Geçenlerde bir konuşmacı anlatıyordu.
Koskocaman Osmanlı imparatorluğundan 64 devlet çıkmış.
Evet, 64 devlet.
Diliyle ırkıyla 64 millet.
Anadolu'da son bir millet kaldı.
Ona da Türk Milleti diyeceğiz ki,
Bazı hadsizler rahatsız oluyor.
*
Nedir yani burası Türk yurdu,
Dolar değil ki bozdur bozdur harca...
*
Şimdi bu Türk yurdundaki geleceğimiz olan çocuklarımıza milli şuur aşılamak görevlerimizden değil midir.
Hangi ülke bunu yapmaz ve ya yapmıyor?
Bundan daha doğal ne olabilir.
kaldı ki çevremizde bunda timsah devletler varken.
Canları türk çekerken,
Türk'e ortak bir şuur öğretmenin ehemmiyeti,
Kimi,
Neden rahatsız eder ki?
Vaktiyle rahmetli Erbakan "Sen Türküm dersen birileri de çıkar Kürdüm der"
Yani etkiye tepki demek istemiş.
Lakin bu mantıkla hareket edersek;
O zaman bu ülkede Müslüman'ım da demememiz gerekir.
Öyle ya,
Hıristiyanlar çok bozulur.
Museviler öfkelenir.
Hatta ateistler ve Deistler çılgına döner.
Sonra.
Kimliksiz ruhsuz aidiyetsiz bir millet oluruz azizim.
Bu Ant mevzuu önemli bir şuur mevzuudur ve mühimdir.

Kaldı ki
Türküm.
Doğruyum.
Çalışkanım.
Yasam,
Küçüklerimi korumak,
Büyüklerimi saymak.
Ülküm yükselmek ileri gitmektir.
Şeklinde devam etmektedir.
Ancak sonradan bu andımıza Atatürklü dizeler ilave edilmiştir.
O nedenle bizim çocukluğumuzun Andı bir miktar değiştirilmiştir.
Ama dediğim gibi.
Bu gün andımızı kaldırmamız,
Yarın, "Türk diye bir ırk yokur" noktasına,
Oradan da Türkiye devletinin ortadan kalkmasına neden olacaktır.
İşte bu mühim düğümün çözülmesidir "Andımız"
Teşekkürler Danıştay!
Geçmiş olsun Türkiye!
 
BAK SEN!
 
Danıştay 8. Dairesinin,
"Öğrenci Andı" ile ilgili kararına,
Ak Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı ve Adalet eski Bakanı Bekir Bozdağ’ 
'Andımız' kararı için,
“Danıştay anayasa ve yasayı alenen çiğnemiştir."dedi.
Yahu siz bu Andımızı yasaklamayla  Türklüğün onurunu ve  prestijini tarumar ettiniz.
 
KAŞIKÇI VE SUUDİLER

Dünyada ve ülkemizde,
Hemen her  saniye önemli şeyler olur.
Bunlar çok önemli olsa da topluma yansımaz.
*
Şimdi Bu bizin enişte adayı merhum Kaşıkçı'nın durumu da öyle.
Bu isim bölgeyi en iyi bilen,
Suudi Arabistan'ın her halinden haberdar olan çok önemli bir gazeteciydi.
Suudi kökenli ama Amerika'da yaşıyordu.
 
Bu Kaşıkçılar  önemli bir ailedirler.
Parayı bulmuş insanlardırlar.
Mesela "Kaşıkçı Elması" meşhurdur.
Hatta yaşı 50 ve üzeri olanlar bilir
Adnan Kaşıkçı,
İşadamı olarak Türkiye'ye gelmiş,
Şimdi iş insanı deniliyor,
Önemli yatırımlar yapacağını taahhüt ediyor.
Boğazda et/balık ziyafetlerinden sonra  bir daha da ortalıkta gözükmüyor.
İşte bu Cemal Kaşıkçı,
O Kaşıkçı'nın akrabasıdır.
*
Şimdi bu Cemal Kaşıkçı,
Bir konferans için ülkemize geliyor.
Zaten dünyada gitmediği ülke yok.
Ama bizim ülkemizde bir Türk kızına meftun oluyor.
Hem de bir görmede.
*
Sonra bu iş nişanlanmaya,
Arkasından da evlenmeye kadar uzanıyor...
Ve sonra,
Dünyaya mal olmuş o çok çok önemli olayların başlamasına neden oluyor.
*
Zira damat adayımız bekar olduğuna dair,
Belgesini alması maksadıyla Amerika'da yaptığı müracaatına verilen cevap,
"Gelin aday Türk olduğu için,
Türkiye'ye gitmeniz gerekir" şeklinde olması nedeniyle ülkemize geliyor.
*
Adam ülkemize gelip,
Suudi büyükelçiliğine müracaat ediyor ama bu sefer de,
 "Bu gün git yarın gel" deniliyor.
İşte o "Gel" denilen gün,
Suudi Arabistan'dan 2 uçak Türkiye'ye geliyor.
Sonra siyah camlı minibüsler geliyor.
İçlerinden kalabalık özel adamlar inip büyükelçiliğe giriyor.
E, av da zaten düşmüş.
*
Bu arada eşi olacak nişanlısı ise Büyükelçiciğin kapısında saatlerce bekliyor...
Bu gecikmeyi merak edip araştırmıyor.
Derken,
Cemal Kaşıkçı'nın büyükelçiliğe giriş görüntüler var,
Çıkış görüntüler yok.
Suudiler, "Girdi/çıktı diyorlar."
Sonra öğreniyoruz ki,
Cemal Kaşıkçının kıyafetlerini giymiş ve ona benzetilmiş bir zatı elçilikten çıkıyor.
***
Fakat bundan önce inkar ediyorlar.
"Çıktı gitti ama kameralar bozuk olduğu için görünmüyor" dediler.
Günler sonra ,
"Arbede" diyorlar.
"Arbedede ölmüş" diyorlar"
İyi de ölüsü nerde?
***
Günler sonra bu büyükelçi denen adam dokunulmazlığın zırhıyla elini kolunu sallayarak çıkıp gidiyor.
Dünya bu olaya fena halde odaklanıyor.
Hatta Almanya bile "Biz artık bu Suudi Devletine silah satmayız" bile derken,
Amerika Türkiye arasında yaşanan gerilimler sırasında Amerika'nın emir subaylığını yapan Suudi Kralı Cumhurbaşkanımızı arar.
Belli ki Kral zordadır.
*
Yazıklar olsun!
Siz nasıl insansınız?
Nasıl Müslümansınız?
Nasıl devletsiniz?
Yalan sizde.
Zalimlik sizde.
İnkar sizde.
Kes,
Parçala,
İnkar et.
*
Bu arada bu bizim kızımız da iyice araştırılmalı.
Kimdir?
Neyin nesidir bakılsın.
Evet, kim kaybederse etsin ama şu bir gerçek ki,
Yine kazanan Trupm.
Bakın önce, "cart/curt" ederken;
Belli ki,
Suudilerden milyar dolarları kaptı yine.
 
