Kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime…
Nasıl da derin ve anlamlı sözler… Melodisini bilenler çoktan mırıldanmaya başlamıştırlar bile. Peki, kederlendiğimizde, efkarlandığımızda, fasıl sofralarında, dost meclislerinde, içimiz acıdığında söylediğimiz bu güzel şarkının bir kadın tarafından yazıldığını biliyor musunuz?
Bestesini Kemani Serkis Efendinin, güftesini aynı zamanda bir edebiyat akımı olan Beş Hececilerin de öncüsü olan İhsan Raif Hanım’ın yapmış olduğu bu içli şarkının sahibinden bahsetmek istiyorum bu hafta.
İhsan Raif Hanım, babasının valilik görevinden dolayı Beyrut’ta doğar. Fakat doğumundan bir süre sonra ailesiyle birlikte Adana’ya yerleşir. 13 yaşına geldiğinde ise babasının görevinden dolayı bu defa rota İstanbul olur. İstanbul’da bir taş konakta kardeşi Belkıs ile mutlu bir hayat yaşayan küçük kız, konakta çalışanları kandırarak odasına giren hiç tanımadığı adamın kendisini kaçırmaya teşebbüsüyle hayatı alt üst olur. Daha önce hiç tanımadığı bu adama çığlıklarıyla karşı koyan küçük kız o an için kaçırılmayı önlese de kaderinin önüne geçememiştir ne yazık k. Başka bir kadınla yaşayan ondan çocuğu olan ve kendisine göz koyan adam Mehmet Ali adında bir reji memurudur. Henüz 13 yaşında olan İhsan Raif hanımın babası bir süre sonra şehirde çıkan dedikodulara dayanamayarak kızının bu adamla evlenmesine karar verir. Böylelikle de küçük çocuğun şarkılarda can bulan talihsiz hayat öyküsü de başlamış olur. Kendinden yaşça çok büyük ve hiç sevmediği bir adamın karısı olarak İzmir’e gelin-sürgün olarak gönderildiği gün yüreğindeki acıyı, elemi, nefreti ve çaresizliği bu dizelerle yazar…
Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
Perde-i zulmet çekilmiş korkarım ikbalime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
Zülüm içinde, mutsuzluk girdabında geçen koskoca 14 yıldan sonra hiç görmeden yaşadığı İstanbul’a dönüşünü kurtuluş olarak görse de hiçbir şey istediği gibi olmaz. Kocasının yıllar boyu süren ihanetlerine karşın yine de 3 çocuk sahibi olan genç kadın uzun uğraşılar sonucunda boşanmayı başarır. Ve bu boşanmanın akabinde yeniden evlenir. Fakat şairin bu evliliği bir gün sürer. Sonrasında aşk evliliğini Yazar Şahabettin ile yapar. Ne yazık ki o evlilikte de bir süre sonra eşi ölür. Dördüncü ve son evliliğini bir Fransız ile yapan İhsan Raif hanım 49 yaşında hayata veda eder.
1850 li yıllarda, küçük bir çocuğun bedenine göz dikmiş bir adam uğruna yaşadıklarının kısa bir kesitiydi İhsan Raif Hanımın öyküsü.
O bu ızdırabı kelimelere dökmeye başaran nadir sürgün kadınlardan biriydi.
Ve yıl 2016… Biz hala çocuk bedenlerimizi zorla sahiplenen adamlardan kurtulamamış olmanın rezilliğini yasalarla arıyoruz!
Çocuk sevişmeyi bilmez beyler… Adı üstünde çocuk! Bunu ona ancak rızasının dışında yapabilirsiniz! Kandırmayalım birbirimizi… Erken evlenmiş, ailelerinin rızasını almış mağdurlar varmışta falan filan… Varsa mağduriyetleri çözüm kolay. O adamlara özgürlük vermekte neyin nesi? 10 yaşındaki, 12 yaşındaki çocuk ne anlar evlilikten? Koca koca adamların minicik çocuklara mutluluk vereceğini mi sanıyorsunuz? Bu defa ruhlarına tecavüz edecekler o küçük sürgün kadınların. Başta gıkını çıkaramamış. Sonrasında nasıl kendisini savunabilsin ki? Hem o adamların babalıklarından da şüphe ederim ben. Kendisine hayrı yokken çocuğuna mı hayrı olacak? Ya pedofiliyi kendi çocuklarına da uygularsa? Var mı bunların garantisi?  Ya adam bir süre sonra boşarsa o kadını? Özgürlüğü kar mı kalacak yanına?
 Kanun yasak diyor mu? Diyor…  Biz daha dışarıdaki sapıklara bir çözüm bulamamışken… Siz 3000 mağdurun kocalarının uçkurunu mutlu edeceksiniz diye biz ülkece çoluk çocuk bu acabalarla yaşamak zorunda değiliz!
 “ Cebir ve tehdit unsuruymuş!” Çocuğun ırzına geçmekten çekinmeyen bir zihin o çocuğun ailesini tehdit edip korkutmadığı ne malum? “Gıkınızı çıkarırsanız sizi doğrarım! Beni derhal buradan çıkarttırın! “ demediğinin garantisini verebilir misiniz?
Farkında değilsiniz ama güvenliğimiz olmadığı için biz kadınları Belediye Otobüsleri akşam 22’den sonra istediğimiz yerde indirmeye başlayacaklar! Bence biz bu yasadan sonra akşamları evden hiç çıkmayalım. Malum dışarıdaki sapık ordusuna içeriden 3000 pedofili daha geliyor!
Muğla’da 2 gün önce bir kedi tecavüzden öldü! Yavrucağın iç organları parçalanmıştı!
Ondan önce Antalya da da bir kedi tecavüzden öldü! Bunlar basına yansıyanlar… Ya yansımayanlar? Ve bu sapıklığı yapanların hiç biri bulunamadı! Aramızda ellerini kollarını sallayarak cirit atıyorlar! Ve dışarıdakiler yetmemiş gibi bunlara içeriden takviye geliyor!
Memlekette hiç başka sorun yokmuş gibi ikide bir tecavüz denilen iğrençliğin gündeme bomba gibi düşmesinden korkunç derecede irite oluyoruz artık! Zaten gerginiz. Büsbütün gerilmelere yol açıyor bu garabet. Anlamıyorum ki nereden aklınıza geliyor sürekli bu sapıklar için çözüm üretmek? Oysa çözüm çok basit! Tecavüz suçlarına idam… Hani nerede? 15 Temmuzdan beri bekliyoruz…
Bunlara da “ Yat kardeşim de! Kanuna karşı geldin yat! Af maf yok! Sorun doğan çocuklar mı? Devlet bakar “ de! Paşa paşa karına da, çocuğuna da bakar! 3 milyon Suriyeli’yi bakıyor devlet! 3000 aileyi mi bakamayacak?