Bu aralar dünya gündemini meşgul eden semitizm-antisemitim kavramlarını didiklerken kalbimin en orta yerine çöken o büyük soruyu bir kez daha sordum kendime...
Siyonizm nedir?
Dedim ki gerçekten var mıdır? Yoksa işi görmek için, kılıfına uydurmak için bir kurmaca mıdır?
Sahi Siyonizm denilen bu kavram olmasaydı dünya nerede olurdu?
Peki ya insanlık?

Derken bir başka büyük soru daha geldi çaldı aklımın kapısını...
Ya Kapitalizm?
Bir uydurmaca mıdır?
Yoksa gerçeğin ta kendisi midir?

Kafamda binlerce soru...
Her birine onlarca cevap.
Çık içinden çıkabilirsen, diye düşündüğüm sırada asıl büyük soru geldi çattı yeniden...
Ya bu ikisi birleşince ne olur?
Zihnimdeki yorumlarıma internette kardeş cevaplar ararken şahane bir öykü buldum.
Aslında gerçeğin ağa babası da diyebilirim!
Olduğu gibi yayınlıyorum. İyi okumalar.

Sovyetler Birliği zamanında bir Rus Yahudisi, zor da olsa, İsrail’e göç için yetkili makamlardan izin almayı başarır. Ülkeyi terk ederken gümrük görevlisi bavulundaki elbiselerinin arasındaki Lenin büstünü fark eder ve merakla sorar: “Söyle bakalım! Bu nedir?”

Yahudi bu soruyu, kendisini olabildiğince heyecanlandırarak, “Yoldaş, bu nedir diye soramazsınız elinizdeki bu büste!” diye cevaplandırır. “Ancak, bu kimdir? diye sorabilirsiniz!” diye devam eder yine heyecanını olabildiğince sürdürerek. Gümrük memurlarının cevabını beklemeden devam eder konuşmasına: “Bu Lenin’dir. Sadece Sovyet halkına değil tüm dünya emekçilerine umutlar ve mutluluklar getiren büyük liderimizdir O!”

Gümrük memurları bu heyecanlı konuşmasından sonra, “tamam yoldaş, yolun açık olsun!” diyerek uğurlarlar onu. Rus Yahudisi 5-6 saatlik bir yolculuktan sonra bu kez Tel Aviv Hava Limanı gümrüğündedir. İsrail gümrük memurları da bagaj kontrolünde Lenin büstünü fark ederler ve sorarlar:”Bu nedir?”

Yeni vatanına gelmiş olmanın sevinciyle yine heyecanla cevaplandırır kahramanımız bu soruyu: “Bu nedir diye değil, ‘bu kimdir ’diye sormanız gerekirdi!” ve yine İsrail gümrük memurlarının cevabını beklemeden sürdürür konuşmasını: “Bu Lenin’dir Beyler! İşte ben bu cani, bu diktatör yüzünden dedelerimden beri yaşadığımız toprakları bırakıp bu yeni vatanıma göç etmeyi göze aldım. Bu büstü yanıma alıp geldim ki, her gün karşısına geçip lanetler yağdırayım diye!”

İsrail gümrükçüleri de başkaca bir soru sormayıp sevgiyle karşılarlar onu: “İşlemleriniz tamam efendim, yeni vatanınıza hoş geldiniz !”
Artık İsrail vatandaşıdır. Tel Aviv’e yerleşir ve gelişini kutlamak üzere akrabalarını evine yemeğe davet eder. Yenilir içilir, şarkılar söylenir. Ortamda sıkılıp etrafta dolaşmakta olan küçük yeğeni şöminenin üzerindeki büstünü görür ve merakla sorar amcasına:”Bu nedir?” Yeni İsrail vatandaşı yine heyecanla cevaplandırır yeğeninin bu sorusunu: “Bu nedir?” diye değil, ‘bu kimdir?’ diye sormalısın! Bu 24 ayar 10 kg altını vergisiz, gümrüksüz buraya getirmenin aracıdır!”