Geçen bir koyunla konuştum.
Bana kuzusundan bahsetti.
Biz insanların o kuzuyu nasıl da sevdiğimizi anlattı.
Hem anlattı hem ağladı.
 
"Evet,
Sizin benim kuzumu sevmenizden nasıl da mutlu oldum anlatamam.
Oldum olası seversiniz kuzuları.
Belki de en fazla sevip okşamak istediğiniz bir canlı varsa o da kuzudur.
Siz insanlar o  gün yaylada piknik yapıyordunuz.
Benin saf kuzum,
Kurnazlık nedir bilmeyen kuzum.
Sevilmekten,
Okşanmaktan mutlu olan kuzum yanınızdan ayrılmadı o gün.
*
Aradan bir süre geçti.
Kuzumu göremez oldum.
Aramadığımız çayır çimen kalmadı.
Sonra el ayak çekildi.
Sizler gittiniz.
Bir de ne göreyim.
4 veya 5 saat önce benim kuzumu sevenler onu kesip yemişler.
Allah can vermiş dememişler.
*
Anladım ki siz insanlar karnınız tok iken sevip okşamayı,
Acıktığınızda  kesip yemeyi seviyorsunuz.
Bu sevginin neresi samimi.
Neresi Ahlaki.
Allah aç insanın eline düşürmesin.
Valla gözünün yaşına bakmaz.
Yok yok.
Bana insandan bahsetme."
*
Ve yine ağlamaya başladı.
Evet, ne güzel tarif etmiş bizleri o koyun.
Ama ne gelir ki elinden.
Koyun işte.