Seçimler bitti, İstanbul seçimiyle birlikte bir müddet seçim işlerine ara vermiş gibi gözüküyoruz. Bir müddet diyorum, çünkü bu ülkede erken seçim her zaman akıllarda olan bir seçenektir, bazen iktidar kanadı bazen de muhalefet bu seçeneği zorlar ve kullanır. İşte bu son seçimin tartışmaları, sonuçları, getirip götürdükleri bir sonraki seçime kadar süreceğe benziyor.

Bu seçimde Ak Parti’nin oylarında büyük bir düşüş olduğunu, sadece elindeki Büyükşehir Belediyelerini kaybettiğinden görebiliriz. Büyükşehir Belediyelerinin çoğunluğunun kaybedilmesi bir taraf, İstanbul ile Ankara gibi mega kentlerin kaybedilmesi bir taraf.

Peki neydi seçim sonuçlarını bu derece etkileyen sebepler? Neden bu kadar bir fark oluştu yenilenen İstanbul seçiminde? Aradan geçen zamanda gerek sosyal medyada gerekse çevremde Ak Parti’nin oy kaybının, muhalefetinse başarısının nedenlerini kendimce gözlemleyip özetlemeye çalışacağım.   
              
Fakat ilk başta bir öz eleştiri yapacak olursam bence bu seçimi kaybettiren Ak Parti teşkilatlarının vurdumduymazlığıdır. Güç zehirlenmesi yaşayan teşkilatların, son dönemde halktan kopuk, tabandan uzak kalınması ve egoist tavırlarıdır Ak Parti’ye kaybettiren.

Partiye “mücahit” olarak girip müteahhit olarak devam edenlerin sayısının çoğalması ve bunun yanında gerçek dâvâ adamlarının kıyıda kenarda unutulması, partiden uzaklaştırılması olmuştur bence bu seçimi başlıca kaybettiren.

Her seçim öncesi yapılan temayül yoklamalarının dikkate alınmaması, ya da özellikle son dönemde milletvekilleri ve belediye başkanlarının adaylık seçiminde tabanın istek ve tercihlerinin genel merkez tarafından göz ardı edilmesi bence başlıca kaybettiren diğer etkenlerden olmuştur. Hemen hemen her ilde bunun açık örnekleri mevcuttur.

Ak Parti’nin hatalarını genel olarak özetlemek gerekirse. Başta emeklilikte yaşa takılanlar (EYT ), 3600 Ek gösterge, son dönemde baş edilemeyen işsizlik, mutfaktaki pahalılık, özellikle soğan patates meselesi, bitmeyen elektrik zamları, can yakıcı trafik cezaları ve poşet meselesi olmuştur.

Bunun yanında özellikle Suriyeliler meselesi ve Fetö mağdurlarının seslerinin duyulmaması da Ak Parti’ye kaybettiren nedenler arasında. İdam konusu, genel af ya da kısmi af beklentisinin karşılığını bulamayanları da kaybettiren nedenler arasına ekleyebiliriz.

Bu seçimin kazananı hiç şüphesiz belli bir çıkış yakalayan muhalefet oldu. Ayrıştırmadan, ötekileştirmeden, karşı tarafı suçlamadan oy isteyen tatlı bir dil kullandı. Artık seçmen birleştirici dil kullananı daha çok dikkate alıyor. Güler yüze, açık söze, seçmen artık oy veriyor. Sesi fazla çıkana, yüksek sesle konuşana, sürekli ekranlarda nefret dili kullanana oy vermiyor.

Ve bu seçime “Pontus” tartışmaları damgayı vurmuştur. Tartışmanın çıkış noktasında olan kişiyi Ak Partililerin savunması,”öyle demedi, öyle demek istemedi” gibi savunmaları bile olayı daha da farklı boyutlara taşımış ve seçimi kaybettirmiştir. Karadenizli seçmenlerin verdiği tepki oyları, farkı daha da yukarılara çıkardı.
Seçimden önceki iki gün içerisinde olanlara ise hâlâ bir takım seçmen inanamıyor. Özellikle teröristbaşının mektubunun ortaya çıkması, devletin televizyon ve haber ajansında okunması büyük tepkilere neden oldu. Kırmızı bültenle aranan teröristbaşının kardeşi ile TRT kanalında haber yapılıp yayınlanması ise seçimin kaybedilmesinin bir başka nedeni olmuştur.
              
İşte bütün yazmış olduğum bu nedenlere tepki olsun diye tarihi bir farkla Ekrem İmamoğlu İstanbul seçimini kazanıp seçimlere son noktayı koymuştur. Artık herkesin yaşananlardan ders çıkarma vakti gelmiştir. Şimdi sıra icraatlarda, verilen sözlerde.
              
Bazen kazanmak kaybetmek, kaybetmekte kazanmaktır. Önümüzdeki zaman bize her şeyin en güzelini gösterecektir. Şimdi herkes işine odaklansın ve kazanan Türkiye olsun. Herkes için hayırlısı neyse o olsun.