Memurlara “oh oldu demek istemiyorum”, çünkü sonuçta ben de kamu çalışanıyım. Ama küçük çıkarlara düşkünlük gösterip, siyasal otoriteye “şirin” görünme adına “sendika” görünümlü paralel örgütlere koştukları için başka bir şey demeye de dilim varmıyor. Her yıl hükümetle memur sendikaları arasında oynanan “tiyatro”da bu yıl tuhafın ötesinde bir şey yaşandı. AKP hükümeti, “el çabukluğu marifet” sözüne uygun, sendikalarla bir ayda yapacağı “toplu iş sözleşmesi” görüşmelerini bir haftada “sonuçlandırdı”(!) Başta KESK ve Kamu Sen olmak üzere memur konfederasyonlarının hazırladığı öneri paketleri ise hazırlayanların elinde kâğıt tomarlarına dönüştü. Türkiye tarihinde bu kadar açık, bu kadar seçik, bu kadar aşağılayıcı bir uygulama hiç olmamıştı. AKP hükümeti gelecekteki kötü günler için desteklediği Memur Sen adlı örgütle bir odaya kapanıp, memur ve emeklileriyle yaklaşık 15 milyon insanı ilgilendiren zamları, diğer sendikalar odaya giremeden karşılıklı imzalayıp, “müjde” diye açıkladı. 6 Ağustos 2013 günü başlayan sözleşme görüşmeleri kurallara uygun başlamış, her üç federasyon da görüşmelere katılmıştı. KESK artık hızla açlık sınırına yaklaşan memur maaşlarına çözüm olarak,  temel maaş uygulamasının başlatılmasını ve bu maaşın en az 2.340 TL olmasını, bu maaşın da devletin belirlediği açlık sınırına kadar vergiden muaf olmasını, memurun aldığı bütün maaşın emekli keseneğine yansıtılmasını istiyordu. Kamu Sen, gerçek enflasyonun üzerinde bir artışla, biriken çeşitli sorunları çözmek amacıyla masaya gelmişti. Memur Sen her zaman olduğu gibi “hayal bile edilemeyecek”  zamlar ve sosyal haklar alacağını beyan ediyordu. Sendikalar ilk gün yani 6 Ağustos günü hükümetin bu yıl ve gelecek yıl için ayrı ayrı önerdiği %3+%3’lük teklifini çok yetersiz hatta aşağılayıcı bulmuştu. Öyle ki Memur Sen’in genel başkanı olan badem bıyıklı şahıs hiddetlenmiş, hükümete  “ne yani bizi sokağa mı çağırıyorsunuz” tarzında tehditkâr ifadelerle efelenmişti. Anlaşma zeminini göremeyen Bakan Çelik, Maliye Bakanlığı yetkililerinin teklifler üzerinde çalışmayı sürdüreceğinden bayram sonrası 13 Ağustos günü toplu sözleşme görüşmelerine devam edileceğini bildirdi. Buraya kadar sorun yok. Doğal olarak herkes de bayram için eşine dostuna, köyüne, mezarlarına koştu. Ama o gece ne olduysa, ertesi gün yani 7 Ağustos 2013 günü saat 12.00’de Bakan Faruk  Çelik ile biraraya gelen, Memur Sen genel başkanı  muhterem, hükümetin önerisini birkaç nüans dışında kabul ettiğini ve iki yılı içeren toplu iş sözleşmesini imzaladıklarını açıkladı. “Memurlarımızın gözü aydın olsun” diyen muhterem, bu sözleşmenin memurlara “müjdeler getirdiğini” ifade edip, “hayırlara vesile olsun” dileğinde bulundu. Sözleşmenin ayrıntılarına burada girmeyeceğim. Özet olarak memur kardeşim 2014 yılında net 125 TL artışla yetinip,  2015 yılında AKP hükümetinin “Allah’ın hakkı üçtür” takıntısına paralel olarak %3 + %3 maaş zammı alacak. Başka bir müjde daha veriyor yeni sözleşme: Artık memurlarımız bir daha enflasyon farkını alamayacaklar. Kime nasıl tepki göstereceğimi bilemiyorum doğrusu. AKP hükümeti doğal olarak sermaye hükümeti olduğundan onun insaf ölçüleriyle bir beklentimizin olması beklenmiyor. Ama bu memur kardeşime ne demeli. Tapu gibi iş güvencesine sahip bir kamu çalışanının kendine reva gördüğü statüye, ikiyüzlülüğe, kolaycılığa, küçük çıkar seviyesizliğine, siyasi baskıdan kurtulma adına badem kardeşlere yönelen teslimiyetçiliğe isyan ediyorum. Oylarıyla AKP hükümetine desteğini veren emekli kardeşime de isyan ediyorum. Ne kadar ömürleri kaldı bilmiyorum ama kısacık ömürlerinde kendi öz çıkarlarına dönük bir siyasal tepki göstersinler isterim. Badem kardeşlerimizin bizlere kurduğu sinsi tuzağa, memurları ve ailelerini hükümete üç kuruşa satmasına, siyasi misyonları ve varlıklarının güvencesi olması yönünden, “eşyanın tabiatı gereği” fazla kızamıyorum. Ama yapılan aşağılayıcı pazarlığa “alık alık” bakıp, hala bu örgütlerde bulunmayı içine sindiren memur kardeşlerime ciddi şekilde kızıyorum. Ne diyeyim artık “oh oldu size, hak ettiniz bunları”!

Editör: TE Bilisim