Süleyman Hacısalioğlu, işlettiği Süleyman Restoran’ı büyütebilmesinin en büyük nedenini açıkladı. Hacısalihoğlu, “Biz müessesemizi işletme değil, evimiz olarak gördük. Müşterilerimiz de aile dostumuz, ailemiz gibi karşıladık. Bizi marka yapan buydu” dedi
 
Trabzon’un bir dönemine damga vuran isimlerden biri olan Süleyman Hacısalioğlu, hakkındaki bilinmeyenleri, anılarını, iş hayatını TAKA’ya anlattı. Akçaabat’taki Sebat restoranla başladı, restoran hayatını ‘SÜLEYMAN’la devam ettirdi. Yıllarca sosyal ve eğlence dünyasında dimdik durdu, ‘Süleyman’ ismini marka haline getirdi.
 
Hacısalioğlu, O dönem yaşadıklarından, bugünlerine, Süleyman Restoran’ın neden kapandığına kadar her şeyi samimi bir şekilde açıkladı. Trabzonspor yönetimiyle ilgili de konuşan Hacısalihoğlu, bu süreçten sonra başkan olarak görmek istediği ismi de açık yüreklilikle dile getirdi. Eski arkadaşlarını ve yaşadıklarını da unutmayan Hacısalihoğlu, röportaj sırasında kah güldü, kah duygulandı. İşte o röportaj:


 
O Dönemler Hareketli Hayatı Seviyordum
 
TAKA: Sayın Hacısalihoğlu bize çocukluğunuzu ve gençliğinizi anlatır mısınız?
 
HACISALİHOĞLU: 1953 yılında Trabzon’un Akçaabat ilçesinde doğdum. Çocuk yaşta, orta okuldan sonra babam ufak tefek dükkan açtı bize. O zaman ‘Büfe’ deniliyordu. Babamın açtığı dükkan da biraz çalıştıktan sonra, askerlik dönemim geldi ve askere gittim. Askerden döndükten sonra, bir oto parçacı dükkanı açtım. O zaman bu tarz dükkanlar revaçtaydı. Daha sonra 1977 yılında Tütünspor’a başkan oldum. Bir dönem başkanlık yaptıktan sonra bu kez de Sebatspor’a yönetici oldum. Orada yöneticilik yaptıktan sonra da Sebat restoranı aldım.  Biraz daha hareketli hayatı sevdiğim için… Gece kulübümüz vardı babamın işlettiği, orada işleri devraldım. Bir müddet gece kulübü işlettim. Daha sonra Sebat restoran dayımın eniştesinindi, hem de sevdiğim bir insandı arkadaşlığımız vardı, Sebat Restoran ondaydı bana ‘gel ortak ol’ dedi orada ortaklıkla başladım.

 
Sebat Restoranda İyi Bir İz Bıraktık
 
Güzel bir revizyonla birlikte ses getirdi. O zamanın şartlarına göre çok iyi bir dekorla bu işe girmiştim. Üst seviyede misafirleri ağırlıyorduk. Baya tuttu daha sonra ortağımdan ayrılmak durumda kaldım. Daha sonra ‘Süleyman Restoranı’ sağ olsun, o dönemin belediye başkanı Orhan Karakullukçu bana ‘tercihen’ verdi ‘Süleyman Restoran’ı Sebat Restoranda iyi bir iz bırakmış olmalıyız ki eşimiz dostumuz bizi Süleyman restoranı açtığımız da yalnız bırakmadı. Yeni bir restoran açmamı da yine çevremdeki arkadaşlarım ve o dönem Sebat restorandan misafirlerimiz çok istedi. 

 
Orhan Ağabeye Sormadan İsmimi Verdim
 
O zaman Trabzon Belediyesi 100’üncü yıl parkını yapmıştı. Orada restoranı açarken Orhan ağabeye (Dönemin Trabzon Belediye Başkanı Orhan Karakullukçu) sormadan kendi ismimi vermiştim restorana. Biraz Orhan ağabey buruk davrandı bana ama daha sonra teşekkür etmişti. O dönem baya iyi geçti. Hep ilkleri yaptığım için o dönemde çok revaçtaydı restoranım. Çok nezihti, o dönemin aile ortamını oluşturmuştuk ve birçok aileyi Süleyman restoranda ağırlıyorduk.
 
Disiplin Benim İçin Çok Önemliydi
 
TAKA: O dönemin ardından ‘Süleyman’ markası ortaya çıktı, markanızı nasıl korudunuz? Şuan bu işi yapanlara ne tavsiyelerde bulunursunuz?
 
HACISALİHOĞLU: Çok önem verdik, titizliğe ve iş disiplinine. Çalışanlarımıza ve gelen misafirlerimizin üzerine titrerdik. Şuan bu işi yapan kardeşlerim öncelikle eğitimli insanları çalıştırmaları gerekiyor. Bu işten anlayan insanlarla yola çıkılması gerektiğini düşünüyorum. Yoksa 10 tane masa 20 tane sandalye alıp da, sadece mutfağını düşünen bir yapı, titiz olmayan bir iş yeri kesinlikle başarılı olamaz. Temizlik her şeyden önce geliyor.


