Sabahın erken saatlerinde aracımızla Venedik’e girdik. Aracımızı şehrin girişindeki 10 katlı otoparkın 10’uncu katına çektik. Bukadar çıkmışken şehre şöyle bir bakalım dedik. Muhteşem bir manzara. Daha fazla beklemeden hemen kendimizi Venedik kanallarının arasındaki kaldırımlara bıraktık. Venedik’i sevmek için özellikle bir çaba göstermeye gerek yok. İtalya’nın birçok şehrinde olduğu gibi burada da olaylar kendiliğinden gelişiyor.

Gerek eski köprüleriyle, gerek meşhur renkli Murano camlarıyla süslenmiş vitrinleriyle, dar sokakların arasında keşfedeceğiniz mum ışıklı, 3-4 masalı restoranlarıyla, klişe de olsa gondollarıyla burada görsel olarak bir şey beğenmemek mümkün değil. Venedik’in üzerine yapışmış “romantik” tanımlamasının gerçek olduğunu pek de inkar edemeyeceğiz. Çünkü bu öyle bir klişe haline gelmiş halde ki, neredeyse çift olmayanları gümrükten geçirmediklerine inanmaya başlayacağız. Evet çiftler çoğunlukta olabilir, ancak bu şehrin yalnızca romantizm yaşamaktan ibaret olduğu anlamına gelmiyor. Şaka bir yana, şehrin varoluşunun 400’lü yıllara dayandığını göz önünde bulundurursak, Venedik’te kavranması gereken kayda değer bir tarih ve kültür olduğu aşikar. Venedik’te nerenin turistik nerenin lokal bir mekan olduğunu ayırt etmek mümkün değil. Sanki turistlere odaklı sonradan yapılmış bir şehir gibi.

 
Ponte Dı Rıalto Köprüsü
 
Hani yukarıda bir noktada fotoğraf çekmek için insanlarla kapışmanız gerekiyor. Tam olarak o nokta. Burası Venedik’in en büyük kanalı olarak bilinen Grand Canal‘daki en eski köprü. Rialto Köprüsü eskiden Venedik’in ticari faaliyetlerinin en yoğun olduğu bölge olduğu için önem taşıyormuş, şimdi yalnızca fotoğraf çekmek için popüler denilebilir.
 
Kaybolarak Gezmek En Güzelı
 

Venedik'te gezmenin raconu kaybolarak gezmek. Bir sokağa giriyorsunuz ıpıssız, bir başka sokağa bağlanıyorsunuz çok kalabalık. Her yer hediyelik eşya ve maske satan dükkanlar ile dolu. Beğendiğiniz bir şey olursa "dönüşte alırım" diye ertelemeyin derim, çünkü dönüşte o sokaktan geçebileceğinizin bir garantisi yok.
 
şiir gibi bir şehir
 
Küçük büyük 118 ada, 170 kanal, 400 köprü.. Daha ne denir ki. Maskeleri ve gondolları ile meşhur dünya şehri Venedik. Her sene turistlerin ilgisini gitgide arttırdığı bi zamanların ekonomi ve ticaret merkezi. Şiir gibisin Venedik.
 
San Marco Meydanı
 

Venedik’in simgelerinden birisi ve en önemli meydanı. Venedik’in en alçak noktalarından biri olan San Marco Meydanı, Ekim – Mart aylarında acqua alta adı verilen suyun yükselmesi durumu nedeniyle ziyaret edilemeyebilir. Şehrin dini ve politik merkezi olarak da kabul gören bu meydanda turistlere hitap eden dükkanlar, kafe ve restoranlar da bulunmaktadır. Şehrin en lüks otelleri ve moda markaları da burada bulunabilir.
 
Azız Mark’ın Çan Kulesı
 
Aziz Mark’ın Çan Kulesi Venedik’te yer alan en yüksek yapılardan biridir. Venedik’teki diğer birçok yapı gibi kule de yan yatmaya başlamıştır. Yapıldığı dönemde deniz ve atış kulesi olarak kullanılsa da sonrasında sadece turistik amaçla kullanılmaya başlanmıştır. Kuleye çıkarak eşsiz Venedik manzarasını seyredebilirsiniz.
 
Dükler Sarayı
 

Dükler Sarayı, şato olarak inşa edilmiştir ve hükümet Venedik Cumhuriyeti’ni buradan yönetmiştir. Çıkan yangınlar nedeniyle birkaç kez baştan yenilenen saray, 1923 yılında müzeye dönüştürülmüştür. En temel halini ise 14. ve 15. yüzyıllarda almıştır. Sonrasında yapılan restorasyon çalışmaları bu çizgilere göre yapılmıştır.
 
Burano Adası
 

Küçük, parlak evleri ile dikkat çeken bu adanın bu kadar renkli olmasının nedeni olarak eski zamanlarda denizcilerin evlerini ayırt edebilmeleri gösterilmektedir. Günümüzde renkler bu amaçla kullanılmasa da aynı atmosferi yansıtmak için evler hala rengarenk boyanmaktadır.
ATAKAN TOK
Editör: TE Bilisim