Rize'den Mehmet Özbey aradı.
"Rize İl özel idaresinde işe girmek için bizi mülakata aldılar.
Mülakatta araç sürdürdüler.
Benim komisyondaki görevliler mülakat sonrası beni tebrik ettiler ve
"Kazandınız, hayırlı olsun " dediler.
Çok sevindim.
Eşime dostuma müjdeyi verdim.
*
Ancak sonradan öğrendim ki, kazanamamışım.
Ya da kazandırılmamışım.
Bunun yanısıra yine öğrendim ki, ehliyet şartı olduğu halde, sürücü belgesi olmayanlar da kazandırılmış.
Yaş sınırlandırması 35 olduğu halde, şartları buna da uymayan insanlar kazandırılmış.
Bu nasıl adalet.
Bu nasıl hakkaniyet.
Bize yer verin, Hakkımızı aramamıza yardımcı olun.
Cumhurbaşkanımız bilse bu sınavı yapanlardan hesap sorar."
*
Evet, böyle diyor Rize'den Mehmet Özbey.
Lütfen görevi ehline verin.
Zira gerçek de bu.
Hakkaniyetli olmak da bu.
Adalette bu.
Allahın emri de bu.
 
Gözüm Görmesin!
 
Ülkede asgari ücret 1400 lira.
Bir yılda 16 bin 800 lira eder.
Evet, bir yıl yağmur/ kar.
Yol, trafik/efkar 16 bin 800 lira kazanırsın.
*
Oysa adam bir yıl hiç çalışmadan,
İşe gitmeden.
İmza atmadan.
Koşmadan, yorulmadan.
15 trilyon kazanıyor.
Çünkü o Fatih Terim.
Burası da Türkiye'dir çünkü.
*
Şu halimize bakın.
Trilyonları verir adamı getirsin.
Sonra getirdiğin bu adam,
Assın / Kessin.
Yesin, içsin, eğlensin.
Canı sıkıldı,
Sıksın yumruğunu...
O kurumu Ringo'nun ahırına çevirsin...
*
Kibirli mimleriyle,
Skandallarıyla ülkenin gündemine otursun...
*
Şimdi bu zat-ı 15 trilyon lira daha vererek kovmak değil,  onura ediyorsun.
Neye karşılık bu 15 trilyon.
*
Neymiş, adam Fatih.
Neymiş adam İmparator.
Hadi be!
Bu adam sadece parator o kadar.
 
Gülentürk Ağlattı
 
Kimse kimseye bedava selam vermediği,
Kimsenin kimse için kılını kıpırdatmadığı bu zamanda,
Başkası için canını feda eden Onur'umuz vardı.
Bu güzel insan.
Bu güzel İsimli  kral adam
Onur Gülentürk.
Canlar kurtardı,
Canından oldu...
*
Ne denirse densin yetmez.
O tertemiz vicdanını, 
Adamlığını anlatmaya yetmez bütün kelimeler...
Ruhun şad olsun Onur(umuz)
Çıkarsız ve umarsızca seven adam.
Vallahi kahramansın!
İşte Adalet!
Ak Partinin  seçim müziği Erzurum Adliye santralinde çalıyor(muş.)
Ama bizim Ana Muhalefet Partisi Lideri Gandi Kemal Adalet  de Adalet diye tutmuş yol bi yol, gittikçe gidiyor...
Oysa aradığın o Adalet,
Siyaset evlenmiş Azizim!
Yani atı alan Üsküdar'ı geçmiş gitmiş yani...

Gelecekte Kimler Kazanır

Hayal gücü ve yaratıcı olanlar kazanır.
Gıdalar konusunda uzman olanlar kazanır.
Sağlık biliminin öncüsü olanlar kazanır.
Teknolojiyi yetkin bir şekilde kullananlar kazanır.
Metropol yaşamına adapte olanlar kimseler kazanır.
Küreselleşen dünyaya yön verenler kazanır.

Kaçak Kata Kılıflar

Kaçak yapılan imara aykırı katlar yıkılmasın diye bizde meşhurdur;
Atatürk posterleri asmak.
*
Tabi o Atatürk posterleri asmak "Eski Türkiye'de" olurdu.
Yeni Türkiye'de Tayyip Bey'in posterleri asılmaya başlandı.
Şimdi de 15 Temmuz sonrası Kahramanı Ömer Halisdemir'in de posteri asılmaya başlandı...
*
Yarın Allah bilir Kuran ayetleri asılırsa şaşmayın.
*
Nasıl da ucuz kurnazlıklar yapmaktayız.
Nasıl da sevilen değerleri alet edip sömürmekteyiz.
Yazık!

Bunlar da Geçer

Türkiye zor günler yaşıyor.
*
Birlik beraberlik farz oldu.
Türkiye'ye yönelik alçak planlar var.
Gibi dehşet açıklamalar duyuyoruz.
*
Evet birlik ve beraberlik.
Ve zor günler...
Çünkü hepimiz bir geminin içindeyiz.
*
Gemi dalgalarda...
O zaman Kaptan tayfaları azarlamasın.
Aşağılamasın.
Tek bilek tek yürek olmalı.
Çünkü Türkiye zor günlerden geçiyor...
*
Türkiye zor günlerden geçiyor ama ne yazık ki,
Siyasiler lafın en ağırını seçiyor.
Türkiye emperyalizmin kıskacında,
Ama biz içeride hala birbirinin gözünü oymaktayız...
Türkiye dört yandan kuşatılmış lakin içeride kavga etmek için bahaneler düzüyoruz...
*
Bu siyaset ne meret şeydir böyle...
Hep nifak mıdır?
Hep kavgamıdır.
Hep gerilim,
Hep iftiramıdır bu siyaset?
*
Siyaset bu ülke,
Bu millet için ise,
Bu yapılan doğru mudur?
Bunca zor günlere rağmen.
Bunca cephelere rağmen,
Bu Atatürk düşmanlığı da nedir böyle?
Niyedir bu ülkenin fabrika ayarlarıyla çatışma?
Hem sırası mıdır?

Fıkra

Temel, seyahate çıkmış.
Uzun zaman evinden ayrı kalmış.
Bir akşam bir kente gelip küçük bir otele inmiş.
Odasına yerleştikten sonra, aşağıya telefon etmiş.
Telefonu otelin sahibi açmış.
Temel'e ne istediğini sormuş:
Temel, "Bana bir fahişe bulup gönderin."
Bunu söyledikten sonra telefonu kapatmış.
Otelin sahibi şaşırmış.
Yanında duran karısına dönmüş:
"Demin gelen müşteri kadın istiyor..."
Otelin sahibinin karısı öfkeden deliye dönmüş:
"Terbiyesiz adam, ne zannediyor bizim otelimizi.
Hemen git o müşteriye ağzının payını ver..."
Otel sahibi, müşteriye ağzının payını verme fikrini pek tutmamış:
"Adama ne söyleyeceğim karıcım, bir terbiyesizlik eder, başım derde girer..."
Kadın çok sinirliymiş:
 "Sen gitmezsen, ben gider söylerim..."
 Ve, hışımla merdivenleri çıkıp Temel'in ağzının payını vermeye gitmiş.
 Kocası da aşağıda bekliyormuş.
Yukardan gürültüler gelmeye başlamış.
Onbeş yirmi dakika sonra Temel aşağıya inmiş.
Üstü başı yırtılmış, yüzü tırmıklanmış...
Otelcinin yanına gidip bir güzel çıkışmış:
"Ne biçim kadın göndermişsin be.
İstemem diye tutturdu.
İşi görene kadar anam ağladı."