Recep kardeşim merhaba, ben Gürsel. Nazım’ın çok beğendiğim bir şiiri vardır bilir misin? “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan Bu memleket, bizim...” Diye başlar hani. 10Bizimde öyle bir memleketimiz vardı. Aslında tarih boyunca zulümle genişleyen, sonrasında ise dedelerimizin canı pahasına savunup bize miras bıraktığı canım memleketim. Bu memleket bizim Recep Kardeşim. Biz bu memleketi, mirasçıları ve tasarruf sahipleri olarak, sana emanet ettik. Bu memlekete, bu güzel bahçeye iyi bak dedik. Barışı ve adaleti hakim kıl dedik. Kıl ki hepimiz için güzel ekinler, güzel meyveler yetişsin. Bir bahçe çünkü memleketimiz. Yetişsin ki yıllarca kök salan ağaçların altında biz de huzurla, sükunetle yaşayalım istedik. Fakat sen ne yaptın? Güzel Recep’im sen bu bahçeyi parsel parsel sattın canım kardeşim. Ne kadar arkadaşın, ne kadar yandaşın varsa yerleştirdin ağaçlar altına. O gölgeleri çok daha fazla hak eden insanlar vardı, fakat torpille önüne bir sürü adam geçirdin. Bunların hepsine ben şahidim, herkes de şahit. Memleketimin güzel insanları kendi bahçelerinde mazlum oldular. Haksızlığa uğradılar. Baskı ve tehdit gördüler. Hukuksuz bir şekilde zindanlara atıldılar. Emekleri sömürüldü, olur olmaz vergilerle üzerlerine binildi. Özgürlükleri ellerinden alındı, tuhaf tuhaf uygulamalara ve sansürlere maruz bırakıldı. Bahçede iki peyzaj çalışması yaptın diye, kendini bizim ve bahçenin sahibi gibi görmeni hoş mu görseydik be Recep kardeşim? Sonra tek bir ağaç yüzünden bir kıvılcım çıktı bahçede.1 Olay ağaç değildi elbet, senin de çok iyi bildiğin gibi. Biz bu bahçede özgürce yaşamak istedik; bizi kandırma, emeğimizi sömürme, torpille önümüze yığınlar koyma istedik. Hakkımızı istedik Recep kardeşim, hakkımızı... Fena mı ettik? Bir ağaç yandı. O yanan ağacı söndürmek senin öncelikli görevin iken, “ağaç lobisi istedi, çapulcular yaktı” diyerek bizi suçladın. Sen başkalarını suçlamaya devam ederken diğer ağaçlar da yandı be Recep kardeşim. Ben anlamam siyasetten filan. Zaten ben ve benim gibiler anlamadığından bahçeyi sana emanet ettik. Ama sen emanete ne yaptığının farkında mısın? İman sahibi olduğunu söylüyorsun sevgili kardeşim, bilirsin iman iddiasında bulunmak hiçbir zaman ölçü değildir. Bu bahçede adaleti ve barışı tesis edemiyorsan, ağaçların gölgesini hak etmeyenlere peşkeş çekiyorsan, zulüme çanak tutuyorsan bu iman seni müminliğe değil, münafıklığa yaklaştırır. Münafıklık nedir bilir misin? İman iddiasında bulunup, imanın gerektirdiğini yapmamaktır. Ağaçlar yandı Recep kardeşim. Ağaçlardan da ziyade, bu bahçede bizi ateşe sen attın şeker kardeşim sen. Gururun ve kibirin mahvetti, hem bizi hem kendini. Sanma ki sen bu bahçede kalıcı, sanma ki sen ölmeyeceksin. Sen de ben de, hepimiz de öleceğiz, hepimiz göçeceğiz bu bahçeden. Bak ne diyor “isra/13-14; “Biz insanın yaptığı her şeyi onun boynuna bağladık. Diriliş gününde kendisine, önünde açılmış olarak bulacağı bir kitap çıkaracağız. Kitabı oku, bugün hesap görücü olarak sen kendine yetersin” Mektubumun sonunu yine Nazım ile bitirmek istiyorum. “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür Ve bir orman gibi kardeşcesine, Bu hasret bizim...” Sağlıcakla kal Recep kardeşim, Kusura bakma seni sevemiyorum... imza: Bir Çapulcu Yeni Dolgular Geliyor Alt yapısını da sevgili Bakanımız vermiş. trabzon-sahilinde-deniz-dolgusu-yapilacak_haber_261646“Dolgunun % 30’u zarar da olsa mutlaka dolgu yapmalıyoz. Japonya’ya gittim. Her tarafı dolduruyorlar ve üzerine şehir kuruyorlar. Burada birileri (benden bahsediyor) çıkıp söyleyecek. Eleştiri de yapacakalr (benim yaptığım gibi) ama cesur olmaz radikal kararlar almazsak yürüyemeyiz. Sahil dolduktan sonra Trabzon bir nefes aldı. Sahil dolduktan sonra Trabzon güzel fotoğraf vermeye başladı” demiş. Samsun-Sarp bölünmüş