Müfredat veya “öğretim programı”, öğretilmesi istenilen ders ya da konuların amaçlar, kazanımlar, yönergeler ve ders araç gereçleri ile birlikte sıralı olarak düzenlenmesi sonucu ortaya çıkan kılavuz olarak tanımlanır.

Öğretim programı, herhangi bir okulda, belli bir süre içinde sunulmak istenen dersler ve bu derslerde okutulacak konuları, bunların düzenlenmesini ve öğretim teknikleri ile bunlara ilişkin açıklamalardan meydana gelen bir metindir. Müfredat, öğrencileri belirli yönde etkilemek, kişiliklerini geliştirmek için düşünülmüş planlı bir çabadır. Müfredat, herhangi bir öğretim kademesi için nelerin kazandırılacağının belirlenmesi, hangi derslerde hangi konuların nasıl işleneceği, hangi yöntem-teknik ve araç-gereçlerden yararlanılacağını, öğrenci davranışlarının nasıl değerlendirileceğinin ayrıntılı olarak yer aldığı metindir. Program geliştirme ilkelerine göre, programın eskiyen kısımları, zaman zaman meydana gelen değişmeler ışığında değiştirilerek öğretmenlerin ve kamuoyunun bilgisine sunulması pedagojik bir ihtiyaçtır. Eğitim dinamik bir süreçtir. Sürekli değişen bir dünyada, eğitimin de sürekli değişikliğe uğraması doğaldır. Ne var ki, müfredat denince, sadece okutulan derslerin içeriklerinden söz ediliyorsa, burada önemli bir yanlışlık var demektir. Çünkü müfredat, sadece derslerden ve içeriklerden ibaret değil; yöntem tekniklerden, araç-gereçlere, ölçme değerlendirme esaslarına kadar bir dizi öğeyi içerir.

Müfredatı yenilemek bir “reform” değildir, rutin bir iştir. Ancak müfredatı değiştirmek bilimsel bulgular doğrultusunda yapılması gereken bir iştir. Bilimsel tutumun yönlendirmediği müfredat değişimi, eğitim sistemine katkı yerine zarar verir. Hele müfredat ideolojik kaygılarla değiştirilmeye çalışılırsa, bu değişimin eğitimin kalitesine hiçbir katkısı olamaz.
Eğitimde başarıyı yakalamada yetersiz kaldığımızı herkes kabul ediyor. Eğitimde başarılı olmak istiyoruz. Ama ne yapalım? “Gelin hemen müfredatı değiştirelim ve eğitim başarımız yükselsin.” gibi bir yaklaşım, ucuz bir kahramanlıktır. Çünkü eğitimde başarılı olmak için eğitimin bütün değişkenlerini dikkate almak zorundayız. Özellikle de eğitim yöneticilerini ve öğretmenleri dikkate almadan eğitimde başarıyı yakalamanın zor, hatta imkânsız olduğunu pedagojik bulgular söylüyor.

Dünyanın en iyi müfredatını en sıradan öğretmenle uygularsanız, sonuç bugünden farklı olmaz. Eğitimde başarıyı sadece müfredat değişimine bağlamak, bilimsel bir yaklaşım değildir. Öğretmenlerin programı, kılavuz ya da pusula bilip, bu pusula doğrultusunda, programı esnetecek vizyona sahip olup olmadıkları önemli bir konu olarak değerlendirilmelidir.
Müfredatın değiştirilmesinin istenmesi elbette bilimsel anlamda iyi bir şeydir. Ama eğitimde başarıyı salt müfredata bağlamanın yanlış olduğunu unutmamak gerekir.

Yeni okulda müfredat sadece bir kılavuzdur, yoksa kutsal bir metin değildir. Eğitimde programı kutsamak, öğretmenleri de kutsamak anlamına gelir ki, bu yaklaşım, günümüzde geçerliliğini yitirmiştir. Eğitimde başarıyı yükseltmek için, eğitimin tüm unsurlarında değişikliğe ve gelişmeye ihtiyaç vardır. Eğitimi bütüncül bir yaklaşımla ele almadıkça, eğitimde yapılacak her değişiklik, sonuçsuz kalmaya mahkûmdur.

Müfredatı içselleştirmemiş eğitim yöneticileri ile öğretmenlerin yeni müfredatla başarılı olmalarını sanmak büyük bir yanılgıdan ibarettir.