Trabzon'da her geçen gün obez sayısı artıyor. Bir kısmı ölümcül obez olan hastalar çaresiz!
 
Bir yanda doktor sayısı az diğer yanda devletin ameliyat için ödediği para. Fark ücreti fazla gelen obezite mağdurları tedavi olamıyor. Özel sektörde yaptığı ameliyatlarla adından söz ettiren Prof. Dr. Can Keçe'ye ulaşabilen hastalar kendisini şanslı sayıyor. Keçe, bu cerrahi ile üç yıldır uğraşıyor, başarısını kullandığı malzemelerin kalitesine bağlıyor.  'Devlet ameliyatın reel değerini ödese, az bir fark ücreti ile her hasta, hekime ulaşabilir' diyor. Genel cerrah, gastroenteroloji cerrahisi, cerrahi onkoloji uzmanı olan Can Keçe ile Trabzon'da obezite ameliyatlarını farklı boyutlarıyla ele aldık.
 
Keşke Bu Ameliyatı Daha Önce Olabilseydim
 
Celalettin İslamoğlu, bir ekmeğin arasında yarım kilo köfte yiyip yine doymayan bir obezite hastasıydı. Diyet yaptı verdiği kiloları fazlasıyla geri aldı. Hem maddi sıkıntılar, hem de obezite ameliyatında öldüğünü duyduğu kişiler sebebiyle, ameliyata yanaşmadı. 178 kiloya ulaşıp yatağa mahkum olunca, doktor araştırmaya başladı. Can Keçe'nin ameliyat ettiği hastalarla konuştu. Sonra doktorun kendisiyle... Ameliyat olalı bir yıl oldu. 78 kilo verdi. Hedefi 70 kiloya inmek. 'Vücut fonksiyonlarım normale döndü. İnsanlar bana acıyarak bakmıyor, topluma rahatlıkla girebiliyorum kendime güvenim arttı. Keşke bu ameliyatı daha önce olabilseydim ' diyor.
 
Obezite ölümcül sınırlara dayandı, vatandaş ameliyat olamıyor!
 
XXL Bir Topluma Döndük
 
TAKA: Obezitenin hem Türkiye hem Trabzon'da geldiği durum nedir?
 
CAN KEÇE: Türkiye'de yapılan istatistiklere bakıldığında; obezite oranı, erkeklerde yüzde 23 kadınlarda yüzde 25 civarında. Kadınlar biraz daha riskli. Yani her dört kişiden birisi obez! Ameliyat düzeyinde obezite fazlalığı da yüzde 20 düzeyinde. Yani her beş kişiden birinde de cerrahiye ihtiyaç duyuyoruz. Bu şu demek gerçekten XXL bir topluma döndük. Sadece Türkiye değil mesela Suudi Arabistan'da bu oran yüzde 47'lerde.Yani iki kişiden biri obez!
 
Hastalıkların Pençesine Düşüyor
 
TAKA: Ölümcül obezite diye bir kavram var. Ameliyat olanlar bu hastalar mı?


 
CAN KEÇE: Çok doğru. Obeziteyi sınıflandıracak olursak; vücut kitle indeksi ile bunu yapmak mümkün. Sadece, kiloya göre bir sınıflama yapamıyoruz. Kilonun metrekareye olan oranı önemli. Mesela 120 kilo vücut ağırlığı, sizin boyunuzda biri için ölümcül olabilecek bir boyutta iken, 2 metre 10 cm'lik bir basketçi için normal olabilir. Vücut kitle indeksi eğer 18 ile 25 arasında ise normal, 25'in üzerinde şişmanlamaya başlıyorsunuz,30 civarı şişman, 35'ten sonrası aşırı kilolu, 40'tan sonrası ölümcül kilo dediğimiz morbit obez guruba giriyor. Ölümcül kilo şu demek: hasta aşırı derecede aldığı kilodan dolayı vücut yağ oranının yüksekliğinden dolayı artık bir takım hastalıkların pençesine düşüyor.  Tansiyon, kalp, şeker diz eklem, damar, kadınlarda adet problemleri, erkeklerde cinsel problemlerden tutun da çok geniş bir yelpazede riskli bir duruma gebedir.  O yüzden bizim ameliyat ettiğimiz gurup morbit obezite dediğimiz ölümcül düzeyde kilo fazlalığı olan hastalar.
 
Hastalıktan sayılmıyor!