otoyolu ile sahillerimizin fiili livataya maruz kalması demekki yetmemiş. Kocaeli depreminden, Gölcük, Sakarya depreminden hiç ders almamışız dostlar. Sahil dolguları ne oldu buralarda görmemişler. Gitmişler Japonya’ya ders çıkartmışlar. Birkaç sene önce Japonya sahillerini kasıp kavuran Tsunami faciasının videosunu sayın Bakana bizzat göndermek istiyorum. Bir baksın bakalım, deniz dolguları nerelere gitmiş? Akıllanmayacağız biz vesselam. İl Başkanının Ağacı! CHP İl Başkanı Yavuz Karan şöyle demiş: “Taksim meydanındaki kışla tipi AVM yapımı için kesilen ağaçlara karşı yurt çapındaki protestolara birşey demiyorum onun takdiri milletimize aittir. Ancak aynı duyarlılığı Trabzon’daki STÖ’ler Meydan Parkında 10’a yakın tarihi kimliğe haiz ağaç kururken gösterseydiler çok daha iyi olurdu” İnternet sitelerinin bu haberini daha sonra bazı yerel gazeteler köşelerine de taşıdı. Tekzip edilmediğine göre sayın Karan bunları söylemiş. CHP İl Başkanı Türkiye’de çakılan kibriti bir ağaç sanıyor! Ne diyeyim ben sana Başkan? Sen hala ağaçta isen söyleyecek sözde bulunmaz sana. Yılların Birikimi Farkında mısınız bilmem. Yıllardır bu memlekette neler söyledi. “Suriye dostu ve darbe özlemcisi bir ana muhalefet”, “İki ayyaş”, “Üç Çapulcu”, “Dört şaşkın çevreci”, “Ne idüğü belirsiz beş Alevi”, “Vatan haini altı solcu”, “Sözüme karşı çıkan yedi çığırtkan”, “Çok iyi bilinen o sekiz alçak köşe yazarı”, “Birkaç menfur akademisyen ve üniversite rektörü”, “Bir o kadar da uçuk yazar, sanatçı, güya aydın zavallı”, Ve “Bu bir avuç tahrikçinin dolduruşuna gelmiş on milyonlarca gafil”... Teşekkürler Başbakanım. Volkan Abi Hangi Partiden? 5Bizim vekil sık sık mesaj gönderir telefonlarımıza. Yılbaşılar, kandiller, kadir geceleri, 8 Mart Kadınlar Günü, Polis Gecesi, Anneler Günü, Babalar Günü, Çorum’un Kurtuluşu der kutlar gönderir. Yalnız bir ayrıntı var mesajlarında! Hepsinin altında şöyle bir ibare var: “M. Volkan CANALİOĞLU Trabzon Milletvekili”!!! “CHP” yazmaktan özellikle imtina eden bir duruş var. (Ben biliyorum ama) Siz hiç düşündünüz mü? Volkan Abi niye “CHP Trabzon Milletvekili” ünvanını hiç kullanmaz? CHP bir numara büyük geldiğini düşündüğüm için; “Bağımsızlık karakterimdir” düsturundan ödün vermeyen Volkan abiyi gelecekte “Bağımsız Milletvekili” adayı görmek umudu ile... Kent Konseyi Ne Yapıyor? “Yeni dönem geldi, herşey daha güzel olacak” diyen ve görevi bir önceki başkan Nusret Onur’dan devralan Mustafa Yaylalı ne yapıyor çok merak ediyorum? Karadeniz’in gözbebeği Ayasofya turizm envanterinden çıkarılıyor, sesi çıkmıyor. Reşadiye Kavşağına ucube köprülü kavşak yapıyorlar, sesi çıkmıyor.kent Çömlekçi’de hergün homurtular artarak devam ediyor, sesi çıkmıyor. HES’lerle derelerimizin Karadeniz’e ulaşımının arasına set çekiliyor, gıkı çıkmıyor. Sahil peyzaj projesine hergün bir ekleme yapılarak, Forum önüne diktikleri rant alanı gibi, yağmalanıyor, sesi çıkmıyor. Kamu arazilerini, Araplar dahil çokuluslu şirketlere peşkeş çeken bir Vali var, sesi çıkmıyor. Topraklarımızda Alman askerler üs kurmuş, yetmemiş Belçika ve İsveç’i de davet ediyoruz, kentimiz savaş çığırtkanlarına, eli kanlı tetikçilere evsahipliği yapıyor sesi çıkmıyor. Kentiçi trafiğini, kulağını ters eli ile gösteren bir uygulama var, halk bıktı bu dolmuşlardan, acilen toplu taşımacılığa geçmek gerek, sesi çıkmıyor. Hava kirliği raporları hiçde kulak arkası yapılacak gibi değil, sesi çıkmıyor. Güzelim Tonya’nın tepesine Çimento Fabrikası tezgahlaması var, sesi çıkmıyor. Bir stad yeri gösterip beşyüz stad yerini pazarlıyorlar Akyazı projesi ile, sesi çıkmıyor. Teşvikte yerlerde sürünüyoruz, sesi çıkmıyor. v.s... v.s... v.s... Göreviniz susmaksa diyeceğim yok, Ama asıl göreviniz kent sorunlarını masaya yatırmak mı, bunu iyi düşünün. Ya da bırakın çeketinizi gidin.

Editör: TE Bilisim