Simsiyah camlarla kaplamış beyaz gövdesini.
Büyüklü küçüklü odalarının önünde takım elbiseli adamlar esas duruşta bekliyorlar.
Koridorlarda volta atan atana.
Kimin suçlu kimin suçsuz olduğu hiç anlaşılmıyor.
Herbiri kurbanlık koyun gibi sırasını bekliyor.
Omuzlar düşük, kaşlar çatık, eller ceplerde.
Duvarda asılı olan isim listesini kontrol ediyor her gelen.
Bazıları ise bi’başına gelmiş yaşadığı tedirginliğe şahit istemeden.
Çoğu şimdiden tesbihleri sallamaya başlamış olduğu yeri cezaevi sanıp.
Bunların yanısıra koridorlarda volta atan cübbeliler de vardı.
Onlar diğerlerinin aksine dik duruşlu, gülmekle gülmemek arasında bir yüz ifadesiyle insanların arasında salınıyorlardı. 
He bir de büyük odaların içinde, iki kademe yüksekte oturan suratsız mı suratsız adamlar var.
Duyguları alınmış, ruhsuzlaşmış ettikleri yemin üzerine kurgulamışlar yaşamlarını bu üniformalılar.
Simsiyah camlarla kaplamış beyaz gövdesini.
Arkamı döndüm bu koca binaya.
Ürküttü beni bulutlara değen görkemi.
Ürküttü beni içeride ki ruhsuz üniformalılar.
Sıra benim sevgilimdeydi.
Aldılar onu içeriye, öyle masum öyle sevgi dolu baktı ki gözlerime “ kökünden yakıp yıkasım geldi bu şehri”
Bilmezler ki dayanamam ben onsuz kalmaya.
Hele o gülüşleri yayılmazsa gökyüzünden yeryüzüne, oradan da kulaklarıma nefesim kesilir yok olurum.
Yapmayın ağabeyler!
Ne olur yapmayın!
Vallahi benim gülüşü güzelimin hiç suçu yok.
Bırakın bizi bize, kimseye zararımız olmaz kendimizden başka.
Bir baksanıza onun gönlünden yüzüne yansıyana.
Işıl Işıl ve tertemiz onun her fikri-zikri.
Bakmayın ona suçlu gibi Allah aşkına.
Acıtmayın o bakışlarınızla içimizi.
Feryadı figanım damarlarımı daralttı, sessiz sedasız bir köşeye çöktüm.
Dizlerimin dermanı kalmadı.
Sessizliğime hapsettiğim ruhumu çarşaf çarşaf sardım gözlerimdeki tuzlu suya teslim ederek.
Ne oldu bu saatlere?
Neden gülüyor etrafımdakiler?
Benim tüm tüm bedenim ağlarken siz de neden bu işveler..?
“ Allah kimseyi beklentiye sokmasın”
Bakış açıları önemlidir.
Not: yeni çıkacak olan öykü kitabımdan alıntı