 
Sayısı Bir Elin Parmağını Geçmez
 
TAKA: Peki bu dönemde, Trabzon’daki ‘restoran’ kültürünü beğeniyor musunuz?
 
HACISALİHOĞLU: Trabzon’da gerçekten restoran kültürünü devam ettiren restoran sayısı bir elin 5 parmağını geçmeyecek seviyede. Öyle ağırlığını ve damgasını vuran bir restoran yok. Bizden sonra ağırlığını koyan, kendini gösteren bir restoran göremedim. Bunun en büyük sebebinin de gerekli kadroların oluşturulamamasına bağlıyorum. Kadro kuramıyorlar. Kadroyu da mutfaktan yetişen çalışanlarla kurmak gerekiyor, garsonu, komisi, aşçısı, bulaşıkçısı, bu tamamen bir ekip işi olmalı. Şuan ne yazık ki hep derleme-toplama ekiple yola çıkıyorlar. Kimi görüyorsalar ‘al-gel, garson yap’ bu şekilde olmaz.

 
Çalışanlarımla Aile Gibiydik
 
TAKA: Süleyman Hacısalioğlu, en altı kademede çalışan işçisiyle de ilgilenir miydi?
 
HACISALİHOĞLU: Tabi, direk ben muhatap olurdum. Özellikle ilk yıllarımızda kesinlikle bir sorunu varsa çalışanımın kendim ilgilenirdim. İlerleyen yıllarda iş hacmi genişleyince bir müdür kademesi oluşturduk ama yine de ben bire bir müdahil olduğum ilgilendiğim bir çok çalışanım vardı. Sadece benim uzanamadığım yerlerde şefim ve müdürüm bana yardımcı olurdu. 

 
İşin İçinde Hep Oldum
 
Dolayısıyla yine işin içinde olurdum ve samimi bir şekilde bir aile ortamında nasıl yönetiliyorsa, öyle yönettik. Trabzon’da bu tip işletmeler çok zor işletmelerdir. Trabzon’da işletmenize gelen misafirlerinize güven verebilmek, aileyi koruyabilmek, burada en önemli şey ailenin geldiği yerde ‘o aileyi rahat ettirebilmektir.’ Ailenin rahat etmediği bir yer bana göre müessese değildir bana göre.
 
Uyum İçerisinde Çalıştık
 
TAKA: Trabzonspor’da yöneticilik yaptığınız bir döneminiz var. O dönemi bize anlatabilir misiniz?
 
HACISALİHOĞLU: O dönem 1992 yıllarına rast geliyor. Mehmet Ali Yılmaz’ın, Hayrettin Hacısalioğlu gibi isimlerin olduğu yıllara rast geliyordu. Gayet iyi bir ahenkle yöneticilik yaptık uyum içerisinde çalıştık. Hiçbir çatlak ses olmadı bizim yönetimlerimizde. Bir ağabey-kardeş ilişkisi kurduk öncelikle, futbolcularımız da buna dahil. Güzel bir dönemdi bizim için.


 
Önce Verdiği Sözleri Tutmalı
 
TAKA: Peki şuan ki Trabzonspor yönetimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Mevcut başkan Muharrem Usta bu süreçte ne yapmalı.
 
HACISALİHOĞLU: Şuan ki yönetim çok kopuk, yok gibi bir şey diyebiliriz. Başkan Muharrem Usta’nın öncelikle verdiği sözleri tutması gerekiyor. Ondan sonra birleştirici olması gerekiyor, Trabzon’da kalması gerekiyor. Her şeyden haberdar olması gerekiyor. Telefondan gelen bilgilerle yöneticilik ve başkanlık olmaz. Trabzonspor telefonla yönetilecek bir kulüp değildir. İstanbul’da dursa bile sık sık şehre gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Çoğu zamanını burada geçirmeli ve şehirle iç içe olmalı.
 
Gönlümdeki Başkan Hayrettin Hacısalioğlu’dur
 
TAKA: Süleyman Hacısalioğlu, Trabzonspor Başkanı olarak kimi görmek ister.
 
HACISALİHOĞLU: Trabzonspor başkanı olarak aklı olan, futbolun içinde olan biri olmasını isterim. Hele şuan ki durum da başkanlık çok daha kolay olabilir. Çünkü şuan ki hükümet de dahil olmak üzere kulüplere bir çok imkanlar sağlanıyor. Trabzonspor’u futbolu bilen bir kişi rahatlıkla yönetebilir. Gönlümden geçen isimde tabii ki Hayrettin Hacısalioğlu’dur.
 
Emekliliğimi Yaşıyorum
 
TAKA: Önümüzdeki süreçlerde sizin de yakın olduğunuz bir isim, Trabzonspor başkanlığına aday olursa, size de davet gelirse, yönetiminin içinde yer alır mısınız?
 