TAKA: Ameliyat olacak hasta, doktorunda asgari olarak ne aramalıdır. Neden ölümle sonuçlanan ameliyatlar var?
 
CAN KEÇE: Bu özel bir cerrahi, deneyimli bir ekip gerektiriyor. Kapalı yöntemle yapıyoruz ameliyatları. Dolayısıyla cerrahın iyi bir laparoskopik deneyimi olması lazım. Bağırsak, mide ameliyatlarından,  safra kesesi,  reflü cerrahisine kadar. Bu konuda deneyimli bir cerrah obezite cerrahisini de çok kolay bir şekilde öğreniyor ve bunu ilerletebiliyor. Temel laproskopiyi iyi bilmesi lazım. Bu işi düşünen cerrah arkadaşlara da önerilerim hep bu yönde oluyor. Dönem dönem burada kurslar düzenliyoruz.
 
Ordu,  Samsun, Giresun,  Rize'ye kadar kısımda. Ben eğitici cerrahım aynı zamanda. Öğrenmek isteyen cerrah arkadaşlara bu kurslarda biz nelere dikkat ediyoruz, nelere dikkat etmek gerekiyor, şeklinde bilgiler veriyorum. Bir kaç kurs devam ediyor bu. Hatta daha sonra kendi bölgelerinde bu ameliyatı yapmak istediklerinde de gidip, ameliyatlara beraber giriyoruz. Süreci problemsiz atlatıyoruz. Yapılan çalışmalar göstermiş ki; laparoskopik yapılan,  mide, bağırsak, kese ameliyatları obezite ameliyatından daha az riskli değil. Onlarda da ölümler oluyor, safra kesesi ameliyatı olup ölenler var. Ama medyaya bu şekilde yansımıyor.
 
Niçin biliyor musunuz, temel problem, safra kesini hastalık olarak görüyor toplum, obeziteyi görmüyor! Medya da obezite ameliyatındaki olumsuzlukları çok anormal bir durum olarak algılıyor, toplum da bunu böyle kabul ediyor. Halbuki diğer ameliyatlarda da ölümle sonuçlanan vakalar oluyor maalesef.  Riskleri aslında,  birbirinden çok uzak değil. Fakat, bu ameliyata özgü birtakım riskler var.
 
Ameliyatta Kaçak Testi Yapıyoruz
 
TAKA: Nedir bu riskler?
 
CAN KEÇE: Özellikle kaçak dediğimiz risk. Midenin çok büyük bir kısmını yüzde 80'lik kısmını boydan boya çıkartıyoruz.  Makinelerle de dikiyoruz.  Ameliyatta kaçak testi yapıyoruz ameliyattan çıktıktan sonra da iki kere daha yapıyoruz. Eğer testte sorun olmaz ise hastalara gıda başlıyoruz. Kaçak, tüm testlere rağmen mide içindeki sıvıların karnın içine kaçması dediğimiz bir durum. Ameliyattan 3-5 gün sonra bu durumla karşılaşma riski var. Ben daha güvenli olsun diye kaçağın en sık gözüktüğü periyotta hastaları hastanede tutuyorum. Genelde beşinci günde taburcu ediyorum.
 
Gezegendeki en iyi malzemeyi kullanıyorum!
 
TAKA: Kaçak olduğunda nasıl müdahale ediyorsunuz?
 
CAN KEÇE: Kaçağın vücuttaki belirtileriyle başlıyor iş.  Eğer çok gürültülü bir şekilde başlarsa tükrük salgılarının mide salgılarının karnın içine yayılması ile başlarsa çok tötü bir tabloda hasta böyle bir durumla karşı karşıya gelirse acil ameliyata alıyoruz. Ama genelde makinelerle ağızdan endoskopi ile girip, stend dediğimiz tüp yerleştirerek bu olayı yüzde 90 hastada ameliyatsız çözüyoruz. Ancak kaçağa erken müdahale etmek onla ilgili her türlü teçhizata sahip olmak gerekiyor.
 
Hastanın hayatını kurtarmakla mükellefiz!
 
TAKA: Hekim seçerken dikkat edilmesi gerekenler?
 
