Geçen Cumartesi saat 13:00’da toplanan Divan Kurulu, Sayın Ağaoğlu’nun katılımıyla yapıldı.
Yazının genel hatları ile içeriğine başlamadan önce Sayın Ağaoğlu’nun hakkını teslim etmem gerekir.
Zira önceki başkanların pek nadir katıldığı divan toplantılarının yanılmıyorsam tümüne katılarak orada oluşan fikirlere önem vermesi takdire değer bir durumdur.
Çalışma raporu ve divan başkanının konuşmasından sonra kürsüye gelen Sayın Ağaoğlu son gelişmeleri anlattıktan sonra transferin gözdeleri olan Abdülkadir ve Yusuf’un üzerinde ısrarla durdu.
Bu çocuklar altyapıdaki kardeşlerine örnek olmak bir yana milli takıma seçilmiş olmalarından ötürü tüm ülkede genç sporcuların idolleri durumuna geldiler.
Dolayısıyla bu çocuklarla ilgili herhangi bir tasarrufta bulunurken tüm bu dengelerin gözetilmesi gerektiğine ısrarla tekrar tekrar vurgu yaptı.
İlave olarak bu sezon kesin satılmayacaklarını söyleyerek konuşmasını bitirdi.
Divan Kurulu üyeleri içinde ilk konuşmacı ben oldum.
Benden sonra da zaten çok kısa konuşan bir üye vardı.
Sevgili okurlar, ben konuşmamda özellikle son yıllarda borcun çok büyük boyutlarda olması münasebetiyle siyasi destek almadan kulübü yönetmenin olanaksızlığından söz ederek gittikçe artan siyasi baskı karşısında daha nötr kalınması gerekliliğine ısrarla vurgu yaptım.
Örnek olarak da yönetim ve Divan Kurulu’nun Ekrem İmamoğlu ve Berat Albayrak’a karşı uyguladığı çifte standardı gösterdim.
Her ne kadar kulüp menfaati adına iktidardan yararlanmak daha çok olsa da kulübün partiler üstü özelliğinin zedelenmesi halinde göreceği zararı telafi etmek hiç de kolay olmayacaktır.
Ona da örnek taraftarda oluşan siyasi parçalanmışlıktan önce Cem Papila için 30 bin kişiyi sokağa indirirken, artık kupamızı alan federasyon dahil hiçbir hakeme tepki gösteremez duruma geldik.
Dahası bütün şehre Rumluğu, Pontusluğu reva görürlerken sayın Revi ve Ahmet Metin Genç’in dışında ses çıkaran olmadı, olamadı.
Siyasetin sosyal yapımızı soktuğu bu kaos ortamında eğer Trabzonspor rol alacaksa, Trabzonspor ve Divan Yönetimi’nin tarafsız ve de kucaklayıcı olması gerektiğini savundum.
Zira dünyada barışın en etkin gücünün spor olduğu tartışmasızdır.
Kulübü yönetirken partiler üstü yapısına zarar verilmemesi gerektiğine özen gösterilmesini talep ettim.
Zira Trabzonspor evrensel bir kulüp olduğu için her düşünceden her dilden, renkten ve de inançtan taraftarı söz konusu olduğunu hatırlattım.
Sayın Ağaoğlu’nun cevabı tüm yerel basına aynı içerikte yansıdığı gibi ‘siyaseti çıkar için kullansam çok önceden milletvekili olurdum’ şeklinde oldu.
Oysa ben öyle bir yanını eleştirmedim.
Zira bu kulübe hizmet edip milletvekili, bakan olanlar bir hayli mevcuttur.
Benim gibi birçok kişinin de beklediği İmamoğlu’na reva görülen davranışın nedenini anlatmasıydı.
Trabzon’un kendi çocuğuna kulübü eliyle yapılan bu çifte standardın niye yapıldığının haklı bir gerekçesini anlatmasını bekledim.
Belli ki kulübün ekonomik darboğazda olması camiada çoğunluğun günübirlik düşünmesine neden oluyor.
Bu akıl tutulması diyebileceğim durum böyle devam ederse kulübün nereye varacağını şimdiden tahmin etmek hiç de zor değildir.
Oysa geride bıraktığımız sezonun ikinci yarısından sonra oynanan futbol başta olmak üzere her şey ne kadar güzel sonlanmıştı.
Umarım yeni sezona aynı güzelliklerle başlarız.
İyi tatiller.