En güzel projeler açıklandı, vaatler verildi. Her türlü yemekli kahvaltılı organizasyonlar yapılıp çalışmalar tamamlandı. Mahalle mahalle, kapı kapı gezildi. Sayfalarca röportajlar verildi, televizyonlardan sosyal medyadan seçmene yapılanlar ve yapılacaklar bir bir anlatıldı.

Kararsız seçmeni etkilemek için her türlü argüman kullanıldı. Ve geldi çattı seçim günü, bugün büyük gün. Bugün demokrasi bayramıdır. Seçen için de seçilen için de heyecan artık doruk noktasındadır.     
            
 
Son yazımda beka konusuna değinmiştim. Değil bu seçimin aslında önümüzdeki her seçimin bir beka seçimi olduğuna kısaca vurgu yapmıştım. Kimileri tepki verdi, kimileri de bu beka üzerinden seçim kampanyasının yürütülmesini yanlış buldu. Bence de yerine göre gereksiz, yerine göre de çok doğru bir çıkış noktasıydı beka.

Yeni Zelanda’da insanların en kutsal mabedinde, en kutsal zamanda, hunharca işlenen cinayet ve cinayet silahının üzerinde yazılanlar aslında hâlâ bu vatanın üzerinde emelleri olanların bir özetiydi bence. Kimimizin bilmediği, kimimizin de unuttuğu tarihsel olayları bize bir kez daha hatırlattı o katil ve silahı.

Katliamı gerçekleştiren câninin manifestosu ise bizlere beka sorununu aslında bir kez daha düşünmemize sebep oldu. Bence Karlofça Antlaşmasıyla başlar bu beka meselesi. Ve Avrupa’da, Ortadoğu’da en güçlü devletlerden olana kadar da ilelebet sürecek bu mesele.

Tabi yine bu durumu görmek istemeyenler, o yönde düşünmek istemeyenler de oldu, olacak da. Fakat biz ne kadar geçmişimizi unutsak da, tarihsel süzgeçten bazı olayları geçirmesek de, düşman bizi bizden daha iyi bilip ona göre her adımını atıyor.

Bugün başta ekonomide, üretimde, sanayide, eğitimde, teknolojide, bilimde, kısaca ülkenin güvenlik ve refah seviyesinin zirve olduğu bir dönemde olmuş olsaydık acaba yine Ayasofya’nın ibadete açılıp açılmamasını konuşacak mıydık?

Ya da Avrupa Parlamentosu bize aba altından sopa gösterebilecek miydi? Avrupa Birliğine girmemiz için kapımızda yatmayacak mıydılar? Veya Golan Tepeleri’ni Trump bu kadar kolay İsrail’e verebilecek miydi? O yüzden herkes üzerine düşen görevi en iyi şekilde yapmalı ve bugün sandığa gitmeden önce bir kez daha düşünmelidir.

Bugün sandığa oy vermeye giderken projelere, adaylara, verilen sözlere elbette bakıp dikkate alacağız. Fakat oy kullanmadan önce bu vatan için düşüneceğimiz salt gerçekler de olmalıdır. Sandığa giderken aklınızda kendi mahalleniz, kendi şehrinizden önce, bu vatan ve bu vatan uğruna can verenler kan verenler olsun.

15 yaşında şehit olan Eren Bülbül olsun aklınızda. 15 Temmuz gecesi tankların altında can verenler olsun, ölümü göze alıp kendilerini ölüme siper edenler olsun aklınızda. Bu vatanın bölünmezliği milletin birlik ve beraberliği için gecesini gündüzüne katanlar olsun aklınızda.

Verilen vaatlerin, mega projelerin yanında, aklınızda bir de genç yaşta sevdiklerini geride bırakıp kara toprak olanlar olsun. Ölümü öldürenler Ömer Halis Demir, Fethi Sekin aklınızda olsun.  Maçka’lı Şehit Kadir Miraç Özcan aklınızda olsun

Düşünün sandık başına giderken, oy vermeden önce mutlaka düşünün. Eşinden, kızlarından, sevdiklerinden ayrılan Şehit Komiser Ahmet Çamur’u düşünün. Oflu Şehit Necmi Çakır’ı, Düzköylü Şehit Bahattin Baştan’ı düşünün.

Sandıktan çıkacak olan sonuca göre sevinecekleri düşünün, üzülenleri düşünün. Sadece bizim mahalle, bizim ilçe, bizim şehir diye değil; mazlumların ümidi Türkiye olarak düşünün. İslam’ın sancaktarı, son kalesi, zalimlerin çekincesi, korkulu rüyası olarak düşünün.

Odasında Şehit edilen Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı düşünün. Düşünün oy vermeden önce, Şehit Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk’ü düşünün. Elinizi vicdanınıza koyarak düşünün.

En iyi projeyi, en iyi belediye başkanını, en güzel hizmeti düşünmeden önce bu vatan üzerinde oynanan ve oynanmak istenen oyunları düşünün. Kim olursa olsun, Allah hakkımızda hayırlı hangisi ise onu nasip eylesin. Bizlere birlik, beraberlik, dirlik nasip eylesin.
Kime oy verirseniz verin, aklınızda vicdanınızda önce vatan olsun. Ne söylerseniz söyleyin ama son sözünüz önce Vatan olsun. Çünkü bizim ülkemizdeki göçmenler gibi gidecek başka vatanımız yok. Selam ve Dua ile.