Bir zamanlar “büyük şehir”sevdalıları vardı her yerde.
Yaşadığı yeri beğenmeyip yada mutlu olamayanlar...
Tek katlı bahçe içinde sıra sıra dizili evler ve en ufak ses çıkardığında yanında toplanan komşular vardı...
Bir şey sandılar şehirleri!!!
Hemen hemen her biri hayal ettikleri büyük şehirlere ulaştılar ve oralarda barındılar...
E tabi kolay değildi bilmediğiniz ve kendinizi bildiremediğiniz yerlerde barınmak...
Öyle yada böyle yerini sağlamlaştırıp duranlar da oldu, adapte olamayıp geriye dönenlerde!!!
Dışarıdan göründüğü gibi miydi büyük şehirler?
Elbette ki hayır diyordu bunu tecrübe edenler!!!
Ama gitmiştiler bir kez...
Köyünü beğenmeyip,çoluk çocuğum daha iyi imkanlarda yaşasın-ın arkasına sığınarak yutulmaya gitmişlerdi büyük şehrin küçük zindanlarına...
Savrulmuştu her biri birer birer hayat rüzgarında...
Kalabalık caddeler,araba yığınlığı,rahat tavırlar sergileyen şahıslar,yoğun iş temposu,kimilerine göre hızlı yaşam ve şan şöhret yormuştu ...
Bir müddet sonra beğenilmeyen köy hayatı bu günlerde aranır oldu...
Zamanında büyük şehir sevdasına yok pahasına satılan arsaları ve evleri dudak uçuklatıyor şimdilerde...
Ne mümkün geri dönüp yüz metre kare yer alabilmek!!!
Yolunu tutan tuttu da tutamayan öylece kaldı görkemli binaların arasında!!!
Yeşilliğe hasret,iki muhabbete hasret,özgürlüğe hasret...
Yani neymiş; hayat kısa, büyük şehirlerde yok olmaya değmez...
Hala köyü olup değerini bilmeyenler varsa bir kez daha düşünmeli!!!
Mutluluk ve huzur şahsiyetlerin zihninde yer alır!!!
Şehirlerde yada köylerde değil!!!