İmamoğlu malum Trabzonlu.
Babadan siyasetçi olan İmamoğlu,
"Bize her yer Trabzon!" diyerek,
Trabzon'dan kalktı göç eylediler.
Ve ailecek İstanbul'un yolunu tuttular.

İyi bir üniversite eğitimi,
Spor hayatı,
Trabzonspor yönetiminde görev almasının  yanısıra,
O da babası gibi siyasete ilgi duydu.
Ama merkez sağda değil,
Merkez solda,
CHP'de siyasete başladı.
*
Çalışkanlığı ve
Beylikdüzü'ndeki başarılı Belediye Başkanlığı,
Onu birden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday durumuna getirdi.
*
Herkes çok şaşkındı.
Koskoca Binali Yıldırım'ın, karşısında adeta bir çocuk ile yarışacaktı.
Billahi Yıldırım,
Ezer geçerdi Billahi.

Hem onu kimseler de tanımıyordu.
Oysa Binali Bey öyle mi.
Bianli Bey Milletvekili.
Binali Bey yılların Ulaştırma Bakanı.
Bianli Bey İzmir Belediye Başkanlığına aday olmuş bir isim.
Binali Bey Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı.
Binali Bey Son Başbakan.
Binali Bey Meclis Başkanı.
Son olarak da işte bu Binali Bey,
Ekrem İmamoğlu'nun rakibi,
İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkanı olmak için aday oluyordu.
*
Hem arkasında,
Koskoca Reis vardı.
17 yıldır Ak Parti  iktidarının gücü vardı.
Bakan dostları...
Bürokratlar...
İş dünyası...
Muhteşem bir çevre vardı...
*
Sonuç:
31 Mart'ta 13 bin 729  farkla Büyükşehir Belediye Başkan seçilmiş Ekrem İmamoğlu,
Malum nedenler sonrası,
23 Haziran'da tekrarlanan seçimde,
Adeta bir mucize oluyor ve yaklaşık 800 bin oy farkla İstanbul'u tekrar alıyor İmamoğlu...

Bu topraklar lider yetiştiriyor
 
Seçimin ardından,
Bu sefer olması gereken oluyor,
Rakibi Binanali Bey,
Cumhurbaşkanı Erdoğan,
Kazanan İmamoğlu'nu,
Kutluyor ve başarılar diliyor...
Tabi bu kutlama faslı demokrasinin en asil tarafıdır.
Ben de şahsım adına kutlayanları kutluyorum.

Şimdi bu seçimler bir kez daha gösterdi ki,
Bu bölgenin toprağı lider yetiştiriyor.
*
İşte,
Hasan Saka,
İşte Cevdet Sunay
Murat Karayalçın.
İşte Mesut Yılmaz.
İşte Tayip Erdoğan.
İşte gelmekte olan Ekrem İmamoğlu.
*
Dedim ya bu topraklar,
Sadece,
Fındık.
Çay,
Karalahana,
Karayemiş değil;
Lider de yetiştirirmiş,
Görmüş olduk;
Ve daha nicelerini göreceğiz...
 
Ak Partiye neler oluyor
 
Şimdi sorulması gereken asıl soru bu,
Hiç şüphesiz Erdoğan için olmazsa olmaz İstanbul'dur.
Çünkü o,
İstanbul'la siyaset zirvesine yükseldi.
Oradan, Ankara'ya tırmandı.
Devleti yönetti yıllar yılı...
Ama Ankara'da artık yönetiminden çıktı.
Ve daha nice büyük iller...

Şimdi derhal bu sonuçlar ciddi ciddi ele alınmalı.
"Başladığımız 2002'nin bu gün neresindeyiz?"
İşte bu sorgulanmalı.
*
Bu partiden gidenler;
Neden gitti?
Kalanların katkısı ne?
*
"Halk balık hafızalıdır" şeklinde bir söylem vardır.
Ben artık o fikirden değilim.
Artık bu çağın en güçlü tarafı,
Unutmayı engelliyor.
Bu çağ sosyal medya çağı.
tam unutacaksın ki,
Elindeki o minik cepsayar yani telefon insana neler neler gösteriyor...
*
O halde siyaset:
Geçmişiyle bu günü tutarlı.
Fikir ve düşünce arenası milli ve ahlaki değerler bulunmalı.
Haktan ve haklıdan yana olunmalıdır.
Yoksa bu hassasiyetle,
Haksızlıklar damladıkça sel oluyor...
*
Gerçi demokrasilerde bu süreçler normaldir.
İktidarlar,
Dünyanın her demokratik ülkesinde el değiştirir.
Ama kansız kavgasız değiştirir.
Sonra,
"Bu gün git" denilen iktidara,
Yarın,
"Yine sen  gel" denir.
İşte Demirel'in 6 kere gelip 7 kere gitmesi buna örnektir.
*
Evet, Ak Parti öyle böyle değil,
Kendini fena halde sorgulamalı.
Bu gün 4 buçuk milyon genç issiz.
O 4 buçuk milyon insan en az 10 milyon insanı doğrudan etkilemektedir.
Bu günkü seçim sonuçlarını bira da böyle değerlendirmek lazımdır.
 
CHP'ye gelince
 
Bu bir umuttur.
Ama sadece bir umut.
Bu umut,
Azim ve gayretle;
Bu umut,
Akıl ve sevgiyle;
Bu umut,
Demokrasi ve üretimle zenginleştirilemez ise;
Görülecek güzel günler sadece bu kadarla kalacaktır.
*
Evet,
CHP sevgi diline devam etmelidir.
Türkiye'nin gençlerine umut aşılanmalıdır.
Gelecek hayalleri kurmalı gençler.
*
Türkiye genç bir nüfusa sahiptir.
O itibarla en büyük sorun,
İş aş ve yuva kurabilmek hayalidir.
*
Sonra olmazsa olmazlarımızdan biri de,
Demokrasidir.
Atatürk'tür.
TC'dir.
İnancı ne olursa olsun,
Dini değerlerdir.
*
Ancak,
Merdiven altı dini oluşumlara karşı çıkayım derken,
Dini değerler yaralanmamalıdır.
Milli mevzularda duyarlı olunmalı.
Ülkenin birlik ve beraberliğine,
Barış ve kardeşliğine her zamankinden daha fazla önem verilmeli,
Konuyla ilgili hassasiyet gösteren demeçler duyulmalı...
*
İnsanlar ayrıştırmamalıdır.
Farlı görüşler kültürel zenginlik görülmelidir.
 
FIKRA
 
Temel büyük bir yük gemisinde kaptandır ve sürekli okyanuslarda dolaşır.
Bir gün Trabzon'a yolu düşmüş,
köyüne gelmiş,
köy kahvesinde can arkadaşı
Dursun'u görmüş ve Dursun'a;
 
-Ula Dursun gel getureyim seni gemilan uzak denizlere!" demiş
 
Dursun kabul etmeye yanaşmamış ama nihayetinde zor da olsa ikna etmiş.
Yola çıkmışlar.
Büyük okyanusun ortalarına gelmişler.
Dursun bide ne görsün küçücük bir adanın kenarında,
Saçı sakalı uzun sefil durumda yaşlı bir adam,
El kol sallayarak gemiye doğru bağırıyor.
 
Dursun Temel'e sormuş:
 
-"Ula Temel ha bu adamda kimdur?"
 
-"La ne bileyim otuz senedur haburdan gelur giderum,
O adam bana hep oyle el sallar.
Delimidur nedur anlamadum ki."