ÇAMLIHEMŞİN RAFTİNG
 
Hafta sonu Çamlıhemşin'deydik.
Hatta kahvaltıyı oldukça otantik bir mekan olan Çinçiva'da yaptık.
*
Sahilden Fırtına Vadisi boyunca ilerlemeye devam ederken,
Onlarca,
Hatta yüzlerce tesisler gördük.
Çoğu Rafting amaçlı.
Fırtına vadisi gürül gürül.
Fırtına vadisi hayat dolu...
*
Kahvaltı sonrası meşhur Zilkale'yi gezdik.
Gerçekten de gezmeye/görmeye değer.
Özel bir gün olmamasına rağmen
Vadi boyunca her taraf Türk bayraklarıyla dolu olmasını pek sevdim.
*
Sonra şelaleyi,
Sonra Macera parkını gezdik.
Bizler o muhteşem doğada çay /kahve içerken bir tur geldi.
O tur ile gelen çocuklar oradaki dev çınar ağaçlarına çıkıyor,
Komandoların benzeri eğitimleri suhuletle yaptıklarını görüyoruz.
Meğer bu çocuklar Trabzon'dan gelmişler.
Çok beğendim.
Çocukları ve öğretmenlerini tebrik ediyorum.
*
Çamlıhemşin'i yıllar önce görmüştüm.
Nüfusu halen bin 500 kadar olan bir ilçe.
Küçük kesafetli bir ortamı vardı.
Ama şimdi gördüğümde daha sevimli ve çevreye uyumlu binalarla sınıf atlamış.
Evet,  sonbaharın bu keyifli günlerinde gezilmesini tavsiye edebilirim.
 
FIKRA
 
Doktor ameliyat ettiği Temel'in  odasına heyecanla gelip;
Özür dilerim, ama sanırım ameliyat eldivenlerimi içinizde unutmuşum, korkarım tekrar açmak zorundayız “ demiş,
Temel  büyük bir rahatlıkla;
 “Aman doktor kaç kuruşluk şey onlar? Ben neyse bir çift alır size veririm, boşuna telaşlanmayalım… Lütfen..!
Diye cevaplamış.
 
SİNAN RÜZGAR GİBİ

Rüzgar, bir çay bahçesinde çalışmaktadır.
Görür görmez dikkatimi çekti.
Adını ve  nereli olduğunu sordum.
"Mersin'li, ama Trabzon Mersin değil,
İçel Mersin" dedi."
"Acılarım canımı yakıyor, kaçıyorum kendi dertlerimden,
Kendimi buralara attım." dedi.
"Aşk acıları mı?" dedim.
"Baba annem öldü yaşam sevincim öldü." dedi.
"Yapma çocuk!
Sen daha ne acılar yaşayacaksın!
Onun için yaşamalısın.
Daha,
Anne acısı,
Baba acısı,
Eş/dost acıları yaşayacaksın...
***
Bir acı bir insana az gelir.
Şiir yazıyor musun" dedim.
Evet, dedi ve bana yazdığı bir şiiri uzattı.
 
"Susmak
Bilir misin susmanın bazen bir kör kurşun kadar ağır olduğunu.
En derin yara olduğunu.
Ne düşündüğünü bilmemek
Sevgi mi,
Nefret mi,
hasret mi
Sessizliğin çığlığını,
Ne yaman bir acı olduğunu,
Nasıl da yakar içini,
Bazen susmak ölüm gibi,
Yaşarken can çekişmenin hali,
Ne yaşatır,
Ne
Öldürür seni."
 
Yüreğine sağlık rüzgar.