Tanrı iyi şairleri şiir ağası olmaktan korusun! Bazan bir şair, tek şiirle, bir başka şairin yüzlerce şiirini yok eder. Bazı kitapların yanında not: Tükendi. Şiirler, şairler için de geçerli. Yalnızlıklardaki gibi, şiirlerdeki kalabalık da bir uyumsuzluktur. Hava ve kara limanları gibi, yer yer şiir limanları da olmalı; şiir trafiğinde yersiz tıkanmaları önleyecek limanlar.
Şair, kendi tarlasına da su isteyen kişidir. Bu istek çekişmelere, çatışmalara yol açar. Sonra bu su, bazen faydalı ürünler verir bazan baldıran otları. Ne olursa olsun şiir, bir tarlayı koruma çabasıdır. Sevdiğimiz insanlara bile ancak işimiz düşünce uğrarız da, şiirleri arayıp soran yok diye niçin yakınırız? Şiirler, beraber söylenen solo şarkılardır. Başarılı bir şiirin keyfi bir yenisine kadar sürer, duyulan o hüzün bir vefasızlık utancıdır. İki tür şair sevilmez: Ya sızlanan ya da bit pazarında hurdacı dükkânı açmış.
Şiir bir inattır: Ne yazarız onlar gibi ne de bizden başka sanat. Rahat düşkünlerine uzaktır, bazı algılar. Güçlü şiirler de çaba ister. Şiir, yananlar ve kendini yakanlarla dolu dönemlerde içten bir yanışı gösterir. Şiir, ince ince soğan doğramak gibi; çok eğilmişseniz üstüne, yaşarır gözleriniz. Kurşuna dizilir ölürler, şiire dizilir dururlar. Şiir, varlıklı-yoksul, ikisinin de uzağındadır. Bir beraberliğin bitişinde her zaman biraz hüzün vardır, hele şiirler için. Ara sıra uzaklasın şiirden, üstüne düşmeyin, o sizi istemiyorsa boşunadır direnmeniz (tıpkı aşktaki gibi).
Sözlük maddeleri, roman okur gibi ard arda okunur mu? Bir sözlükte bir maddeye bakarız, bir süre sonra bir başka maddeye ve kapatırız kitabı. Sonra bir yenisine ya da tekrar evvelce baktıklarımızdan birine. Şiir kitapları için de geçerli. Güçlü şiir ya bir hayır ya bir bedduadır. Şiir iki şey ister: hem seni, hem hünerini. Tek başına sen sıkıcı bir ağırlıksın, hüner ağırlığı hafifletir. Biri şiir yazar, biri o şiir üzerine kendini. Camın hemen yanına oturmak gibidir bazı şiirler; oysa gerilerde bir yerden uzaklar da görülür. Bir şiir yazılırken, daha önce yazılmış, aşağı yukarı aynı havada, aynı temada bir başkası hayranlık ya da hasetle hatırlanıyorsa, bu yenisinde de iş vardır. Bir eldir güçlü şiir, el verse kıvıracağımızı sanırız: İnce, çelimsiz görünür, oynar bizimle ve çok sürmez elimiz yapışır masaya.
Tedavi klinikleri gibi, şiir klinikleri de olmalıydı. Şiiri hareketli yapan, kimi sözcükler arasında gidiş gelişler, hemen görülemeyen alış verişlerdir. Şiir ziyaret saatleri 24'ten sonra olmalı. Ne yazık ki 24'e kadar, gelenler de çok değil. Bazı şairlerin ölümüne yanarız, ancak onların şiirleridir ki, yıllar sonra soğuklarda gene ısıtır bizi. Bazı besinler insanı tok, bazı şiirler insanı genç tutar ve ikisi hemen hemen aynı kapıya çıkar: Önlenir oburluklar, erken kocamalar. Gizli şiir sayısı, gizli işsiz sayısından aşağı değildir. Birçok şiirler, varlıklarını duyuramaz, kendilerine bir elin uzanmayışına sessizce katlanırlar. Bir şairin yakındığımız yanı ya dilidir, ya dilsizliği.
Bir duvarı aşamayan seslenişler şiir. Şiir kazalarında ölenlerin, sakat kalanların sayısı, trafik kazalarındakinden kat kat fazladır, hep aşırı hızdan, dikkatsizlikten. İlham, evet, bir şey vurdu oltaya, ümide kapılırız, ama iğneye takılan, atılmalık bir fasarya da olabilir. Önemli olan sözcüklerin birbirini çekmesi, dizelerin dizi dizi ağda birikmesidir. Çalçene şiircikler, bir kaşık suda gargara. Şiir bir durum, bir sorun üzerinde ölçülü konuşan, susunca da bizim düşünmemizi bekleyen bir olgunluktur. Siz hangi dizede hangi sözcük, daha da yerinde, daha da güzel sormadan değiştiriniz! İyi şair, gereğince Karac'oğlan. O söyler: "Kim var imiş ben burada yok iken."
 
