Sevgili okurlar,
Köy ve mezralarda büyük ve küçükbaş hayvancılık yapılırdı. Yerli malı, hayvanlardı bunlar.
Devlet desteği falan da yoktu. Her aile kendi imkânları ile yapardı. Kendi etini, sütünü yapar, tarımını eker, biçerdi. Tohumlarımız yüzyıllara dayanan organikti. 

Şehirden sadece şeker-tuz-Un-Gazyağı, Sabun gibi temel gıda maddeler alınırdı. 
Şimdi köyler, şehirleşti.
Tarım ve hayvancılık yapan tek tük aile kaldı. Köylere ekmek, salatalık dondurma bile sahilden gidiyor. 

Mısır tarlalarımız insan boyu idi. 
Bahçemizde lahana, fasulye, patates ve meyve sebze yetişirdi. Her ailenin geçim kaynağı kendi bahçesiydi. 
Ve kendi kendine yetiyordu. 
Kış geldiğinde buzdolabı görevini gören seranderlerimizde teneke, teneke kavurmalar, yaylada hazırlanan organik yağ, peynir, kışlık fasulye ve diğer gıda maddeleri ile dolup taşardı.
Beş ay bozulmayan kestane, patatesler, aylarca çürümeyen meyveler, çuvallar dolusu kuru soğanlar ve diğerleri.
Kokularını hala hatırlıyorum.
Şifalı bitkiler.
İki çuval ekmeklik buğday unu ile diğer tüketim maddeleri alınır, kış çıkarılırdı.
Her şeyimiz organik ve sağlıklıydı.
Devlete hiç yük olmazdık.

Fındık ektik, ne olduğu belli olmayan  gübreleri vurduk. Ve uygulanan yanlış politikalar yüzünden tarıma, hayvancılığa zarar verdik.
Şimdi geriye dönüş için uğraşıp duruyoruz.
Dönüşü olsa bile, ne köyler eski köyler, ne insanlar eski insanlarımız gibi.
Anlayacağınız her şey yozlaştı.

Tütünü, Fındığı da toprağa gömdük. 
Et tartışmalarına girmeyeceğim.
Bizde tarımı bitiren; kuraklık, afet falan değil, 2000 yılındaki IMF ve Dünya Bankası güdümlü yanlış politikalar.
Ve bütün hükümetler tarafından uygulanan, yanlış tarım ve hayvancılık politikaları. 

‘Çiftçi ürün bazında desteklenmeyecek, ucuz kredi verilmeyecek, gübrede ve diğer girdilerde destekler azaltılacak, sürdürülebilir tarım politikalarına son verilecek, destekleme alım fiyatları enflasyonun altında olacak’ gibi Avrupa’nın para verirsem bunları isterim dayatmaları sonucu bu noktaya geldik. 

Tarımda kendi kendimize yetiyorduk. 

Şimdi Doğalgazdan tarım ürünlerine, elektriğe kadar her konuda bağımlı olduk.
Cari açığımızın sebebi budur.
Toplam 600 milyon dolarlık kredi karşılığında, 2001 yılında imzalanan ‘Tarımsal destekleme ve Tarım Reformu Uygulaması Projesi’ kapsamında emperyalistlere muhtaç olduk.
Özümüze, eskiye, üretime dönmeliyiz
Bunun başka çaresi yok.
Her alanda Kurtuluş Savaşı’nı başlatmalıyız.
Hangi görüşten, hangi düşünceden olursak olalım, bizi sömürmek isteyen emperyalistlere karşı birlikte hareket etmeliyiz.
Tarımdan, köyden başlamalıyız..