Bu ülkede kimsenin karamsarlığa kapılmaması lazım.
Türkiye’nin  büyük bir potansiyeli var.
Karamsarlığa kapılmış olanlara öyle mesajlar varki, bugün sütunumu elimden alabilecek kadar etkileyiciler.
Hep deriz ya, herkesin bir hayat hikayesi vardır.
Biz kendi hayat hikayemizi dramatik görürüz.
Ama Aksaraylı Ramazan Gökçe’nin oğlunun ki bizden daha çok mesaj dolu.
Dünün ayran satan çocuğu bugün Bölgenin en saygın Kardiyoloğu.
Aksaraylı Ramazan Gökçe’nin oğlu Prof. Dr. Mustafa Gökçe’den söz ediyoruz.
KTÜ Tıp’ta, öğrencilerine anlattığından bizde hayat hikayesini sütunumuza aldık.
‘Benden bişey olmaz’ diyenlerin okuyacağı bir hikaye.
‘İlkokulla birlikte su satmaya başladım. Çok kazanamadım. Sonra ayrana çevirdim. Ama baktım ki ayran da zaman içinde ısınınca alıcı bulamıyor. Oraletler yeni çıkmıştı. Oralet yaptım ve Aksayar’da onu sattım.’
Mustafa Gökçe ilkokulu bu kazançlarla geçti.
Babası kendisini tamirci dükkanına verdi. Ama o okuyacaktı.
‘Radyo ve tv tamircisine babam verdi. Hoşlanmadım. Zaten tamirci bana anlatmıyordu, sadece çay söyle diyordu. Sonra babama dedim ki bırakıyorum. Ben ayakkabı boyayarak okuyacağım. Aksaray’da içinde kulüp(kahvehane) olan bir işhanında  başladım. İlk gün kimse boyatmadı. Sonraki gün bize ‘bu iş merkezini temizlerminiz’ dediler. 50 TL karşılığı temizledik. İyi para idi. Baktım ki, insanlar boya sandığının başında  durup ayakkabı boyatmıyor. Terlik almam lazım. Alacak param yoktu. Bu kez gazete kağıtlarını buldum. Oyun oynayanların ayaklarının altına gazete serip ayakkabılarını alıyor  boyayıp getiriyorum. Ortkaokulu da böyle bitirdim.’
Gökçe pes etmiyor ve liseye başlıyor:
‘O pasajdan alacağımı aldım. Türkiye’nin en büyük sanayi sitelerinden birisi Aksaray’dadır. Çünkü Antep’e, Adana’ya nereye olursa olsun geçen araçlar orada durur bakımlarını yaptırırlar. Sanayi sitesine girdim. Cumartesi günleri her çırak-kalfa haftalığını alırdı. Ben de tek, tek dolaşır Pazar günü dinlenecek ve düğünlere gidecek olanların ayakkabılarını boyatırdım. Sanayi sitesinden iyi para kazandım.’
Gökçe zeki bir genç.
Liseden direk olarak Eskişehir Anadolu Üniversitesi Tıp fakültesini kazanıyor.
Babası göndermek istemiyor.
Ancak o kararlı hem çalışcak hemde okuyacak.
Tıp fakültesinin kitapları pahalı.
İnşaatta çalışmak için Aksayar’da Trabzon Çaykaralı bir firmaya başvuruyor.
Aldığı cevap, ‘Sen zayıfsın ne kalas kaldırırsın nede harç taşıyabilirsin’
‘Yaparım dedim. Kalaslardan çivi söktüm ve bir üst kata taşıdım. Okul bitiyor inşaata  başlıyorum,  yeni döneme 2 gün kala bırakıyorum ve gidip elbise ve eksiklikleri alıyorum. 5 yılda kalfa oldum.’
Böyle bitirdi Tıp fakültesini, uzman doktor oldu.
Trabzon’a sevdalandı.
Şimdi Tıp Fakültesinde Öğrencilerine şunu söylüyor: ‘Aksayarlı fakir Ramazan Gökçe’nin oğlu profesör olarak sizlere ders anlatıyor ise sizler ordünaryus olursunuz. Size inanıyorum.’
Prof. Dr. Mustafa Gökçe’nin  birde projesi var.
O da şu,
‘Ben Milli Eğitim bakanının yerinde olsam. Ünivresite sınavına giren öğrencilerden ilk 15 bin içinde kazananların tamamını 1 yıllığına öğretmen yaparım. Her birine 20 bin TL maaş veririm ve desteklerim.  O öğretmenlerin yetiştireceği nesil, Türkiyeyi uçuran nesil olur.’
 Evet gençler.
Siz hala ‘Benden bişey olmaz.’ Ya da ‘başaramam’ diyorsanız
Bu hayat hikayesini bir kez  daha okuyun!