CAN KEÇE: Bir, hekimin deneyimi,  iki, hekimin çalıştığı hastanenin deneyimi. Altyapısı, yoğun bakımı   tomografisi, ultrasonu, var mı? Ultrason eşliğinde işlem yapılabiliyor mu. Endoskopi yapılırsa stent koyulabilir mi?  Tekrar acil ameliyat için gece yarısı olsa bile ekip var mı? Yani kurumsal büyük bir hastane bu anlamda çok önemli ve hekim ekiple mi çalışıyor. Biz burada operatör Dr. Kibar Çebi ile çalışıyoruz. 24 saat hizmet verebildiğimiz bir ekibimiz var. Obezite koordinatörümüz var hemşireler deneyimli. Hastaların bilmediği,  benim sizin vasıtanızla iletmek istediğim önemli bir kriter de kullanılan malzemeler. Medikal malzemelerin de boy boy, kalite kalite, fiyat farklılıkları var. Ben şuanda gezegendeki en iyi malzemeyi kullanıyorum. Mars'ta daha iyisi varsa bilemiyorum.  Ha ona rağmen kaçak olabilir mi? Olabilir! Hastalara bunları da anlatıyorum. En iyi malzemeyi kullansak da ne kadar deneyimli olsak da dünyada her yerde olabilecek komplikasyonlar, riskler var. Binde bir ila binde 5 hastada böyle bir risk var. Bu riski en aza indirmek için önlem almakla mükellefiz. Olduğu anda erken tanımakla, erken müdahale ile hastanın hayatını kurtarmakla mükellefiz!
 
Spor Yapmayanlar…
 
TAKA: Bu ameliyatlara rağmen kilo veremeyen hastaları nasıl açıklıyorsunuz?
 
CAN KEÇE: Ameliyata rağmen kilo veremeyen hastalar yüzde 20 civarında. Bunlar beş yıl içerisinde kilo alabiliyor.  Bu hastalar ciddi anlamda tatlı tüketen bunların bağımlıları olan hastalar. Midenin hacmini ne kadar küçültürseniz küçültün çikolatayı kaşıkla yemesine engel olamıyorsunuz. Hastanın ameliyat sonrası bu süreci götürüp götüremeyeceğini İyi bir psikiyatr, iyi bir davranış terapisti ile ameliyat öncesi analiz ediyoruz. Ameliyat sonrası psikolojik danışmanımız ve diyetisyenimiz onlara danışmanlık veriyor. Kilo veremeyen diğer bir gurup ise midenin iştah hormonlarının bulunduğu kısmının fazla bırakıldığı hastalar. Burada cerrahi teknik sorgulanabilir. Bir de spor yapmayanlar...
 
Bacak Bacak Üstüne Atabiliyor
 
TAKA: Duygusal açlık sebebiyle kilo alanlar var. Ameliyat sonrasında duygusal boşluğa yönelik neler yapıyorsunuz?
 
CAN KEÇE: Belki de en önemli soru bu. Ben bu zamana kadar çok röportaj yaptım. Hakikaten çok donanımlı gelmişsiniz. Araştırarak geldiğiniz için teşekkür ediyorum. Evet, bir boşluk var. Biz ameliyatla hastaların elinden oyuncağı alıyoruz. İstese de fazla yiyemiyor. Hastalar ilk altı ay çok mutlu oluyorlar. Kilo verdikçe toplumdan pozitif geri dönüşler alıyorlar. Bu motivasyon onları 8-9 ay götürüyor. Bacak bacak üstüne atabiliyor, ayakkabısını bağlayabiliyorlar.  Cinsel anlamda kendini çekici hissetmemek gibi bir sürü problemin yavaş yavaş ortadan kaybolduğunu gördükçe mutlulukları artıyor. Ancak, bu haz duygusunun yerini dolduracak bir şey de yapmak lazım. Ben hastalarıma hobi edinmelerini öneriyorum. Tiyatro, müzikle uğraşın spor yapın. 40 yaşından sonra insanlar neler neler öğreniyor!
 
Ölümle sonuçlanan bir durum yaşamadık!
 
TAKA: Trabzon'da bu cerrahiyi yapan iki kişiden biri siz misiniz?
 
