Horozun güçlü sesini duyduğumda saat altıya çeyrek vardı.
Gün ışıl ışıl,doğa yemyeşil ve az aşağıda akan dere inceden şarıldıyordu...
Burası köy yeriydi,görünür duyulurdu komşularımızın sevinci de eziyetide...
Yan komşumuz Hasan amca pıtır pıtır elindeki çalı süpürgesiyle kapısının önüne dökülen hafif kurumuş yaprakları süpürüyor...
Bayram namazına yetişmek için kendince hızlıca yapmaya çalışsa da yorgun bedeni buna fazla müsaade etmiyor...
Üç beş bozuk parayı ve bir kaç şekeri cebine koyarak tertemiz kıyafetleri ile camiye gidiyor...
Onun varlığına alışkın olan minik çocuklar içeriden çıkmasını bekliyor...
Çıktığı gibi elini öpenlerin başını okşayarak cebindekileri “çok bayramlar görün çocuklar”diyerek veriyordu...
Üç metre karelik balkonunda köşesine oturup gelecek olan evlatlarını ve komşularını bekliyor güler yüzü ile...
Yıllardır bu hiç değişmemişti!
Geçen yıl rahmetli oldu(Nur içinde uyusun)
Kapıları ıssız!
Bahçe yaprak dolu!
Büyüklerimizden öğreneceklerimizi tam anlamıyla öğrenememişiz...
Öyle ki; evlatları onun yokluğunu aratmamak adına o evi hiç şenlendirmiyorlar!
Oysa ki baba eviydi orası!
Hiç olmazsa bayramlarda çoluk çocuk orada bir sabah kahvaltısı yapılsaydı!
Bu dünyadan göçmüş olsa da eminim ki hasan amca bunu görür ve ciddi anlamda mutlu olurdu!
Varlığında zar zor evlatlık görevlerimizi yapıyoruz,en özel durumlarda hep ihmal ediyoruz büyüklerimizi...
Sonrasında da ; ah o eski bayramlar”diyoruz!
Eskiyi eski yapan bizleriz,bilmem farkında mısınız?
Bizlerden sonraki nesiller bayram nedir bilmeyecekler bile,düşündükçe gerçekten içim acıyor!
Arefe gününden rahmetli olan büyüklerimizin mezar ziyaretlerini yapalım evlatlarımızla,yapalım ki bilsinler,görsünler,yarın biz öldüğümüzde onlarda gelip başucumuza iki dua okusunlar!
Bayramın hiç değilse ilk günü eş-dost-akraba ziyareti yapalım yine evlatlarımızla!
Yoksa kapılara bakacağız gelsinler diye,onlar tatile gidecekler!
Yani demem o ki;
BAYRAMI BAYRAM GİBİ YAŞAYALIM VE YAŞATALIM!
İyi bayramlar!