Divan Kurulu Başkanı Ali Sürmen’in açış konuşmasından sonra yönetim adına çalışma raporunu Asbaşkan Hayrettin Hacısalihoğlu kürsü alarak anlattı.
Yönetimin idari anlamdaki şeffaf olma anlayışı divan üyelerinin çoğunun bildiği konuları anlamada hiç zorluk çekmedi.
İkindi namazı müteakiben katılınması gereken cenaze dolayısıyla Sayın Başkanın söz alması öne alınarak kürsüye geldi.
Geçmiş yönetimin bıraktığı enkazı ve de kulübün ekonomik durumunu onunla birlikte lisans çıkartmadaki zorluğa kadar çekilen sıkıntılar anlaşılır dille anlatırken kulübü bu hale getirenden yasalar önünde hesap sorulacağından söz etti.
Oysaki giden başkan kulübü ihanetle suçlayıp işine son verdiği iki çalışana yükleyerek işin içinden çıkmıştı.
Allah’ın sopası yok, bu iki çalışan yasalar önünde aklanırken kendisinin ne ile karşılaşacağını doğrusu herkes gibi ben de merak ediyorum.
Bu arada Sayın Başkanın konuşmasının içinde Aralık ayında yapılacak toplantıya da dikkat çekerek oluşan spekülasyonlardan şikâyet etti.
Özellikle yorgunluk bahane edilerek aday olunmayacağı sözüne tepki göstererek ‘altı ayda yoruldum’ diyenin kulübün kapısından içeri girmemesini önerdi.
Böylece aday olacağını genel kurul uygun görürse göreve devam edeciğini açıkça söylemiş oldu. Kulübün ekonomik olarak krizde olduğu bu koşulda çektiği sıkıntıları yok sayarak elini taşın altına cesurca koymaya devam etmek istemesi takdir edilecek bir durumdur.
Kendi adıma kendini ve de arkadaşlarını kutluyorum.
Yönetimle ilgili ikişerli diyebileceğim guruplar halinde konuşulan Asbaşkanın devam edip etmeyeceği konusu.
Bu konuda çok farklı görüşler dillendirilirken ‘aman gel sensiz olmaz’ dedirtmek istiyor diyenler gibi, ‘yeni anlayışla başarılı adımlar attınız devamında olmalısın’ diyen de var.
Yönetim içinde ne olup bittiğini bilmeden kişisel görüşümü paylaşmak isterim.
İçeride bazı sorunlar olsa da tecrübenle onları çözmek sana düşer.
Kulübün ekonomisine katkı yapmıyor olsan da var olan ekonomiyi kulüp menfaatlerine göre koruyup kollamak maddi katkı yapanlardan çok daha önemli olduğunu hepimiz biliyoruz.
Sen de onun için varsın, dolayısıyla ayrılma hakkını kendinde bulmamalısın.
Kaldı ki Trabzon’un bu konudaki genel yapısını bilen biri olarak bundan önce yaptığın görevlerde camiadan bu denli destek aldığını hatırlamıyorum.
Bu da seni onlara karşı borçlu kılar.
Elbette takdir sana aittir.
Ancak sen de ben de çok iyi biliriz ki Trabzonspor takımı sporcuya, kulüp de kişiye endeksli olmayacak kadar büyüktür.
Maça gelince;
Özetle söylemek gerekirse Ünal hoca Burak ve de Rodallga’yı daha verimli birlikte oynatmanın formülünü bulup onu takımına ezberletmelidir.
Bunun için kenar ortalara mı ağırlık verilmeli yoksa orta saha ile forvet arkası ile köprümü kurulmalı ya da her ne ise iki forveti besleyecek taktiği bulup ısrarla onun üzerinde durmalıdır.
Bu oyun şekli ile her iki forvet çok daha verimli olacağı gibi takım da bir kademe daha atlamış olacak. Bu da bizi en iddialı duruma getirecektir.
Aksi halde inişli çıkışlı maçlara devam ederiz.
İyi haftalar.

ÖZEL NOT: Sevgili okurlar son yıllarda kulübümüzün masada gücünün kırılması hakemlere aleyhimize karar verme rahatlığı getirdi. Bunu bize alıştırmaya çalışırlarken bir adım daha ileri giderek sözüm ona Trabzonspor adıyla yorum yapanları da kendi istedikleri gibi yorum yapma durumuna getirdiler. Olcay Çakır’ın Burak’a yapılan penaltıdan sonra maç bitimine kadar sessiz kalmasını, Trabzonsporlu olarak nasıl anlamamız gerekir. Eğer oradan kazandığınız gelir Trabzonsporluluğunuzun önüne geçiyorsa yapılacak iş ben yorumcuyum deyip işinize devam ederken aynı anda Trabzonspor’u kullanmaktan vazgeçtiğinizi de açıkça söylemektir. O durumda engin bilgilerinizle yorumculuğa devam edip etmeyeceğinizi hep birlikte görmüş oluruz. Ya da aslanlar gibi haklı davamızda yanımızda olduğunuzu söz ve eylemle göstermeliniz. Tercih sizin.