CAN KEÇE: Özelde sadece ben yapıyorum. Devlette bizim kadar yoğun uğraşılmıyor. Obezite ameliyatlarında üçüncü yılım. Yaklaşık, 300- 400 civarında ameliyatım var. Ölümle sonuçlanan bir durum yaşamadık. Kaçak ve kanama hiç yaşamadık. Bunlar ilk üç komplikasyondur. Bir hastada midede hafif bir yapışmaya bağlı küçük bir revizyon yaptık. Bunu şuna bağlıyorum: Deneyim, kullanılan malzeme ve ekip ve hastayı doğru seçmek. Trabzon'da 10 yıldır ileri laparoskopik cerrahi uyguluyorum. 2 bin civarında laparoskopik ameliyat yapmışımdır. Onkolojik ve mide bağırsak ameliyatı. Safra kesesi ameliyatlarını da katarsak bu 2 bin 500'lere ulaşır.
 
4-5 Katı Kadar Fiyat Farkı
 
TAKA: Obezite olup da doktora ulaşamayan hastalar için ne söyleyeceksiniz?
 
CAN KEÇE: Obezite halk sağlığı problemi toplumsal bir problem. Sağlık Bakanlığı bu konuda çok aktif bir şekilde çalışıyor. Aile hekimlerinin bulunduğu merkezlerde obezite merkezleri de var. Buradaki temel problem şu. Biz özel hastanede yapıyoruz bu ameliyatları. Az evvel ne dedim. Gezegendeki en iyi malzemeyi kullanıyorum. Bunun bir maliyeti var.
 
Devlette çalışırken ben ihale komisyonunda da bulundum. Bir araba alınacak mesela şartnamede, tekerlek 4 tane, 1 tane yedek lastik, direksiyonu olacak vs... Çok düşük maliyetli bir araç ile son model bir aracı aynı şartnamede yarıştırıyorsunuz. Kamu yararı adına en ucuzu almakla mükellefiz. Ama ben bu kamu yararında emin değilim. Niçin? Çünkü en ucuz değil en iyisini almakla mükellef orada çalışan insanlar. Ben de bunun için çok mücadele verdim. Diyorum ki bu önemli bir ameliyat. Kanser ameliyatında mesela bağırsakları kesmişim birbirine dikeceğiz. Makina kullanıyoruz. Şartnamede ucuz olsun diye aldığınız makinede çok ciddi darlıklar olabiliyor. Halbuki,  bunun 4-5 katı kadar fiyat farkı olan uluslararası merkezlerde kullanılan malzemeyi almaya kalktığında diğer firmalar şikayet ediyor. Ucuz olmamıza rağmen bizden almadılar diye. Devlette böyle bir problem var.
 
Tavşana Kaç Tazıya Tut Demeyecek
 
TAKA: Özelde durum denir?
 
CAN KEÇE: Özelde böyle bir şey yok diyorum ki ben, gezegendeki en iyi malzemeyi istiyorum ama bunun bir maliyeti var. Hasta bu maliyetleri öder ise bu ameliyatları yapıyoruz. Kullanılan malzeme o yüzden çok önemli ama devletin hesaplamalarına baktığınızda tüm ameliyat için sizin kullandığınız malzemenin ancak iki tanesinin fiyatını devlet ödüyor. Burada devletin yapması gereken gerçek bir maliyet analizi yapıp, ameliyatın kabaca maliyetini belirlemek. Ben size söyleyeyim kabaca maliyetini. 10 bin lira. Devlet, 3 bin 380 lirasını karşılıyor. Devlette yapmaya kalkarsanız bu ameliyatı her ay 7 bin lira ameliyat başına zarar yazar. Özel sektör ne yapıyor, fark ücreti alıyor.
 
Devletin yapması gereken bunun gerçek değerini söylemek. Tavşana kaç tazıya tut demeyecek. Bize diyor ki' ben buna 3 bin 300 lira veririm ama maliyeti o değil. Tekrar kullanıyorsunuz bu sefer bazı ürünü. O zaman da diyor ki; 'tekrar niye kullanıyorsun! ' Maliyeti hadi diyelim 8 bin lira olsun! 8 bin liralık ameliyata, 3 bin 300 lira vererek ne yapılıyor biliyor musunuz? Maddi gücü olan insanlar, gerçekten dişinden tırnağından ayırarak ameliyat oluyorlar. Halbuki reel değerini devlet bize ödese biz de bu kadar fark ücreti almayız. O zaman, hastanın hekime ulaşma oranı artar. Ben demiyorum ki bir ameliyata devlet 20 bin lira ödesin. Bana dese ki evet bu ameliyatın maliyeti 10 bin lira siz de fark ücreti olarak 2 bin lira alın, insanlar bu ameliyatı olur.
NEZİHA ÇAKIROĞLU