Mola
 
Saçlarımı erken rüzgarlarla dağıttım
Alnımdaki lekeler eylül ıslıklarından
Yüzüm kör bir aydınlıkta nedensiz şimdi
Yani nedensizim, yani yolum uzun, gün kısa
 
Alıştım, artık çiçeklerle deniyorum kendimi
Son kimliğim de aşınmıştı geceye karışmaktan
Gülüşümün adını bulamayacaklar, biliyorum
Çocukluğum yaşlanmayacak uğultularda
 
Eskiyen günlerde bir ilenç var, bunu da biliyorum
Resimler yırtılırdı bakışlarımdan, yine de üşümezdim
Yine de uzanırdım sabahın buğusuna
Unuturdum göğsümü delen ışıkları
 
Seni artık yaz sularında aramıyorum
Burda geceler yoksul, çocuklar suskun
Ve binlerce söz ölüsü ellerimde
Ben de susuyorum, sustum artık
Sustum ve yüzüm kanamıyor hiç bir güle… Adnan Azar

Gölgem
 

Eski bir aşinadır gölgem
Küçücük yaşımdan beri
Bir iskelet bir deri
Peşimdedir her gün
Bütün bir ömür boyunca
Ayak sesimi duyunca
Benimle beraber dolaşan gölgem
Nereye varsam, nereyegitsem...
Nerede bitecek bu arkadaşlık
Nerede bitirecek bu vefasını
Sürmediki sefasını
Çile dolu ömrümün bir gün
Bunun için işte gözümdeki yaşlık
Etmedi şikayet beni hiç kimseye
"Gün oldu beraber ağladık"
"Gün oldu beraber güldük" diye
Böylece her kahrı çekti sineye...
Fakat gel de anlat
Bunun böyle devam etmeyeceğini
Onu da yanımda
Götürmeye takatimin yetmeyeceğini
Bir uzun yolculuğun başladığı gün
O gün ben de ötekiler gibi
Önümdekilerin ardından
Bu yalan dünyasından
Çekilip gideceğim yapayalnız
Nihayet fani birer insanız...
Böyle bitecek bu yol işte
Yanımda olmayacak gölgem bu gidişte
Böyle bitecek bu arkadaşlık
Onun gözünde yaşlık...
Benim gözümde yaşlık... Kemal SUZEL
 
Postacı
 
Benim de bir adresim var mıydı postacı?
Kapımı iki defa çaldırtacak?..
Benim de var mıydı bir düşünenim,
Arada bir hatır soracak?..
Hani
Bir zamanlar postacı
Yüreğim kadar yüklü
Mektuplar getirirdin ya;
Anam yazardı işte onları.
Şimdi toprak oldu diye mi getirmezsin
Şefkat dolu...Hasret dolu o mektupları...
İnanmam sana postacı
İnanamam sana
Eli kanda olsa yazardı anam,
Geciktirmezdi evladına haberini.
Hele bir kere daha bak çantana
Unutmuşsundur belki...
Yar mektubumu dedin postacı?..
Bir kalem onu geç.
Yar dediğin bir pula değişirmi adamı?
Lakin haklısın postacı,
Muhakkak yazardı o
Unutmasaydı eğer adımı...
Sus postacı
Sus
Senin de varmı dostların diye sorma,
Vardı elbet benimde dostlarım.
Bayramlarda bir tebrik atan
İyi günlerimde iki satır karalayan.
Şimdi pullar ateş pahası
Kıyılır mı el için
Bir mektup parası
Geç bir yol bunu da geç
Gerisini sen bildiğin gibi tamamla.
Şu var ki yalnız
Bizim sokağa
Bana görünmeden uğra… Nurhan Edilhan
 
Karmakarışık
 
Ali Yusuf, Ayşe'yi seviyordu
Ayşe sevmiyordu onu
Ayşe'nin gönlü
Süllülerden Kiraz Hasan'da
Kiraz Hasan ise
Teke Bey'in Güllü Kız'a bitiyordu
Güllü Kız da Ali Yusuf'un yoluna
Ölüyordu.
Gençlerin aklı biraz kıttı
En sonunda köyden
Dört ölü çıktı… Atalay Demiroğlu
 
Beni Unut

 
Açık pencereden sesleniyor,
Ağacın yapraklarına söyletiyor:
"Beni unut!"
 
Oturduğu evin balkonundan,
Bulutlara haber salmış olacak,
Ne dedikleri işitilmiyor ama, anlıyorum:
"Beni unut!"
 
Damların üstünden geliyor bu ses,
Tramvaylar, otobüsler getiriyor,
Denizden motorlar getiriyor.
 
Bazen dalıyorum, insan hali,
Bir karanlık içinde gözleri
Islak, siyah konuşuyor:
"Beni unut!"
 
O gece yan yana yürüyorduk,
Hiçbir şey konuşmuyorduk,
Fakat sesi, durmadan kulağımda çınlıyordu:
"Beni unut!"
 
Bu trene de ne oluyor bilmem
Yolunda doğru dürüst yürüse olmaz,
Yenikapı'dan her geçişinde
Avazı çıktığı kadar bağırıyor:
"Beni unut!.." "Beni unut!.."
 
Anladım, herkes ondan yana
Rıhtımdaki vapur, kilise çanları,
Radyoda şarkı, sokak satıcıları,
Caddeler, bulvarlar onu tutuyor.
Olmayacak bir zamanda sesleniyor:
"Beni unut!..”Arif DAMAR
Servet SELVİ
 

Editör: TE Bilisim