öyle Trupm gibi bir kaç satırlık twitterle mesaj vermiyoruz.
İnin inim inletiyoruz...
Meydanları.
*
Fakat şu bir gerçek ki,
Durum vahim.
Birkaç ay geçmez iflaslar bir bir gelir artık...
Hiç temenni etmem ama,
İşsizlik ve umutsuzluk çoğalır ve iç huzursuzluklara dönüşebilir.
*
Zira bu alçaklar,
 Düşmanlarına her cepheden saldırılar düzenlerler.
O itibarla artık;
Çok çalışmalıyız...
Çok üretmeliyiz.
Ar etmeliyiz.
Hırs yapmalıyız.
Düştüğümüz bu yerden daha bağımsız,
Daha cesur,
Daha güçlü olarak kalkmalıyız.
*
İşte tam da bu durumlar için denilir,
"Bir musibet, bin nasihatten iyidir."
Ya da,
"Kötü komsu insanı mal sahibi yapar."
*
Son olarak,
Ok yaydan çıkmıştır.
Teslimiyet yok.
Panik yok.
Çok çalışmalıyız çok...
 
GÜLE GÜLE GÜLEN İNSAN
 
Trabzon Cumhuriyet Başsavcısı Mithat Kutanoğlu veda etti.
Savcılık hukukun önemli  ve bir otoriter bir makamı.
Ancak Sayın Başsavcı Kutanoğlu,
Makamdan güç alıp halka kibir taslama yaklaşımından çok uzaktı.
O Savcılar da,
Hakimler de,
Valiler de güler diyordu.

"O tebessüm bir insanın bir insana verebileceği en güzel hediyedir" diyordu.
Karikatürünü çizmiştim.
Ama beğenmedi.
Nedenini sordum,
"Beni çok sert çizdiniz" dedi.
Mithat Kutanoğlu,
Çünkü diyor,
"Gülmeyen insan güzel insan olamaz."
Dün veda için Gazetemize geldi.
Çay içtik,
Helalleştik.
Kendisine,
Yeni yerinde,
Yeni görevinde başarılar diliyoruz...
 
FIKRA
 
İki deli, akıl hastanesinden kaçmaya karar vermişler. Gece vakti hızlı bir şekilde duvardan atlayarak boşluktaki tarlaya çıkmışlar. Tellerin arasından sürünerek ilerlerken bir bekçi bunların hışırtısını duymuş.
Hemen bağırmış:
Kim var orada?
Delilerden biri hemen:
Miyav, miyaavv!..
diye seslenmiş.
Hışırtıyı kedinin çıkardığını zanneden bekçi tam geri dönecekken deliler yine sürünmeye başlamışlar ve yine bir hışırtılar başlamış. Bekçi hemen dönmiş ve yine bağırmış:
Kim var orada?
İyice sinirlenen deli:
Miyav dedik ya len!
Demiş.