Taka: Kanuni Sultan Süleyman Trabzon’da ne kadar kaldı?

Şeyihoğlu:  Yedi yaşına kadar Trabzon’da kaldı ve son derece ciddi bir eğitim aldı.  Daha sonra İstanbul’a gitti. Lakin tam bir Trabzon yada Karadeniz sevdalısı olarak yönetimi boyunca bu bölgeye özel ilgi gösterdi.  Onun kılıcındaki hamsi figüründen de bunu anlayabilirsiniz. Bu kılıç şu an Topkapı Sarayı Mücevherat Bölümünde sergilenmektedir. Kanuni’nin de yüz hatları ve kişiliği ile ilgili tasvirler kaynaklarda mevcuttur. Yani bu resimde de referanslarla, gerçeğine yakın bir çalışma yaptık.  Tablolardan birinde Kanuni’yi, babası Yavuz ve annesi Hafsa Hatun ile resmettik, diğer resimde ise çalışma odasında bir belgeyi incelerken, bir diğerinde de sefer zamanı olacak şekilde, çeşitli alanlarda temsil etmeye ve somutlaştırmaya gayret ettik.

Kanuni Sultan Süleyman’ın Trabzon’da Geçen Çocukluk Yılları


Kanuni Sultan Süleyman, 27 Nisan 1495 Pazartesi günü, Trabzon’da doğdu. Babası Yavuz Sultan Selim, annesi Hafsa Hatun’dur. Hafsa Hatun Türk ya da Çerkez’dir. Kanuni Sultan Süleyman, yuvarlak yüzlü, elâ gözlü, geniş alınlı, uzun boylu ve seyrek sakallıydı. Kanuni Sultan Süleyman devri, Türk hâkimiyetinin doruk noktasına ulaştığı bir devir olmuştur. Babası Yavuz Sultan Selim, onu küçük yaşlardan itibaren çok titiz bir şekilde yetiştirmeye başladı. Benzeri görülmemiş bir terbiye ve tahsil gördü. İlk eğitimini annesinden ve ninesi Gülbahar Hatun’dan (Yavuz Sultan Selim’in annesi) aldı. Yedi yaşına gelince tahsil için İstanbul’a, dedesi Sultan II. Bayezid’in yanına gönderildi. Şehzade Süleyman, burada Karakızoglu Hayreddin Hızır Efendi’den tarih, fen, edebiyat ve din dersleri alırken, savaş teknikleri konusunda da öğrenim görüyordu. On beş yaşına kadar Babası Yavuz Sultan Selim’in yanında kalan Şehzade Süleyman, kanunlar gereği sancak istemesi üzerine, önce SarkîKarahisar’a oradan da Bolu, kısa bir süre sonra da (1509) Kefe sancakbeyliğine tayin edildi (Türk Tarih Kurumu, URL 1).

… Bugün isminden çok Kanuni unvanıyla tanı¬nırsa da bu sıfat XVIII. yüzyılda ilk defa DimitrieCantemir'in Osmanlı tarihinde geçmiş, XIX. yüzyılda Osmanlı tarihçileri tarafından benimsenerek yaygınlık kazanmıştır. Çağdaşı Batılı yazarlar onu "Muhteşem" (Magnificent, Magnifique) veya "Büyük Türk" (Grand Turc) lakaplarıyla anmışlardır. Ayrıca Batı kaynaklarında Fetret döneminde Osmanlı tahtına oturan Süleyman Çelebi dolayısıyla II. Süleyman şeklinde de nitelendirilmiştir. Çocukluk yılları babasının sancak beyi olarak görev yaptığı Trabzon'da geçti. İlk eğitimini Trabzon sarayında kendisine tahsis edilen hocalardan aldı. Adı bilinen ilk hocası Hayreddin Efendi' dir. Evliya Çelebi'ye göre Trabzon'da iken süt kardeşi Kadı Ömer Efendi'nin oğlu Yahya ile (Beşiktaş¬lı Yahya Efendi) birlikte bir Rum'dan kuyumculuk öğrendi. On yaşına geldiğinde sancağa çıkması gerekirken muhtemelen ll. Bayezid'in  oğulları tarafından sürekli şekilde baskı altında tutulması sebebiyle tayini gecikti. Hünername'de onun on beş yaşında iken Karahisarışarki  (Şebinkarahisar) sancağına (915/1509) daha sonra Bolu sancağına tayin edildiği belirtilirse de bu bilgi tam olarak doğru değildir. Çünkü Amasya'da bulunan Şehzade Ahmet buna şiddetle karşı çıktığından tayinler gerçekleşmemiştir. Bunun üzerine Şehzade Selim babasına gönderdiği bir mektupta oğ¬lu Süleyman'a sancak istedi, gelen cevapta Sultanönü veya Giresun Kürtün-Şiran bölgesinin verilebileceği bildirildi. Ancak Selim, oğluna bu yerlerin layık görülmesi karşısındaki kırgınlığını dile getirerek Trabzon'a yakın olan Karahisarışarki veya Kefe sancağının tahsisini talep etti. Birkaç defa fikir değiştiren II. Bayezid neticede Süleyman'a Kefe sancağını verdi (Temmuz-Ağustos 1509). Şehzade Süleyman annesi, hocası ve lalası ile birlikte gemiyle Trabzon'dan Kefe'ye gitti (Emecen,2010: 62)

