Geçen haftaki yazımın son bölümünde ‘Eğer sisteminiz yok ise inişli çıkışlı maçlar oynayan bir takım olmaktan kurtulamazsınız.’ İlave olarak da ‘Başakşehir maçından alacağımız ders ile bu yenilgiyi lehimize çevirebiliriz’ diye yazmıştım.
 
Sevindirici olan (Sivas her ne kadar geçen yıla oranla bir hayli güç kaybetmiş olsa da) ikinci maçımızda ilk yarım saatte oynanan futbol ile çıkış maçı oynamaya başlamış olmamızdır.
Görüldü ki eldeki kadroda eksikler olmasına rağmen (çıkan on bir ve değişenlerle birlikte) ilk yarım saate ki oyuna bakıldığında oyuncu kalitesi hiç de yabana atılacak bir kalite değildir.
Bu genel kanaat olduğuna göre hocanın ve de takımın yapması gereken tüm çıplaklığı ile gün yüzüne çıkmış oluyor.
 
O da ilk yarım saatte oynanan futbolu maçın tamamına taşımak.
Sezon başı olması münasebeti ile takımın ağır idmanlardan çıkmış olması kabul edilse de en kısa sürede bu mazeret ortadan kaldırılmalıdır.
 
Ünal hoca ve talebelerine yönetim ve de taraftar tam destek ve süre tanırsa ki başka seçeneğimiz yok çıkış maçlarımızın artarak devam edeceğini düşünüyorum.
 
Kısaca oynanan oyun için de görüşlerimi yazıp yazıyı sonlandırayım.
 
Sevgili okurlar bana göre ilk yarım saatte Sosa ‘ben ölmedim hala buradayım’ dedirtti.
Olcay ve Abdülkadir’in müdafaalarına maç boyu verdikleri katkı görülmeye değerdi.
Atılan gollerin getirdiği moralle görevini yapmayan olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bu yarının tek yanlışı 3-0 önde iken yedi kişi ile hücuma kalkıp kontradan yediğimiz gol oldu.
 
İkinci yarı rakip üzerimize gelince yine bir Alanya maçı sendromu yaşar mıyız diye aklımızdan geçmiş olsa da geriye yaslanarak yaptığımız müdafaa ile rakibe gol şansı vermeyerek maçı ilk devrede ki skor ile bitirmeyi başardık.
 
İkinci yarının önemli bir yanlışı de Yusuf’un oyundan çok erken alınmış olması idi.
Genç futbolcular kolay demoralize olacağını düşünerek bu hassasiyetlerine dikkat etmek hocanın görevi olmalıdır.
 
Burak’a gelince o da gol ile dönememiş olsa da ofsaytları ile yine kendini göstermiş oldu.
İyi haftalar.