İSTİKBAL MÜCADELESİ TASARRUFTAN GEÇER
Bu Millet istiklal savaşını verdi.
Alnının akıyla verdi....
On binlerce şehidiyle,
Çolak Salihleriyle.
Topal Osmanlarıyla verdi...
 
Şimdi bu Ülke İstikbal savaşını vermektedir.
Onur savaşını vermektedir.
Birlik/dirlik savaşını vermektedir.
Ve ölüm kadar zor bir savaştır bu.
Sabır ister.
Gayret ister.
Bilgi/birikim ister.
Fedakarlık ister.
Devlet/millet olmak ister...
*
Evet, zordur.
Erken yatmayı,
Erken kalkmayı gerektirir.
Eskiyi kullanmayı,
Tutumlu olmayı ister.
Lüks ve şatafat değil,
Kibri olmayı böbürlenmeyi değil,
Mütevazi olmayı ister.
*
Dağıtmayı değil,
Toplamayı ister.
Har vurup savurmayı değil,
Kanaatkar olmayı ister.
Çünkü,
Borç alan talimat alır.
Talimat alan köle olur çünkü...
*
Demek ki neymiş.
Çok üreteceğiz,
Az tüketeceğiz.
İşte bu zafer çalışmayla üretmeyle kazanılır.
Bu kahvehane köşelerinde,
Çay ocaklarında pineklemeyle kazanılmaz.
 
İşe burun kıvırmayacağız.
Daha çok fayda üreteceğiz
Ar budur,
Haya budur.
Namuslu olmak budur.
Yoksa namerde muhtaç oluruz.
Yok oluruz yoksa...

Siyasetin Dilleri

Adam İyi Partili.
Devlet Beyi görür görmez
İki büklüm oluyor.
Yetmiyor eğilip elini öpüyor,
Ayağına kapanıyor...
*
Sonra bu arz-ı endam karşılıksız kalmıyor ve Devlet Bey onu MHP'ye dahil ediyor.
Oysa benim bildiğim Devlet Bey,
MHP'ye  vekil transferine hiç sıcak bakmazdı.
Geçmiş yıllardan öyle bilirdim.
*
Hatta bir zamanlar;
Başka partilerden 25 -30 milletvekili  MHP'ye geçecek ve MHP'yi birinci parti yapacak ve Devlet Bey Hükümeti kurarak Başbakan bile olacaktı.
Ama o yıktı geçirdi ortalığı.
Haykırdı yüksek perdeden.
"Olamaaaz! "dedi.
Olmadı haliyle.
*
Ama bu bir kişi var ya.
Şu el öpen muhterem,
O oldu işte.
Çünkü o,
İşin raconunu biliyormuş demek ki.
Önce el öpecek,
Sonra ayaklara kapanıp biat edecek,
Sonra da ona kapılar açılacaaak!
Ne diyelim.
Devlet Bey ile gelinen nokta bu.
*
Bu arada" MHP'de transfer borsası kuruldu" diyen
Koray Aydın'a nasıl cevaplar veriyorlar öyle...
"Akçeli işler..." Falan diyerek MHP'de teşkilat başkanlıkları yapmış,
Genel Başkan Yardımcılığı görevin de bulunmuş bir ülkücüye söylenecek sözler midir bunlar?
*
Ki, madem öyle idi,
Aradan onca yıl geçti.
Ne işlem yaptınız hakkında Koray Bey'in?
Kaldı ki, o konuyla ilgili olarak yargılanmış;
11'e 11 aklanmış bir siyasetçidir.
Ah siyaset!
Birbirinize haset.
Seçmene hamaset...

Limit!

Bizim Sabahattin Saruhan,
Öğretmen camiasının marka isimlerindendir.
Ayrıca güvenilir dosttur.
Dün Kurumun sahibi Tarihçi Tahsin Aydın ile uğradılar.
Lise son sınıf öğrencilerine mezun olmuşlara  yönelik bir "Limit Özel Öğretim Kursu açmışlar.
Anlattıklarından hayli etkilendim.
Diyorlar ki,


300 civarında öğrencimiz var.
Sınıflarımız azami 12'şer kişilik.
Öğrencilerimize eğitim vermeden önce onları testlere tabi tutuyoruz.
Nefes alma yöntemleri dahil,
Konsantrasyon,
Odaklanma eğitimi veriyoruz.
Bu ve daha fazlasını birebir veriyoruz.
Zira çocuklardan beklentiler çoğaldıkça psikolojileri etkileniyor.
Ne oluyor,
'Haydi götürün bunu doktora!'
Doktor yükleniyor ilaçlara...
Çocuklar daha ömürlerinin baharında,
Yaz gelip geçiyor...
Hayır,
Bizde bunlara hiç gerek kalmıyor.
İşte muhteşem laboratuvarlarımızda gençlerin beyin performanslarını ölçüyor,
Sorun varsa kolayca gideriyor,
Ve sonra
'Başlasın eğitim !'diyoruz.
*
Evet,
Bizim sloganımız 'Yeni' değil,
Doğru yeni ihtiyaç analizidir.
Bizim hedefimiz önce niteliktir.
*
Bölgede değil,
Henüz Türkiye'de bu tür bir eğitim yok.
Ama bizden sonra olacağı kesin.
Yani Beyin dalgası eğitimi alan gençler diğer öğrencilere,
Öğrenim konusunda çok fark atıyorlar. "
Şunu belirtmeliyim ki,
Ben siz okurlarıma ne kadarını anlatabildim bilemiyorum.
Ama doğrusu çok etkilendiğimi belirtmeliyim.
Hayli iddialı bir proje,
Kutluyorum.

Ayıp Oluyor Ama

Memlekette kriz çıkmış,
Sosyal medya patladı.
Neymiş,
Herkes taşın altına elini sokmalıymış.
Bu da  yetmezmiş gibi,
Muhterem milletvekillerimiz de  maaşlarını bağışlamalıymış.
Yahu be kardeşim;
Senin başka işin mi yok?
Bu fedakar insanlar bize köle olmaya gelmişler,
Yetmiyormuş gibi köleler maaş almasın istiyorsunuz.
E, bunlar ne yiyecek ne yapacaklar?
Üstelik mevsim yaz,
Hemen her gün düğün var.
Sürekli altın takıyorlar.
Takmasalar ayıp;
Öyle ya,
Onlar normal insan olsa neyse.
Onlar köle,
Köleee!
Köle altın takmadan olur mu?
Hem aldıkları maaş 27 bin liracık.
E, insaf yani.
Ayıptır vallıy!
Neymiş,
Maaş almasınlar mış...
Tövbe tövbee...

 FIKRA

Bektaşi yoksulluktan bıkmış, ellerini açıp dua etmiş:
“Allah’ım!
şu canımı al da kurtar beni bu sefil dünyadan.”
O sırada yanından geçtiği binanın duvarları yıkılmış;
Bektaşi canını zor kurtarmış,
Tekrar ellerini havaya kaldırmış:
“Allah’ım kırk yıldan beri,
’bana biraz dünyalık ver’ diye sana dua ettim ama  beni dinlemedin.
Şimdi al canımı der demez hemen Azrail'i  gönderdin...”