SULTAN MAHMUT’UN VEZİRİ’NDEN YÖNETİCİLERE

Birçok hasletimizi kaybettik. Mesela, kültürümüzdeki “kıssadan hisse almayı” unuttuk. Oysa kıssadan hisse almak, daha az yanlış yapmamıza ve işimizi daha bir deneyimli yapabilmemize katkı yapar. Kültürümüzün iyi örneklerini unutarak, kimliğimizden de uzaklaşmış gibi durduğumuz her hâlimizden belli…

Yöneticilerin yanlışları, telafisi zor olumsuzluklara neden olmaktadır. Yöneticilerin bu yanlışları, yönetimle ilgili kıssalardan alacakları derslere büyük oranda bağlıdır. Yöneticilerin daha az hata yapmaları, onların kıssadan hisse alma marifetlerinin varlığına bağlıdır. Ne kadar kıssa, o kadar hisse… Her hisse, yanlış yapmamıza engel olduğu gibi, işimizi daha iyi yapmamıza da neden olur.

Gelin bugün Mevlana’dan bir kıssayı yöneticilerimize hatırlatalım. Hatırlatalım ki, yöneticilerimiz doğru yönetim ortaya koysunlar, asıllarını unutup kibirlenmesinler…

Mevlana, Mesnevi’de şöyle bir kıssa anlatır: Sultan Mahmut’un Eyaz adında bir veziri varmış. Sarayda bu vezirin dairesinde, daima kilitli tuttuğu bir oda varmış. Eyaz, arada bir odaya girer, kapıyı arkadan kilitler, bir zaman orada kalır, sonra çıkar ve gene kapısını kilitler. Veziri çekemeyenler, bu odada bir hazine biriktirdiğini sanırlar ve bunu padişaha duyururlar, (Yani Eyaz’a iftira atarlar). Padişahın emriyle oda açılır; içeride bir çarıkla, bir pöstekiden başka hiçbir şey bulunmaz. Bunları neden sakladığını soran padişaha Eyaz şöyle cevap verir: “Ben saraya bunlarla geldim; senin sayende bu devlete ulaştım; fakat aslımı unutmamam, benliğe düşmemem için de bunları sakladım. Arada bir odaya girer, bunları seyreder, ‘Sen buydun, bunlarla geldin; gene busun, erdiğin devlete aldanma’ derim; kendimi ve nefsimi terbiye ederim.”

Bu kıssanın vereceği o kadar çok hisse var ki…

Herhangi bir yönetim kademesine gelen biri, geldiği zaman ne idi? Şimdiki durumu ne? Geldiğindeki durumunu unutan bir kimsenin, iyi yönetici olması mümkün değildir. Geldiğindeki durumunu sürekli aklında tutan bir yöneticinin, yönetilenlerin durumunu anlaması daha kolaydır. Yönetici olduktan sonra, geldiği yeri ve durumu unutan yönetici, iyi yönetici olamaz. Yönetici, sürekli aynayı kendine tutmasını bilen kişi olmalıdır. Yukarıdaki kıssada, vezir bir bakıma aynayı kendine tutuyor; ne idim, ne oldum? Aslını unutmayan yönetici, yönetilenlerin gönlünde taht kurabilir. Arada bir, geldiği konumu değerlendiren yönetici, yönetimin hakkını verebilir. Kültürümüzdeki “kıssadan hisse alma” yöntemi, günümüz yöneticilerine çok daha fazla gereklidir. Yukarıdaki kıssadan okul müdürlerinden, milli eğitim müdürlerine, belediye başkanlarından, valilere kadar her yöneticinin alacağı dersler vardır.
Bu kıssa hepimize şunu hatırlatmalıdır: Makam, mevki, şöhret, vb. Bunların hepsi gelip geçicidir; önemli olan kişiliğimizdir; insanlığımızdır. Unutmayalım bütün bu dünyalıklar, kimliğimize olumsuz yönde katkı yapar…

Bugün her zamankinden daha çok, kendini terbiye etmesi gereken yöneticilere ihtiyacımız olduğunu unutmayalım…