Dünyadaki uluslararası göçmen sayısının 2017 yılı itibarıyla 258 milyon olduğunu, 2018 sonu itibarıyla da zorla yerinden edilmiş insan sayısının 70,8 milyona ulaştığını belirten Soylu, "Bu rakam son 9 yılda yüzde 63 oranında artarak bu seviyeye gelmiş durumdadır. Zorla yerinden edilmiş insanların 29,4 milyonu ülkeler arası yer değiştirmiş insanlardır. Türkiye'deki 3,6 milyon Suriyelinin bu rakama dahil olduğunu da dikkate alırsak, bu küresel meselede nasıl bir pozisyonda olduğumuz daha net anlaşılabilir." ifadelerini kullandı.
 
Soylu, dünyadaki her 5 mülteciden 4'ünün, göçün yapıldığı kaynak ülkelere coğrafi olarak yakın ülkelerde yaşadığına dikkati çekti. Gelişmiş ülkelerin, dünyadaki mültecilerin sadece yüzde 16'sını ağırladığını aktaran Soylu, şöyle devam etti:
 
"Günlük hayatımızda göç konusuna temas ettiğimizde basında veya sosyal medyada bu konuyla ilgili yazılanları ve söylenenleri değerlendirirken, bu konuyu bir iç siyaset meselesi olarak değil, bizim dışımızda gelişen ancak coğrafi ve sosyal konumumuz sebebiyle diğer ülkelerden daha yoğun şekilde temas ettiğimiz küresel bir mesele olarak görmek ve bunu böyle anlamak gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Ne yazık ki bu meselenin en başından beri, sayısını hatırlayamadığımız konuşmalar ve son derece şeffaf bir bilgilendirme yapmamıza rağmen göçü bir iç siyaset malzemesi haline getirmeye çalışan, buradan siyasi bir pozisyon elde etmeye hatta bunun için sokakları hareketlendirmeye ve buradan Türkiye'yi zaafa uğratmaya çalışan bir anlayışla gün geçtikçe daha fazla karşılaşıyoruz. Esasen Türkiye'de sağduyulu olunması gereken konularda ilkeli bir duruş sergilemekte zorlanan bir anlayışı da maalesef son dönemde sıklıkla görüyoruz."
 
"Bazı siyasi yapılar alenen teröre destek veriyor"
 
Soylu, teröre karşı ülkelerin göstermesi gereken tepkilerin, bununla mücadelenin prensiplerinin ortada olduğunu dile getirdi. Bugün bazı siyasi yapıların alenen teröre destek verdiğini, terörle ilişkilerini ve simbiyotik bağlarını inkar dahi etmediğini vurgulayan Soylu, bazılarının da bunlara moral verip propagandasını yaptığını, siyasi destek sağladığını anlattı. Soylu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Göç siyaset için manipüle edilecek, bir manipüle aracı olarak kullanılacak; teröre müzahir yapılar, siyaset için maskelenecek; bununla ilgili hukuk süreçleri, muhalefet yapma adına itibarsızlaştırılacak; terör konusunda dünyadaki hukuk normları, uluslararası prensipler, uygulamalar, bu noktada görmezden gelinecek. Türkiye, bütün bunlara rağmen hem göçte hem de terörle mücadelesinde hukuku, insanlığı ve ilkeselliği öncelemesine rağmen kamu düzenini, insan canını, malını korumaya çalışmasına rağmen, mazluma el uzatmasına rağmen eleştirilecek, suçlanacak, sağa sola şikayet edilecek. Bu, adil değildir, hakkaniyetli bir değerlendirme değildir."
 
"Koşa koşa savunmaya gitti"
 
Bakan Soylu, Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediye başkanlarını, terörle iltisakı ve devam eden kovuşturmaları nedeniyle, anayasa ve kanunlardan kaynaklanan yetki ve sorumluluklara dayanarak görevden aldıklarını anımsattı. Bu kişilerden birinin önceki dönemde de görevden uzaklaştırıldığına değinen Soylu, "Suçlu bulundu, sağlık bahanesiyle hapisten çıkmıştı. Devlete meydan okur gibi tekrar aday gösterilmişti. Biz, bu üçünü görevden aldık. Türkiye'nin en büyük şehrinin yeni seçilmiş belediye başkanı (İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu), koşa koşa savunmaya gitti. Adamların kendisi 'Bizim PKK ile ilgimiz yok' demedi bugüne kadar." diye konuştu.
 
