Gerçekten günümüzde okullarda öğrencilerin yoldan çıkmış olduklarına olan inanç, her geçen gün daha da artmaktadır. Okullarda şiddetin, öğrenciden öğretmene doğru evrilmiş olması, bu yazının başlığını belki daha da haklı çıkarıyor. Evet, kopyaya yakalanan öğrencinin hocasını öldürmesi, öğrencinin devamsızlığına vurgu yapan öğretmenini silahla yaralaması gibi somut olaylar, okullarda öğrencilerin yoldan çıkmış olduklarına işaret olarak değerlendirilebilir.

Tabi önce, “yol” nedir? Önce yolu tanımalı ve görmeli ki, bu yolda yürüyenler, yoldan çıkmasınlar. Galiba biz “yolu” tanıtmada etkisiz kalmışız. Her ne olduysa, evet, okulda öğrenciler yoldan çıkmış görünüyorlar. Peki, bu durumun sorumlusu sadece öğrenciler mi? Sade öğrenciler olsaydı, toplumun başka hiçbir yerinde şiddet olmaması gerekirdi. Oysa şiddet toplumun her yerinde, her zaman kendini göstermeye çalışıyor. Ailede, hastanede, mecliste…

Okulda “öğrenci merkezli eğitim” in yanlış anlaşılması, okulda disiplinin dejenere olmasını doğurdu. Oysa disiplinin olmadığı yerde, “yolda” yürümek zordur. Disiplin, toplu yaşamak zorunda olan insanın bulunduğu her yer için zorunludur. Disiplin, bir topluluğun yasalarına ve düzenle ilgili yazılı-yazısız kurallarına titizlik ve özenle uyması durumu demektir. Kurallara uymak, kişinin özgürlüğüne engel olmadığını anlamadıkça, disiplinin sağlanması mümkün olmayacaktır. Disiplinin olmadığı yerde de kişilerin “yolda” yürümelerini beklemek, boş bir bekleyiş olacaktır. Disiplin öncelikle yetişmekte olan gençlere hangi davranışların doğru ve iyi olduğunu, hangi davranışların kötü ve yanlış olduğunu öğretmek ve bireyin öğrendiklerine göre davranıp davranmadığını denetlemek olduğuna göre, “yoldan çıkmış” öğrencilerin, hepten denetimsiz bir hayat yaşamamaları gerekir. Demokrasi adına uygulanmaya çalışılan bu durum, öncelikle demokrasiye uymaz. Çünkü demokrasi kurallar manzumesidir. Çocuğun kendi kendine çekidüzen vererek, amacına göre daha etkili çalışabilir hale gelmesi, anlamına gelen disiplinde “içsel denetim” vardır. Kişi kendi kendini iyi ve doğru davranışları ölçüt alarak değerlendirebilirse, dışardan bir denetime gerek duyulmadan, düzenin sağlanması mümkün olabilir ve “yolda yürümede” aksaklıklar ortaya çıkmayabilir. Okulda öğrenilmeyen “disiplinli hayat” hayatın diğer alanlarında da kendini göstermeyecektir. Çünkü kişi aileden sonra en çok zaman geçirdiği kurum olan okulun ürünüdür. Okul, yetiştirdiği insanlarla toplumu inşa ettiğine göre, toplumdaki bütün eğitimsiz davranışların en önemli sorumlusu olarak bilinecektir. O halde nerede bir şiddet ve eğitimsiz davranış varsa, bilin ki bunun sorumlusu eğitim sistemidir; bu sorunun çaresi de yine eğitim sistemidir. Okul, gençlere yolu tanıtmak ve onların yoldan yürümeleri için rehberlik yapmakla yükümlüdür.

Okullarda öğrencilerin yoldan çıkıp çıkmadıklarını, yazılı basını takip ederek anlamak mümkündür. Hemen her gün basına yansıyan öğretmen-öğrenci ve öğrenci-öğretmen şiddeti örnekleri, durumun gerçekten sanıldığından daha vahim olduğuna işaret etmektedir. Durum daha kötüye varmadan, sorunun masaya yatırılması en önemli gündemimiz olmalıdır. Evet, öğrenciler “yoldan çıktı”. Güzel de sadece öğrenciler mi? Bütün bir toplum olarak yoldan çıkmış olduğumuzu söylesek, acaba yanlış mı söylemiş oluruz? Bugünlerde “Ruh sağlığı yasası” gibi bir tartışmanın varlığı, bu düşüncemizi destekleyen bir tartışma gibi durmuyor mu? Öğrencilere haksızlık yapmayalım. Bütün bir toplum yoldan çıktık. Yola gelmek için tek bir aracımız var: Eğitim… Hiçbir yaş gurubu için eğitim bitmiş sayılmaz; çünkü eğitim “beşikten mezara” kadar devam eden bir süreçtir.