Koltuk altlarında saçak saçak olmuş tüyleriyle, göbeği açıkta, diz üstü şortuyla dağ taş, bisikletle Bodrum’da gezen dünyanın sayılı zenginlerinden olan Suudi Prens bilmem kim (adı çok uzun yazsam sayfamda baya bir yer kaybım olacak bu yüzden gerek yok, ben prens diyim siz anlayın ) ve şıkır şıkır seksi kırmızı elbisesiyle saç-baş açık bir şekilde Bodrum sokaklarında arz_ı endam eden zevcelerini de görünce, aklıma 1889-1975 yılları arasında yaşayan İngiliz tarihçi Arnold Joseph Toynbee’nin sözleri geldi.
İngiliz tarihçi der ki;
“ Güney Müslümanlığı, EŞARİLİK (Fas’tan Arabistan’a ) bizim için tehlike olmaktan çıkmıştır. Bir şeyh satın alır, hepsini yönetirsiniz.
Bizim için Kuzey Müslümanlığı, MATURİDİLİK (İstanbul’dan Buhara’ya Türk Bölgesi) tehlikelidir. Bunlar bilimle barışıktır. O nedenle her zaman Atatürk gibi bir asi çıkabilir. Önlemi şimdiden alınmalıdır.”
Her ne kadar –Organik Hoşaf- gibisinden icatlarımız olsa da, ki çabalıyoruz (eminim bir gün bizim gençlerimizde; her köşeyi kapan 50 yaş sonrası kindar amcaları çenelerini kapatıp oturur ve fırsat verirlerse, onlarda büyük buluşlara imzalarını atacaklar.) sonuçta şu an yaşadığımız bölge bilimle barışık olan tek bölge.
-Üst Akıl- denilen adamlar stratejik düşünüyorlar. Durumu asırlar öncesinden tespit etmişler. Hedefe nasıl varılacağını çözmüşler. İslamiyet’te her şeyi ama gördüğünüz her şeyi büyük meseleler haline getirtmeyi başarmışlar. Meshebi olmayan Peygamberimizden (s.a.v) sonrası “ Mezhep” kavgalarının içine çekilerek mezhep olmanın nüansları arasında birbirini yer duruma getirtilmiş. Daha iyi insan olabilmemiz için ne yapmalıyız, insanlığa nasıl yarar sağlarız diye düşünmesi gereken İslam coğrafyası asırlardır abdesti böyle mi alırız, şöyle mi alırız, sen- ben kavgalarıyla ve akla hayale gelmeyecek savsatalarla oyalanıp durdurulmuşken yani işler tıkır tıkır ilerken rahmetli Atatürk’e denk gelmişler. Ve sonrasında işler karışmış. Adamların kendi itirafı bu… Huzurlu bir ülke işlerine gelmiyor. Ellerinde sosyal medya, hep bir didişme, hep bir hakaret ortamı. Kafa tuttun mu hemen bir kaos! İlimi-bilimi düşünen beyinleri ise hiç istemiyorlar. Çevremde –dini konular hakkında düşünmenin, hatta konuşmanın bile günah- olduğunu sanan onlarca kişi tanıyorum.
Geçen hafta bir video seyrettim. Seyrederken gerçekten gözlerime inanamadım! Yani otur ağla! O dereceydi.
Eskiden evde televizyon -şeytan işi- diyen ama sonra o da çağa ayak uyduran hatta tv kanalı açan Cübbeli Ahmet ekran başına geçmiş her zamanki gibi hararetle anlatıyordu.
Konu; “Tuvalet taşı, Allah-u Teala’ya müracat etti” kıssasının aslı ve kaynağı nedir?
!!!!!!!!!
Vallahi de billahi de videoda ki konu buydu! Merak edenler, olurda inanmayanlar varsa arama motoruna  üstte ki başlığı yazsınlar internete, bir zahmet izlesinler.
Ne diyeyim ben şimdi? Kurban olduğum Mevla, Kainat’ı yaratmış! Senin onu yan yana getirdiğin cisme bak!
Kıssa’ymış bu! Beni neye ika etmeye çalışıyorsun?
Tuvalet taşı dile gelse ne? Gelmese ne?
Rabbim sayısız gezegen yaratmış koymuş karanlığa… Sen biraz, azıcık bilimden bahsetsene!
Tuvalet taşı nedir arkadaş? Mucize mi? Ayıptır! Günahtır!
En önemlisi de yazıktır!
Bazen gökyüzüne bakar Allah’ın şu halimize bakıp güldüğünü düşünürüm. O ne yaratmış, biz neyle uğraşıyoruz? Derim. Kafalarımızı olması gereken asıl düşüncelerle meşgul etmemiz, sorgulamamız gerekirken, hep bir bağnazlık…
Şimdi şeriatla yönetilen Arabistan’a gidin… Bodrum’daki milyon dolarlık yatından inen ve çevreyi üstü çıplak bir şekilde keyifle gezen Suudi prens gibi şortla gezmeyi deneyin… Olmaz dimi!
Ülkeyi yönetiminde söz sahibi olan ve dünya nimetlerinden misler gibi yararlanan bu prens arkadaş izin vermez size!
Tıpkı kendi ülkesinde ki,  kendi halkına da izin vermediği gibi! Nedenini sorsanız ki, soramazsınız –Günah- der.  İyi de arkadaş Suudi Arabistan’da var olan Rab, Bodrum da yok mu?
Kimi kandırıyorsun Prens abi? Allah’ımı, kendinizi mi?
Yoksa… Yoksa halkınızı mı?
 Ve en önemlisi… Neden?