HACISALİOĞLU: Yok biz zamanımızı geçirdik, şimdi emekliliğimizi yaşıyoruz. Ancak dışardan desteğimizi veririz. Maddi ve manevi üzerimize düşen ne varsa Trabzonspor’umuza gerekli desteği vermeye hazır oluruz. Şuan da yönetim de genç isimlerin daha ağırlıklı olarak yer almasını isterim. Koltuğa hiçbir dönem yapışmayacaksın, geriden gelenlerin önünü açacaksın.
 
TAKA: Süleyman restoran nasıl marka oldu. O dönemler nasıl geçti. Zor muydu?
 
Her Babayiğit Bu İşi Yapamaz
 
Hacısalihoğlu: Tabii, ki zordu. Hele ki gece hayatıyla ilgili bir iş yapıyorsanız oldukça zor diyebilirim. Bizim dönemimizde de bu böyleydi. Hiçbir zaman kolay olacağını da düşünmüyorum. Birçok zorlukla karşılaşmıştık. Biz bu zorluklarla mücadele etmeyi başardık ve başa çıktığımızı düşünüyorum. Gerçekten bunu yaptığımıza inanıyorum. Öncelikle restoranın huzuru bozulmaması için ısrarcı olduk, taviz vermedik, taviz vermediğimiz içinde başarılı olduk. Ancak hayli zorlandığımız dönemlerde vardı. Her babayiğit bu işi yapamaz.

Rıfat’ın Elinden Uçağı Zor Aldık
 
TAKA: Süleyman Hacısalihoğlu, Hüsnü Hayali, rahmetli Rıfat Güney bir ekibiniz vardı. Zaman zaman da özel uçakla günü birlik seyahatler yapardınız bir anınız var mıdır?
 
HACISALİHOĞLU: Gün geçmezdi ki bir şey yapmayalım. Bir gün Romanya’da maç vardı. Ünal Karaman’ın 2 gol attığı 3-1 yendiğimiz maç. Restoranda oturuyoruz, Maça da 2 gün var. Bende Rıfat’a dedim ki, ‘Maça gidelim’ tamamen laf olsun diye… Rıfat da bana ‘Tamam’ dedi, rahmetli Orhan Kaynar ve diğer arkadaşlarımızı da arayarak onlarla birlikte pasaportlarımızı ayarladıktan sonra Rıfat’ın özel uçağına bindik ve Roman’ya ya doğru yola çıktık. Uçak havadayken, Rıfat oturduğumuz yerden kalktı. Bende lavaboya gitmiştir diye düşünürken o sırada uçak hafif bir sarsıntı yaşadı. Rıfat’ın o dönem bir müdür vardı ‘Jet Cemil’ o oturduğumuz yere geldi ve bize dedi ki ‘Rıfat uçağı sürüyor’ tabii biz önce şaşırdık sonra hemen kokpite geçtik. Rıfat’ı gördüğümde pilotları kenara almış, kulaklığı kulağına takmış uçağı sürüyordu. O sırada bende çok korkmuştum (gülüyor) zorla uçağı Rıfat’ın elinden almıştık. Romaya’da sağ salim inmiştik. Unutamayacağımız anılarımızdan biri de budur.
 
İş Yerimiz Fabrika Gibiydi
 
TAKA: Kaliteli restorantlar azaldı, Sebebi ekonomik mi, siyasi mi?
 
HACISALİHOĞLU: Sebebi tamamen siyasidir, benim kapatmamın sebebi de siyasidir. Yani bu dönemin iktidarı alkole çok pozitif bakmadığından dolayı bu tip müessesler yaşamadı. Eskiden bütün bakanların yemekli toplantılarını bizim restoranımızda yapardık, siyasetçilerimizi ağırlardık. İktidar değişince ve yeni hükümet alkole pozitif bakmayınca toplu yemekler ve toplantılar köftecilere kaydı. Dolayısıyla içkili yerler tercih edilmedi ve işletmeler zor durumda kaldı. Düşünceleri bu şekilde olabilir saygı duyuyorum ancak biz 70 personelle çalışan bir iş yeriydik, bugün fabrika neredeyse o personelle çalışmıyor. Onun için tabii ki siyasi etkisi çok.
 
Markayı Devretmeyi Düşünmüyorum
 
TAKA: Süleyman markasını devretmediniz. Ancak mütevazi yaşama çekildiniz mutlu musunuz?
 
HACISALİHOĞLU: Şuan için Süleyman markasını devretmeyi de düşünmüyorum, çünkü altından kalkacak kimseyi göremiyorum. Mütevazi yaşamımda çok mutluyum ve çok huzurluyum. Artık kendi kendimle uğraşıyorum. Ancak restoranımı kapatırken çok üzüldüğümü ve bir burukluk olduğunu söylemeden geçemem. 40 senenin emeği vardı ve mesai arkadaşımızdan ayrılıyorduk. Orada edindiğim dostluklarım bugün hala devam ediyor. Her gittiğim yerde ya garsonum vardır yada benle çalışan bir usta vardır. Bu durumu sadece Trabzon’da değil Ankara’da, İstanbul’da da yaşıyorum.
Furkan YİĞİT