Sevgili okurlar sezona başlarken yaşanan yönetsel kriz ile birlikte ekonomik kriz bizi inanmasak da ister istemez yeni arayışlara sevk etti.
Yeni gelen yönetim ekonomik krizi çözecek gücü olmayınca bu arayışları geliştirerek devam etti.
Bu işin başında kulübe ağır fatura ödeten bazı futbolcu sözleşmelerini makul seviyeye çekilmesi ile işe başlandı.
Bu arada futbolcu alacakları ve UEFA nezdinde kulüp borçları ile boğuşulurken var olan transfer yasağı ve parasızlık yönetimin yönünü zorunlu olarak alt yapıya çevirdi.
Sevgili okurlar bu zorunlu alt yapıya dönüşte alt yapıdaki çocuklar oynadıkları futbolla tüm spor kamuoyunun takdirini kazanınca herkes alt yapıcı oldu.
Oysa o çocuklar yılladır orada idiler gören yoktu.
Yusuf’un Mehmet Ekici’nin kulüpten kopması ile son anda Samsun’dan nasıl geri döndüğünü herkes biliyor.
Alt yapıdan sporcu üretmek gerektiğine inanan bizler her platformda bu düşüncelerimizi anlatırken gelen her yeni yönetim günübirlik başarı için siyasileri arkalarına alarak aldıkları kredileri yanlış transfer politikaları ile çarçur edince başarı bir yana kulübü batma noktasına getirdiler.
Daha doğrusu batırdılar.
Bu gerçekler ışığında yönetimin de desteği ile Ünal hocanın öncülüğü ve sorumluluğunda ne olacağı bir hayli soru işaretli maçlara devam ettik.
Sakatlar ve de cezalılar yüzünden on ikinci adama ihtiyacımız olan çok maçlarımız oldu.
Bütün bu sorunları alt yapıdan yapılan takviyeler ile aşmak zorunda idik, biz de bunu yaparak uzun süre yenilmezlik rekoru kırarak ligi dördüncü bitirdik.
Bu arada ileride üç siyahî futbolcu ile birlikte Sosa ve gençlerimiz oynadıkları futbolla herkese parmak ısırtmış ve de gönüllerin şampiyonu oldular.
Biz de bazen tribünde bazen de ekranların başında uzun yıllar tatmadığımız bir zevkle maçları izleme olanağı bulduk.
Bu güzel futbolu izleten başta yönetim, teknik ekip ve futbolcular olmak üzere tüm emeği geçenleri kutluyorum.
Sevgili okurlar sezonun bu çok kısa özetinden sonra asıl sorun yeni sezon ile birlikte başlıyor.
O da yönetimin eldeki kadroyu muhafaza ederek önemli birkaç takviye ile başa oynayan bir takım oluşturmak mı yoksa elde para eden (başta Yusuf ve Abdülkadir olmak üzere) futbolcuları satıp sıra bir takımla yeni sezona başlamak mı?
Beklenen o ki yönetimin İstanbul’da ki Trabzonsporluları parçalamak adına uygulamak zorunda kaldığı politikaların karşılığı birinci şık olsun.
Kendi adıma yönetimin iradesi dışında hiçbir gücün koşullar ne olursa olsun baskı unsuru olmasını kabul etmem mümkün değildir.
Ne var ki dün de bugün de dilim varmıyor ama yönetme iradesi maalesef yöneticilerin elinde olmadığını son bir aylık uygulamaları ile bir kez daha gördük.
Yaşanan gerçeklerden hareket edersek siyasilerin kulübe etkin olmaya başladıkları günden bu güne kazanılmış kupamız gittiği gibi milyarın üzerinde borçla baş başa kaldık.
Kazanç hanesinde birilerine bağımlı kalmamız dışında hiçbir artı değer yoktur.
Kısaca kulüp özellikle siyasi anlamda kimseye borcu olmadığı gibi bir hayli alacağı da vardır.
Bu gerçeği gerektiğinde herkes ile tartışırım.
Sonuç olarak Trabzonspor’a emeği geçmiş ve de gönülden Trabzonsporlu biri olarak olayları yakından takip edip bilgilendirme görevini yapmaya devam edeceğim.
Maça gelirsek, çok zorlu geçeceğini düşündüğüm maç ilk golü yememize rağmen kolay bitti.
Rize ile husumet derecesine varan ilişkiler sahada hiç de öyle olmadı.
Taraftarımız orada görevini yaparken takım yenik duruma düşmüş olmasına rağmen birinci golü anında diğer golleri de ilk yarıya sıkıştırarak devreyi 3-1 önde kapadı.
İkinci devre Rize’nin gayretleri onlara bir gol getirirken biz de güzel futbol ve de kaçırdığımız pozisyonlar ile maçı ve de tüm sezonun son maçını galibiyetle bitirdik.
İyi tatiller.