Bazı şiirlerde nitelik olarak küfrün ya da argonun bilinçsizce kullanıldığını ve hakikaten okuyanı rahatsız eden basit ve sanatsal özden uzak olduğunu müşahede ettiğimiz örnekler var. Onları savunmuyorum. Yanlış anlaşılmasın.
Ama buna mukabil bazı küfürler ve kösnül söylemler de var ki; söz konusu yaratının omurgası olmakta ve o çalışmayı ihya etmekte. Burada nirengi noktası; şiiri, öyküyü ya da romanı yazan sanatçının birikimi kadar, o eserleri okuyan, gözlemleyen insanların da ilgilendikleri o alana dair asgari bir bilgiye ve donanıma sahip olmalarıdır.
Sanat; toplumların ahlâki, ananevi ve teamüllere dayanan öğretileriyle genelde paralel düzlemdedir. Ancak zaman zaman sorgulatıcı bir tavrı da vardır. Eğer yaratılarınızı evrensel bir bant üzerine oturtamıyorsanız, özgür de olamazsınız. Özgür olamayan üretim de ne sanatsaldır ne de bu anlamda bir değere sahiptir. Burada bunları aslında size yazmıyorum ben. Benim üzüldüğüm, bu kadarına bile tahammül edemeyen bir zihniyet içinde, maalesef bu ülkede sanat alanında faaliyet göstermenin ne kadar yorucu ve meşakkatli bir yol olduğunu bir kez daha hatırlattı bana.
Resmi ideolojiye muhalif olması, erkin halka rağmen ürettiği politikalara alternatifler getirmesi ve bu mealde toplumlara bir bilinç dönüşümü sağlama çabası göstermesi misyonlarından biri olan sanatçıların, sıradan yığınların ve genel geçer günlük hamasetin dümen suyunda gitmemesi gerekir diye düşünüyorum. Şiir yazmak ayrı bir şeydir. Okuduğunu anlayabilmek ve o minvalde okuduğunu değerlendirmek ayrı bir şey. Asıl önemlisi "şairim" diye ortaya çıkan insanların düşünsel dağarcıklarındaki necasettir. İşte, gerçek kirlilik o zaman söz konusudur...
Kırkıncı Oda
Kırkıncı odanın kapısındayım;
Ne varsa bu kapı arkasındadır.
Açsam, ya açmasam kaygısındayım;
Aklım iki cihan arasındadır.
Kim bilir neler oluyor içerde!
Ya Rab! İnsan bahtım hangi ellerde?
Ha ben ha masaldaki o şehzade;
Gönlüm bir güzelin sevdasındadır Cahit Sıtkı Tarancı
Akşam Serüveni
Çırılçıplakken içinde yaşamın
Acılar giydirildi üzerine.
Aşka elendin.
Sana dağlar yakışır.
Salıver ellerinden
Maviyi kelepçeliyken
Her yerinden geceye
Demlensin sokaklar
Artık ağlayabilirim
Eğreti bir taşkınlık
Çöktürdü sesimi
Kapı gıcırtısı
Motor hırıltısı
Hiç konmamış gibi
Kocaman kâğıdın ölü noktası
Ayrılığın gölgesinde kederin
Yüreciğim serin
Zaman
Soframızda su birikintisidir
Ölüm kamburdur sırtımızda
Karışık saçları ıslak gecenin
Ve akşam serüveni
Sere serpe memecikler… Kaan İnce
Dar Geçit
Bütün yollar tenha, geçitler dar,
Çirkin çirkin bakıyor yüzüme aynalar.
Açtım yaşantı kapısını ardına kadar...
Tek ziyaretçim, yalnızlık, kolunda rüzgar
Gençliğim unutulan bir şarkidir artik.
Anılar beni ağlatmaktan sanık.
Gökyüzü çizgi çizgi, baştan başa yırtık
Bütün yollar tenha, geçitler dar.
Gülmek istiyorum, bırakmıyor anılarım.
Yokluğun ortasında, yine de varım,
Umutlarım gibi sevgim de yarim
Çirkin çirkin bakıyor yüzüme aynalar.
Baharsız, çiçeksiz olsan da yine gel,
Kirik bir mısra olsan da güzelsin güzel.
Gel hayallerimle büyüyen, ey son emel
Açtım yaşantı kapısını ardına kadar.
Yaşlandıkça muhtaçtır insan,
Susamışlığı artıyor an be an.
Açık bıraktığım kapıdan, geliyor
Tek ziyaretçim, yalnızlık, kolunda rüzgar. Mehmet Bozkurt Esenyel
Çançiçeğim
İçinizden hanginiz,
Bir sondunuz ve yoktunuz.
Her akşam güneşin batışına,
Önayak olurdunuz.
Okyanus diplerindeki
Batıklar gibi ıssızdınız;
Hanginiz benim kadar yalnızdınız?
İçinizden hanginiz,
Bir başlangıç şimdi
Ve kaçınız gerçekten var?
Ağaçların gölgesinde
Şimdi hep aynı peri yatar.
Yasemin kokulu rüyalarda
O her zaman beni arar,
Toprağım, ekmeğim,
Suyum, şiirim,
Öz yaprağım, çan çiçeğim
Acım, tuzum, şekerim;
Nerden çıktın sen güzelim K. Çağlar Aksu
Yasaklıyım Büyümeye
gelmelerin
avucumda sarı bir yirmi beşlik
çocukluk ağzımda kınalı şeker
yabanıl dudaklar kalır hediye
yanar su içmem üstüne
gitmelerin
oyunlarda yitirmem ki paramı
çocukluğumun gönlünde cehennem
samanıl yangınlar kalır geriye
yanar su serpmem üstüne
dün çocuktum
bugün ozan
yasaklıyım büyümeye… Bilal Kayabay
Ölüm
Hayatı kucaklayacaksın
Kimi zaman.
Bir gözyaşı dökeceksin belki de,
Belki de bir gülücük atacaksın.
Kim olduğunu bileceksin,
Nerden geldiğini
ve nereye gittiğini...
Yolun belki çukur dolu olacak
Ama sen umudunu
Kaybetmeyeceksin,
Düzlüğe çıkana dek tüm gücünle
"varım" diyeceksin...
Anlamsız gelecek kimi zaman da
her şey sana.
Kucakladığın hayat,
Gücünü gösterdiğin her şey
Boş bir mezara dönecek,
Sahibini bekleyen...
Çukurdan geçilmeyen yolunun sonunda
Döneceksin arkana,
Son bir bakacaksın
Anana, babana, dostuna, düşmanına,
Diyeceksin ki;
ELVEDA… Şebnem Ber
SERVET SELVİ
Editör: TE Bilisim