.…  Kanuni Sultan Süleyman, miladi takvime göre kırk altı yıl süren hükümdarlığıyla Osmanlı tarihinde tahtta en uzun süre kalan padişahtır. İcra ettiği on üç büyük sefere yakışır şekilde savaş meydanında ölümüyle sona eren bu saltanat yılları daha sonraki dönemlerde hiç unutulmamış, onun şahsında Osmanlı Devleti'nin en parlak zamanını yaşadığı kanaati daha torunu tahtta iken yaygınlaşmış ve daima ideal bir devir olarak anılmıştır. Bu düşünce ileriki yıllarda kriz dönemlerinde belirgin hale gelmiş, zamanla bunu nitelendirmek üzere altın çağ kavramı kullanılmıştır (Emecen, 2010: 72).

… Dönemin Osmanlı ve Batılı kaynakları Kanuni Sultan Süleyman'ı genelde birbirine benzer ifadelerle tarif eder. Cülûsundan itibaren yakından takip edildiği için fiziki yapısı çok iyi bilinmektedir. Gerek hayatının türlü safhalarını resimleyen minyatürlerde gerekse onu bizzat gören Batılıların gravürlerinde resmedilen fiziki yapısı birbiriyle benzerlik gösterir. Gençlik çağında babası gibi sakalsız, fakat uzun bıyıklı iken daha sonra sakal bırakmıştır. 1520'de tahta çıktığında Venedik elçisi onu uzun boylu, narin fakat dayanıklı, ince ve kemikli yüzlü, zorlukla seçilebilen sakalı ve bıyığı olan, cana yakın ve iyi huylu bir genç şeklinde tarif ederek "İsmiyle müsemma" olduğunu belirtmiştir. 1542'de Kanuni'yi gören bir Fransız onun uzun boylu, ince yapılı, kemikli, zayıf, esmer, geniş alınlı, iri siyah gözlü, biraz kemerli uzunca burunlu, kızıla çalan gür bıyıklı, ince sakallı diye tasvir etmiştir. 1553'te bir başka Venedik elçisi padişahın, çok adil olmakla şöhret bulup hiç kimseye haksızlık yapmadığını, dinine atalarından çok daha fazla bağlı olduğunu yazmıştır. 

Aynı tarihlerde Mekke şerifinin adamı KutbüddinelMekki ise huzuruna çıktığı padişahın zayıf, nurani yüzlü, yaşlı biri olduğunu aktarmıştır. Osmanlı kaynaklarında ise geniş ve dolgun yüzlü, çatma kaşlı, ela gözlü, koç burunlu, uzun boylu, kısa sakallı ve uzun bıyıklı olarak tanımlanır. Arifi  Fethullah Çelebi'nin Süleymanname adlı eseriyle Seyyid Lokman'ın Hünername’sinde yer alan minyatürler padişahın hem fiziki yapısını hem faaliyetlerini resme dökülmüş bir halde sunar. Hüner Name’de özellikle çok iyi ok attığı, bir kılıç üstadı olduğu, av sırasında ok ve kılıçla ayı, su sığırı, yaban domuzu, kaplan gibi vahşi hayvanları öldürdüğü anlatılır. Kanuni Sultan Süleyman’ın av düşkünlüğü ata binemeyecek duruma gelinceye kadar sürmüş¬tür. Çağının diğer hükümdarları gibi avlanma vesilesiyle ihtişamını halka göstererek bunu bir meşruiyet aracı haline getirmiş¬tir. Gerek bu vesileyle gerekse uzun seferleri dolayısıyla imparatorluğunun çeşitli bölgelerini tanımış, doğuda ve batıda pek çokyeri görmüş, şehir ve kasabaları dolaşmıştır. Bu bakımdan o, imparatorluğunu coğrafi temelde de bizzat gezerek tanımış son Osmanlı padişahı olacaktır (Emecen, 2010: 72). Kanuni son seferini Macaristan üzerine yaptığı sırada tam 71 yaşındadır ve zigetvar kuşatması sırasında kalenin alınmasından önce vefat etmiştir (Demirci, Terzioğlu ve Ürküt: 2011:96).

Taka: Yarın, Ressam Şakir Şeyihoğlu’nun yağlıboya tekniği ile  görselleştirdiği, “İpek yolunda Değirmendere Köprüsü, Trabzon Bedesteni ve çarşısı” isimli tablolar ile tarih kitaplarının sayfaları  arasından derlenen detaylı bilgileri sunacağız.
ŞAKİR ŞEYİHOĞLU
Editör: TE Bilisim