Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel 1979 yılında Başbakanlık Müsteşarlığı’na getirdiği Turgut Özal’a yeni bir ekonomik istikrar programı hazırlama görevi vermiş ve alelacele hazırlanmış adına da 24 Ocak Kararları dendi. 24 Ocak 1980 Kararları tam 33 yıl önce bugün, Başbakanlık Müsteşarı ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşar Vekili Turgut Özal tarafından açıklanmıştı. Üstelik dönemin Maliye Bakanı İsmet Sezgin’in bilgisi olmadan. Böyle bir uygulama ekonomik literatüründe ilk kez görülmüş ve tarihe not düşülmüş. Peki, 24 Ocak Kararları'nın ana hatlarında ne vardı -Yüzde 32,7 oranında devalüasyon yapılarak günlük kur ilanı uygulamasına gidilmiş, -Devletin ekonomideki payını küçülten önlemler alınmış, KİT'lerdeki uygulamaya paralel olarak tarım ürünleri destekleme alımları sınırlandırılmış. -Gübre, enerji ve ulaştırma dışında sübvansiyonlar kaldırılmış. -Dış ticaret serbestleştirilmiş, yabancı sermaye yatırımları teşvik edilmiş, kâr transferlerine kolaylık sağlanmış. -Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri desteklenmişti. -İthalat kademeli olarak libere edilmiş, ihracat; vergi iadesi, düşük faizli kredi, imalatçı ihracatçılara ithal girdide gümrük muafiyeti, teşvik sistemi getirilmişti. Amaç 1980 senesinde iflasın eşiğine gelen Türkiye’yi, kurtarmaktı. Türkiye her anlamda bir çalkantı halindeydi. Yani kararlar zorunlu olarak alınmış. Her gün artan fiyatlar ve zamlar; memur, işçi, dar gelirli ailelerin geçimini zorlaştırırken adeta kıtlık yaşatıyordu. Ekmek kuyruğu maç kuyruğunu andırıyordu. Her şey karaborsa.  Mazoturndan tutan da sigarasına kadar çoğu şeyin kaçak satıldığı bir ülkede aslında her şey toz dumandı. 24 Ocak kararları, enflasyonu ve artan fiyatları durdurmak ve dar gelirli ailelerin durumunu iyileştirmek ve ülkeyi istikrara kavuşturmak için alınmıştı. 24 Ocak kararları alınmasaydı kimine göre Türkiye, Arjantin gibi olurdu. Enflasyon yüzde 1000 ‘leri geçerdi. Kimine göre orta sınıf ortadan kaybolup; fakir tam fakir, zengin tam zengin olur ve sosyal patlamaya neden olurdu. Her ne kadar 24 Ocak Kararları, 12 Eylül 1980’de gerçekleşen askeri darbe misyonunun yürürlüğe koyduğu uygulama olarak gösterilmeye çalışılsa da Türkiye’de o dönem yaşanan vahim durum da ortadaydı. Her ne kadar o dönem Türkiye’nin dış borcu 16,5 milyar dolar civarında seyrederken, bugün aynı borç 300 milyar dolar seviyesine çıksa da İMF’ye 5 milyar dolar hibe edecek kadar da zengin bir ülke olduk. 1983 yılında yapılan genel seçimlerde işbaşına gelen Turgut Özal ve ANAP hükümeti Türkiye’ye gerçekten çağ atlattı. Telefonsuz köy kalmadı, yolsuz yer kalmadı. Türkiye tam bir şantiyeye dönüştü. Ülkenin dört bir yanında çarklar dönmeye başladı. Barajlar yapıldı. Her ne kadar enflasyon zaman zaman hortlamışsa da piyasalarda bir hareketlilik vardı. Piyasada sıcak para dolaşımı vardı. Aynı atılım Başbakan Recep Tayyip Erdoğan döneminde de yaşandı. Türkiye’de mükemmel işler yapılıyor. Özelleştirmeler her ne kadar doruk noktaya ulaşsa da üretimden çok tüketen toplum haline geldik. Hükümet, hani dar günde kullanmak üzere kenara üç beş kuruş ayırırsınız ya öyle yaptı. Piyasaya para pompalamadı. Kemerleri sıktıkça sıktı ama piyasa da sıkıştı. Yeni kararların alınmasını istemiyorsak, piyasanın yumuşaması lazım. Acil çıkış şart.
Editör: TE Bilisim