Bir düş gördüm döşeğimde
Minicik bir kız çocuğu gibiyim
Prenses elbisesi üzerimde
Kırmızı bağcıklı ayakkabılar ayağımda
Savuruyorum saçlarımı rüzgara 
Parmak uçlarımın üzerinde
Dans edip kafa tutuyorum hayata
Güldür güldür geliyor tanımadığım bir ses
Hoşgeldin benim dünya-ma diyor
Samimi içten bulduğum sese yönelip
Bulmaya çalışıyorum iç dünyamın kahramanını
Etrafta ağacın gövdesinden kopan yapraklar
Gökyüzü kızıl-mavi 
Boş bulduğum bir bankta oturup 
Sesin geldiği yöne kitliyorum 
Hem ruhumu hemde bedenimi
Gözümün alabildiğince son noktada
İşte orada benim kahramanım
Açık mavi dik yaka gömleği
Elinden hiç bırakmadığı sigarası
Hafif ağırlaşmış saçı-sakalı ile
Boşluğa bakıyor yandan yandan
Küçük adımlarla yürüyorum
Yaprak hışırtılarına aldırmadan
Uzatsam elimi
Değecek eline
Durdum...
Çünkü ses gitti
Avazınca bağıran adamın sesi kesildi.
Sustu.
Korktum.
Bende sustum...
Uzunca kaldık öylece ,tepkisiz, ürkek...
Sağ işaret parmağını kaldırdı havaya ;
“Ben yine geleceğim düşlerine 
Diyerek gitti...”
Atmak istedim üzerimdeki prenses elbisemi,
Kırmızı bağcıklı ayakkabılarımıda ...
Gidecektiysen neden geldin?
Ben neden burdayım?
Diyerek haykırırken açtım gözümü.
Döşeğimdeyim.
Ne prenses elbisem üzerimde
Ne kırmızı bağcıklı, ayakkabılarım,
ne de senden bir ses var...
Yine hayal kahramanım olarak kaldın...
Kimbilir
Belki birgün uyandığımda
Prenses elbisemi ve ayakkabılarımı sen başucuma getirirsin
Kimbilir...