Dün sosyal medyada bir görüntü yüreğimi parçaladı.
Zaten yüreğimiz her daim pamparça.
*
Öyle ya,
Masum hayvan katliamları...
Hunharca kesilen ağaçlar...
Etrafa atılan kimyasal atıklar...
Çöpler...
Plastik kutular...
Poşetler...
*
Dedim ya, içimiz zaten parçalı vaziyette.
Ama dün akşamki acı bir başka üzdü...
*
Bir genç adam belli ki acıkmış.
Tavuk dürüm sardırmış yolda yiye yiye gidiyor...
Etrafta insanlar kendi hallerinde bir şeylerle meşguller.
 
Sonra dedim ya bizimkisi elindeki dürümü yerken,
Ona bir haller oluyor.
Ama kimseler onun halini anlamıyor.
Takati kesilmiş,
Nefes alamıyor...
Adam boğuluyor...
*
Can havliyle geliyor ATM kuyruğundaki bir bay'a,
Sırtına vurmasını işaret ediyor.
O da bunu kafadan rahatsız olmalı gibi algılamış olacak ki,
Öylesine hafiften sırtına duruyor.
*
Yada bravo,
Harikasın der gibi vuruyor sırtına...
Ama adama bu dokunuş ne yapsın ki.
*
Küt küt vurmalıydı oysa...
Döver gibi vurmalıydı...
Aradan saniyeler geçti ki,
O genç adam,
Parasını vererek satın aldığı tavuk dürümü yutamadı,
Sırt üstü yere yığıldı ve öldü.
*
Evet,
Öldü işte.
Gariban ölümü böyle oluyormuş demek ki .
*
Onun ölmek üzere son isteği,
"Bir yumruk, bir darbe vurun sırtıma" dedi.
O iyiliği bile kötülük sanarak yapamadık ona.
Öldü.
*
Bu nasıl bir acıdır bu ki aklımdan çıkmıyor...
Bu halde şimdi otur da ye bakalım.
Otur ye bakalım.
Ye de yut bakalım.
*
Geride genç bir eşi ve bir de küçük bir yavrusu olan bu
adını bilmediğim talihsiz genç kardeşimizin hazin ölümü  fena halde acıttı bizi.
Çok üzgünüm.
Çünkü  belli ki açtı  o.
 
Belli ki,
Oturup bir restoranda yeme  imkanı da yoktu.
Olsaydı belki bir bardak su isterdi.
Ayran içerdi ve bu ölüm gerçekleşmezdi.
*
Hayat çok garip!
Ama görülüyor ki,
Garipler için daha da  garip.
Allah rahmet eylesin adını bilmediğim insan.