"Kimse kusura bakmasın"
 
Soylu, PKK'ya müzahir siyasi partinin kazandığı belediye sayısının 2009'daki yerel seçimde 98, 2014'te 103 ve 2019'da 59 olduğuna işaret ederek, bu rakamların terör ortadan kalktığında bölgedeki vatandaşların demokratik tercihlerini çok net ortaya koyabileceğini gösterdiğini belirtti.

Bakan Soylu, şöyle konuştu: "Şimdi bunu tersine çevirmek, bu bölgelerdeki, ülkemizdeki huzuru bertaraf etmek sana mı kaldı? Kimse kusura bakmasın. Bugün Diyarbakır'da halay çekenlerin, evlatlarımız şehit edilirken, o eylemler yapılırken gıkları çıkmadı. 'Belediyenin kepçesinin terör eyleminde ne işi var?' diye bir kişiden bir söz duymadık. Ne zaman ki o eylemlerden sonra iş makinelerini PKK'nın emrine veren o belediyeleri görevden aldık, Türkiye'nin en batısından, İzmir'den kalktılar, koşa koşa 'geçmiş olsun'a gittiler, şimdi de aynısını yapıyorlar. Maşallah hakim de kanun da etik de bakan da onlar. Her şeyin doğrusunu bilen de onlar."
 
Atatürk fotoğrafı üzerinden terör örgütünün uzantılarının maskelendiğini vurgulayan Soylu, "Buna ses çıkarmayanlara yazıklar olsun. Buna ses çıkarmayanlara söylüyorum, ay yıldızlı bayrağı Diyarbakır Belediyesi ve diğer belediyelerden çıkarırken içiniz rahattı değil mi? Şimdi gönlünüz, bir terör örgütü müzahirlerine Atatürk tablosunu verirken rahat. Atatürk'ün her türlü istismar edildiği ortamı gördük bu ülkede ama terör örgütü üzerinden istismar edildiğine de şimdi rastladık. Yazıklar olsun." değerlendirmesinde bulundu. Soylu, Türkiye'de aklı karışık bir devlet olmadığını dile getirdi. Teröre verilen desteğe dikkati çeken Soylu, şu değerlendirmelerde bulundu: "Yıllardır terörden acı çeken insanlar dururken terörist cenazelerinde, mezarlarında yas tutan adamlara böylesine bir destek, milletimizin de bizim de gönlümüzü acıtır. Kim siyaset yapmak istiyorsa en demokratik şekilde, istediği yerde, istediği kadar yapsın, yapıyor zaten ama artık siyasette biraz izan, biraz duruş istemek hepimizin hakkıdır. Kandil'in atadığı 'eş başkan' dedikleri kayyumlara, şehit yakınını işten atıp terörist yakınını işe alanlara, terörist cenazesine gidip gözyaşı dökenlere, Türk bayrağına tahammül edemeyenlere karşı bizim duruşumuz nettir ve buradan geri adım atmamız söz konusu değildir."
 
 "O videoyu çekenleri bulur, gereğini yaparız"
 
İdlib'de yaşananlara değinen Soylu, "Neyle karşı karşıya kaldığımızı biliyoruz." ifadesini kullandı.
 
Suriyelilere ilişkin provokatif çalışmalar yapıldığını vurgulayan Soylu, şunları anlattı: "Bir televizyon röportaj yapıyor, Suriyeli kılığında bir meczup, orada o röportajda kendisinin devletten daha fazla maaş beklediğini, hastanelerde VIP hizmet beklediğini, Türkiye'de böyle hizmetlerin olması gerektiğini tam da provokatif bir şekilde anlatıyor. Hemen bir başka videoda aynı kişi, yine kendi ülkemizin vatandaşı gibi bu sefer Suriyelilere karşı başka bir tiyatral sahneyi gerçekleştiriyor. Nasıl bir tertiple karşı karşıya olduğumuzu ifade ediyorum. Biz o videoda oynayanları da o videoyu çekenleri bulur, gereğini yaparız. Bu milletin huzuruyla da kimsenin oynamasına, kimseyi tahrik etmesine, provoke etmesine de müsaade etmeyiz. Bizim buna karşı en büyük gücümüz, milletimizin feraseti ve Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde hükümet olarak ortaya koyduğumuz gayret, samimiyet, açıklık ve şeffaflıktır."

Editör: TE Bilisim