İnsanları bir araya getiren her sosyal etkinlikte, söz mutlaka Karadeniz’e ve doğal olarak ta Trabzonspor’a gelmektedir. Bu insanlar ata topraklarına olan özlemlerini Trabzonspor ile gidermektedirler. Trabzon’dan 40 sene önce Sakarya’ya göç etmiş iki Trabzonspor aşığı ile yapmış olduğum söyleyişi sizinle paylaşmak istedim. Trabzonspor’a, Trabzon dışında yaşayanların bakış açısının nasıl olduğunun bilinmesini istedim.
               
Halil Kotan; Trabzonspor bizim üst kimliğimizin tanımıdır. Bu takımın başarısı ya da başarısızlığı bizleri derinden etkilemektedir. Bizleri böylesine derinden etkileyen, hayatımızın akışına bu kadar etki eden bir takımın başarılı olması için herkesin üzerine düşeni yapmasını arzu etmekteyim. Trabzonsporsuz bir hayat düşünemiyorum
 
Bu yıl takım ikinci ya da üçüncü olursa şampiyon olmuş gibi mutlu olacağım, çünkü yeni bir yapılanma sürecine girildiği söylenerek sezona başlandı ve doğru işlerin yapıldığını düşünüyorum. Son iki maçta ki oyun bana o eski yıllardaki fırtına Trabzonspor’u anımsattı ve ileriye umutlu bakmama sebep oldu. Bu takımın yıldız transfere ihtiyacı yok, altyapıda Trabzonspor’u ileriye taşıyacak oyuncuların olduğuna inanıyorum. Eskiden Ajax ve Trabzonspor bu konuda çok iyi idiler ama ne olduysa altyapıdan yeterli oyuncu gelmez oldu. Dışarıdan alınan oyuncuların takıma aidiyet duygusu ile bağlanması başarı için yeterli olacaktır. Tabi 2010-2011 sezonunda olduğu gibi sahadaki emeklerin birileri tarafından gasp edilmemesi gerekir. Bundan önce de birçok şampiyonluğumuz elimizden alınmıştır. Asıl acı olan durum ise, şampiyonluklarımız çalınırken, camianın tepkisiz ve sessiz kalmasıdır. Trabzonluyum diyen herkesin takıma, kulübe, şehre sahip çıkması gerekirken, yönetim ve başkanlar yalnız bırakılmıştır.
 
Selahattin Likos; Trabzonspor bizim için bir kimliktir, olmazsa olmazımızdır. Trabzonsporsuz bir hayat herhalde tadı tuzu olmayan bir yemeğe benzerdi.
Bu yıl takımdan beklentilerimiz düşüktü ama gelinen noktada ümitlerimiz artmış ve beklentilerimiz yükselmiştir. Takım otuz dört yıldır şampiyon olamıyor, ama kimse bunun nedenini irdelemiyor. Bu otuz dört yıl içersinde elde edilen ama resmi olarak tescillenmeyen şampiyonluklarımız var. Trabzonspor’un önü kesilmeseydi eminim ki en az 6 şampiyonluk daha kazanırdı. 2010-2011 de eğer Fenerbahçe şampiyon oldu ise, şampiyonlar ligine Trabzonspor neden gitti, yok eğer Trabzonspor şampiyon oldu ise kupa neden hala Fenerbahçe’nin müzesinde. Bu karışıklığın ve adaletsizliğin giderilmesi gerekmektedir. Ortada çok ilginç bir durum var ve ben bu duruma bir anlam veremiyorum. Milyonlarca Trabzonspor taraftarı, hak ettiği şampiyonluğu elinden alındığı için kahrından ölürken, bu kulübün bir yerlere getirdiği, makam mevki sahibi yaptığı insanların vurdumduymaz tavırları ve sessiz kalarak adalet arayışında kulübü yalnız bırakmaları inanılır gibi değil.
 
TFF başkanı Yıldırım Demirören, seçimi kazanırsam Trabzonspor’un kupasını vereceğim dedi ama seçildikten sonra konu kapandı. UEFA CAS Trabzonspor’u haklı bulmasına rağmen, Türkiye’deki adalet sistemi tam tersine kararlar vererek bilere yaşanabilecek en büyük acıları yaşattılar. Biz diğer takım taraftarları gibi değiliz, Trabzonspor bizim için bir takımdan ötesidir, bir aşktır.
 
Trabzonspor’un kurtuluşunun altyapıda olduğuna inananlardanım. Söyle bir dünya liglerine bakın, inceleyin, mutlaka Trabzonlu oyuncuya rastlarsınız. Genlerinde böylesine futbola yönelik kabiliyet ve becerisi yüksek insanların olduğu bir yerde, milyarlarca dolar harcayarak, hem kulübü zor duruma sokmak hem de başarısız olunmasına rağmen inatla aynı yolu izlemek bana çok akıllıca gelmiyor. Yeni yönetimin transfer politikasını beğeniyorum, alınan oyuncuların maliyeti düşük ve beklentilere cevap verecekler diye düşünüyorum. Bize yatara gibi, düşük maliyetli ama yetenekli oyuncular lazım. Fakat yine söylüyorum, bu transfer politikası sürdürülebilir bir politika değil, mutlaka altyapıya ciddi anlamda dönmeliyiz. 
Mehmet TÜYSÜZ
Editör: TE Bilisim